Eylül kalabalığın ortasında kalmış ve şaşırmış numarası yapıyordu. Ah o kızın ne mal olduğunu biz iyi biliriz ama diğerleri bilmiyor işte.
Ben kızlarla Eylül'e doğru yaklaşırken o da bizi fark etti. Sanki çok yakın arkadaşmışız gibi geldi ve hepimize sarıldı.
"İlk başta buraya gelirken çok korkmuştum ama sizinle birlikte çok günler çok güzel geçecek eminim." VE SADECE BİZİM ANLAYABİLDİĞİMİZ SAHTE BİR GÜLÜCÜK.
"Sen hayırdır ya?" dedim meraklı ses tonumla.
"Neden burada olduğumu soruyorsun sanırım Dilancığım." dedi. "Gel oturalım da anlatayım."
Hep beraber bir masaya oturduk. Tabi erkekler de etrafımızda bizi dinliyorlardı.
"Şimdi biliyorsun babam ile baban dostlar. Şu son zamanlarda notlarımın düştüğünü düşünüyorlar ve evet biraz düştü. Babam da sizin bu okula disiplinli bir eğitim almanız için geldiğinizi öğrenmiş. E durur mu? Hemen ne yaptı ne etti beni de attı buraya. Çok ağladım ama sonum burası oldu."
YALANCI! Kıskanç kene!!! Kesin kendisi zırladı bu okula gelmek için. Bir de üzülmüş numarası yapıyor. Aman dostlar bırakın beni yırtacağım!
"Eylül bak seni sevmediğimizi biliyorsun." diye söze girdi Ceren.
Aleyna da ona katıldı "Aynen."
Bozulan Eylül hemen boğazını temizleyip sırtını dikleştirdi. "Yalnız oy kağıtlarını yırtan sizlersiniz. Burada affetmesi gereken tek kişi var o da benim. Zaten ben de affettim."
Ve işte... Çınar'ın bana o bakışı... Yerle bir oluşum... Nusretin Eti misali kızarışım...
Erkekler hep bir ağızdan "Ne?" diye bir tepki verdiler. Açıkcası onlar Eylül'ü tanımadıkları için doğal olarak haklı görüyorlardı onu. Doğrusu zaten öyle.
"Kanıtın yok Eylül." dedim dişlerimin arasından.
"Ne gerek var tatsız meselelere? Affettim diyorum." diye yineledi. Sonra da herkese küçül bir gülümseme saçtı...
•••
"Bu ne cesarettir yarabbi!"
"Noldu kız Dilan? Ne söyleniyorsun pencerenin önünde?"
"Güneş gel de bir bak ya bak şu yelloza. Çınar'la konuşuyor bahçede."
Güneş yanıma geldi ve "abo" dedi. Kaşları kalkık bir biçimde yanımdan uzaklaştı. Kapıya doğru yönelirken o sırada Ceren içeri giriyordu. "Dilan'a yanaşma! Bir dost..." dedi ve gitti.
Bir müddet tırnak yeme eşliğinde ikisini izledim. Gecenin ilerleyen saatlerinde ise instagramdan bir sürü fake hesap açıp Eylül'ün fotoğraflarına kötü yorumlar yaptım. Pişman mıyım? Ne münasebet.
•••
"Kızlar bir şey unuttuk mu ya?"
"Yok yok her şey tamam."
"Heh Hale abla da geldi tamamız."
Hale abla Vural Hocanın yanına gidip " Biz tamamız gidebiliriz" dedi.
Sonra hepimiz otobüse bindik. Bir gereksiz de vardı tabii ki otobüste. Kim mi? Sizce? Otobüsün içinde arkaya doğru ilerlerken bir de ne göreyim! Eylül Çınar'ın yanına oturmuş. Eeeeeh ama bu kadarı fazla! Görürsün sen şimdi.
"Eylül orası benim yerim." dedim gayet sakin bir ses tonu ile.
"Ama önce ben oturdum." dedi.
Sonra Çınar konuştu. "Sen de arkaya otur Dilan." dedi. Hafif ayağa kalkıp arkasına dönerek köşedeki koltuğu işaret etti. "Bak şuradaki koltuk boş."
NE?!
Ömer, "Ben Güneşle oturucam" diye ısrar edince Ceren de Mücahit le oturmak zorunda kaldı. Bir tek Çınar'ın da bana göstermiş olduğu tek kişilik boş koltuk vardı oraya da tek başıma ben oturdum. Sinirden ağlamak üzereyken, İstanbuldan Orduya yolculuğumuz başladı...
GENÇLER VE DAİMA GENÇ KALACAK OLANLAR :)
Şaşırdınız dimi beni görünce. Kızlar bomba gibi geliyorum. Bu bölüm geldiğimin habercisi olsun. Ygs ye 30 gün kaldı. Ygs bitsin hep buradayım. Sizleri nasıl özledim anlatamam. Hepinize kucak dolusu öpücükler :*