Bölüm şarkısı; Bahadır Sağlam-Kır papatyası.
Aleyna ve Rüzgar barıştığından beri Aleyna tarafından satışlardaydık ama olsundu. Sonuçta o mutluydu gerisi pek de mühim değildi zaten.
Geçtiğimiz haftasonu Aleyna ve Rüzgar'ın barışma olayı hariç ilginç bir olay olmamıştı. Üç gün o kadar sıkılmıştık ki. Bu gün de çarşamba. ÇARŞAMBA. Lan bu gün Çarşamba!
"Lan kalkın lan!" diye bağırırken bir yandan kendi kendime söyleniyordum. "Kalkın diyorum yahu. Kalkın!"
Bir iki bağırışmanın sonunda hepimiz ayaktaytık. Şu an ki ruh halimiz, öğleden sonra olacakları yansıtıyor gibiydi. Hepimizin saçı başı dağılmış, pijamalar kıçımızdan düşmek üzere ve hepimizin çişi var. Evet durumlar böyle.
"Bu gün günlerden ne?" Hepsinin gözlerine baktım cevap vermeleri için ama hiçbirinin gözleri açık değildi. "Ağğğğğğğğğğğğğ" diye bağırdığımda herkes mini uyuklamasından uyandı.
Güneş, birden bire kafasını hızlıca kaldırıp "Güneş İrtem, Istanbul emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım." deyip asker selamı verdi. Daha sonra ona 'yavrum neden bu kadar malsın' bakışı atınca odamıza olduğunu anladı ve rahatladı. "Ay ben de korktum ya askere gönderildik sandım." deyip hafifçe kıkırdadı.
Her ne kadar şapşik de olsa onun bu hallerini çok seviyordum.
"Bu gün günlerden ne?!" diye yineledim telaşla.
"Çarşamba işte Dilan. Noldu bi söyle."
"Ceren'im öğleden sonra beden eğitimi dersi var." dediğimde hepsi o derin uykulu gözlerini kocaman açtılar. "Ya istemiyorum lan ben o derse girmek." diye yakındım.
"Ben o derse girmem. Hala geçen haftakinin acısı çıkmadı benden." dedi Güneş. "Güneş çişini yaparken tuvaletin deliğine kaçtı deyin. Ya da ne bileyim camdan bakarken düştü deyin. Dedesi doğum yapmış da diyebilirsiniz."
Ceren, Güneş'in kafasına bir tane çakıp "Beyin sarsıntısı geçirmene yardımcı olayım da istersen derse hiç girme."
"İşe yarayacaksa olur tabi." Sonra aniden aklına parlak bir fikir gelmiş gibi parmağını şıklattı "Lan en sevdiğim öğünü kaçırıyoruz. Koşun kahvaltı edelim."
Dolabıma yönelip okul formalarımı çıkardım. Ceren ve Aleyna da benim gibi giyinmeye çalışıyordu. Tabi ruh halimiz o kadar berbattı ki Yıldız Tilbe yanımızda normal bir ruh hali olarak kalırdı.
"Güneş nerede?" Odada göz gezdirip Güneş'i aradım ama yoktu.
"Lavabodadır. Hadi biz inelim gelir o." Aleyna'nın koluna girdim ve yemekhaneye doğru yol aldık.
"Ya kızım sen ağır mal mısın pardon?" dedim her zaman ki masamıza otururken. "Pijamalarınla gelmişsin. Rezil ediyorsun kendini de bizi de."
"Napim be! Kahvaltı biterse ben yaşayamazdım. Siz gelene kadar karnımın yarısını da doldurdum." Mutlu bir zafer gülümsemesi yerleştirdi yüzüne.
"Neyse ne," dedim. "Ceren bir şeyin mi var senin?"
"Yooo." deyiverdi aniden. "Neden birşeyim olsun ki?"
"Moralin bozuk gibi geldi de bana," dedim "Sanırım yanlış anladım." Birşeyler olduğuna emindim ama üzerine gitmek istemiyorum. Kendisi istediği zaman anlatırdı.
"Çınar, gelsene böyle."
Çınar elindeki çayı ile bize doğru gelirken, "Kızım sen şimdi bunu niye çağırdın ya?" dedi Ceren.