1

50.6K 1.6K 3.2K
                                    

Uyarı!
Bu hikayede açık cinsel sahneler, şiddet tasvirleri, uyuşturucu madde kullanımı ve küfür içermektedir. İçeriği herkese hitap etmeyebilir, hoşunuza da gitmeyebilir. Eğer bu şekilde düşünüyorsanız kitabı kütüphanenizden çıkarmanız yeterli; nefret, hikayeye yönelik kaba ve spoiler içeren yorumlar uyarı yapılmaksızın silinecektir. Kimseye hikayeyi zorla okutmuyorum o yüzden lütfen üslup konusunda dikkatli olun. Tüm bu durumları göz önünde bulundurarak okumanızı istiyorum.

Herkese iyi okumalar.




Elimde valizim ve sırt çantamla bilmediğim sokaklarda yürüyordum. Boktan hayatımı, hayatımdaki sikik insanları geride bırakmıştım artık. Olanlar aklıma geldikçe sabahtan bu yana akan gözyaşlarıma yenileri ekleniyordu.

"İğreniyorum senden Louis, duydun mu beni? Benim için büyük bir hatasın sen. Sen ve baban." Bir kulağımdan girip diğerinden çıkan annemin laflarına alışmıştım çoktan. Cevap vermedim her zamanki gibi; o bağırıp çağıracaktı, ben dinleyecektim ve kapıyı çarpıp çıkacaktı. Onunla aramızdaki değişmeyen döngüydü bu.

Ancak Rose benim umursamaz tavrım ve onu görmezden gelişime sinirlenmiş olacak ki masanın üzerinde duran kitaplarımı yerle buluşturmuş ve tükürürcesine konuşmuştu.

"Lanet olası!" Ellerimi yumruk yapmış ve dişlerimi sıkmıştım, bir şey söylememek için kıvranan bedenime zarar vermek alışık olmadığım bir şey değildi.

"Git." Diyebilmiştim sadece ve o, kaşlarını alayla havaya kaldırmış uzun zaman sonra ilk kez gözgöze gelmişti benimle.

"Git?" Sinirden kızaran yüzü alaylı bir hal almıştı beni taklit ederken. "Git ha? Kimin evinde kaldığını sanıyorsun?" Gözlerimi sıkıca yumdum o an. Dilimin ucuna gelen lafları yuttum yine ve yine.

Ellerimi o kadar çok sıkıyordum ki parmak boğumlarım bembeyaz olmuş, tırnaklarım avuç içlerime küçük hilal izleri bırakmıştı. Lâkin yine de kafamı kaldırıp gözlerine bakmamıştım. Yorulmuş ve onunla tartışamayacak kadar çökmüştüm ruhen.

Beni kendime getiren suratımdaki acıyla bakışlarım yeri bulmuş, gözlerim hayalkırıklığıyla birlikte dolmuştu.

Rose tiksinç dolu bakışlarını üzerimde tutup, "Senden nefret ediyorum." dedi bilmem kaçıncı kez. Kapıyı sertçe kapatıp çıkarken yere çöküp gözyaşlarımı serbest bırakmıştım.

"...Biliyorum."

*

Ne kadar öylece oturdum, ne kadar boş bakışlarla yerdeki parkeyi oydum bilmiyordum. Daha fazla akmak için yalvaran gözyaşlarımı dökmediğimden burun kemerim sızlıyor, başım zonkluyordu.

Kapı tıklandığında irkilip kendime geldim.

"Evet?"

"Loueh? Girebilir miyim?" İşte beni bu hayatta mutlu eden yegâne şey. Yedi yaşındaki kız kardeşim Ellie.

"Tabiki." dedim kapıyı açarken. Elinde atıştırmalıklarla paytak paytak içeri girip yatağıma oturdu. Yaşıtlarına göre oldukça sakin bir çocuktu, söz konusu ben değilsem tabii, lakin şu anki durgunluğunun nedeni bu değildi ve ben buna neyin sebep olduğunu biliyordum.

"Ay parçası, neyin var?" Diye sordum yanına otururken. Kafasını kaldırıp dolu gözlerle bana bakarken kalbim sızlamıştı. Kucağıma aldım ve gözlerinden öperken sordum. "Sorun ne leydim?" Küçük elini yanağıma koydu.

Come Here Boy Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin