17

12.6K 756 571
                                    


"Piç herif." Marco, Erin'le birlikte hala yerde yatan Styles'ı hırpalıyorlardı. O ise milim kıpırdamadan bana bakıyordu.

Başım dönüyor, midem bulanıyordu. Ayakta durmakta zorluk çekerken Styles'ın hala beklediğini farkettim. Kalkmaya niyeti yokmuş gibiydi ve ben daha fazla dayanamadım, gözlerim odağını kaybetmişken Marco'nun koluna yapıştım.

Daha düne kadar çekinerek bahsettikleri adamı dövecek kadar gözü kara olmalarının nedeni ben miydim? Hırpaladıkları adamın içinde kopan fırtınaları bir ben mi görüyordum?

"Marco." dedim cılız çıkan sesimle. Bana bakmadı bile, başım feci dönüyordu ve ben düşmeden tekrar Marco'nun kolunu tuttum. "Marco dur." Erin bana dönerek ne olduğunu anlamaya çalışır gibi kaşlarını çattı, Marco ise saniyelik farkla Erin gibi bana döndü.

Styles dudağından, muhtemelen piercinginden, akan kana aldırmadan tebessüm eder gibi oldu. Sonra aninden kaşlarını çattı.

"Louis? İyi misin?!" Kafam Marco'nun boynuna düşmüş, bilincimin açık olmasına rağmen baygın gibiydim. Başım dönüyor gözlerim kararıyordu. Gözlerimi bir süre kapalı tuttum ve seslere alışmaya başladım. Her şey o kadar ani olmuştu ki.

Tam dibimizde iki araba durmuştu ve ne zaman kalktığını bilmediğim Styles arkadaşları tarafından ablukaya alınırken gözlerini hâlâ üzerimde sabitlemişti.

Biraz daha kendime gelmeye başladığımda artık net olarak seçebiliyordum. Kafamı koyduğum beden birden ayrılınca afalladım ve ikişer kişi tarafından tutulan Erin ve Marco'ya baktım.

"Bırak." Diye bağırdım yanlarına giderek, omzumda ki el gitmeme engel oluyordu. Umursamadan dayak yiyen dostlarıma ulaşmaya çalıştım. "Bırak dedim sana lanet olsun!" Diye bağırdım. Dolan gözlerim görüntüleri bulanıklaştırıyordu, üstelik beni başka tarafa çekmeye çalışan kollar moralimi altüst ediyordu.

"Lütfen bırak yalvarırım." dedim diz çökerken. İkiye karşı dokuz kişiydiler ve ard arda atılan yumruk ve tekmeler benim canımı acıtıyordu. Onlar benim yüzümden bu hale geliyordu.

Styles arabanın ön tarafında durmuşken tepkimi ölçtü ve seslendi.

"Bırakın onları." Tek bir cümle yetmişti anında durmaları için. Arkamda durmuş beni başından beri uzaklaştırmaya çalışan bedene döndüm. Bu Josh'dı. Beni eve bırakıp, iş teklif eden...

Taşlar yerine oturmaya başlayınca aniden ondan uzaklaştım ve sesle birlikte vurmayı kesen çocukların arasından arkadaşlarımın yanına ilerledim.

Kaşları ve dudakları patlamış, gözlerinde yedikleri yumruk sayesinde yeni yeni oluşmaya başlayan morluklar vardı.

"Marco." dedim çatlayan sesimle. Onlara bunu yapanın ben olduğunu bilmek içimden bir şeyler kopmasına neden oluyordu.

"İyiyim ben, endişelenme." Kafamı boynuna koyarak dişlerimi sıktım. Herkesin bana bakması sikimde bile değildi. Gözyaşlarım akmak için bekliyordu ama izin vermedim.

Elini sırtıma koyup sarıldı. "Şhh, sorun yok kardeşim. Her zaman yanındayım. Her zaman." Çevremizi saran punk grubu Styles'a 'şimdi ne yapalım?' gibisinden bakış atıyorlardı. Umursamadan Erin'in koluna girdim ve yavaşça ayağa kaldırdım. Marco'ysa ayakta durduğu için fazla zorlanmıyordu.

Gözlerimin altındaki su birikintileriyle ölümcül bakışlarımı attım ve az da olsa yol verdiler.

"Nereye?" Diye gelen sese dönmedim bile. "Sana diyorum." Derken bana doğru gelmeye çalışıyordu.

Come Here Boy Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin