19

12K 797 1K
                                    

Gözlerimi bir saniye bile üzerinden ayırmadan onun izliyordum. Yatakta doğruldu, bakışları benimkilerle buluşunca yutkunmuştum. O ise duvara bakıyormuş gibi boş boş suratıma bakıyordu. Ah bu beni daha kasıyordu çünkü hadi ama insancıl bir tepki verebilir öyle değil mi?

Kaşlarını çattı ve olayları idrak etmeye çalıştı. Bir cevap gelmeyeceğini anladığımda söze ben girdim.

"Ben, Josh beni aradı ve senin iyi olmadığını-hayır uyanınca seni tutamayacağını söyledi. Bende düşündüm ki biz oturup iki medeni insan gibi konuşabiliriz ve bunu sonlandırabiliriz. Yani aslında aramızda bir problem yok, eh neden uzatıyoruz ki? Amaaannn olmuyorsa olmuyordur. O gençlerin senin çetende çalıştıklarını bilmiyordum. Ya o çöpcü? Adam ellilerin sonundaydı tanrı aşkına sizinle nasıl bir bağı olabilir? Üstelik sadece bir saniye baktım ona. Orada olduğunu bile hatırlamıyordum ama arkadaşın sanki içimdeymiş -hayır yanımdaymış gibi özetledi. Kasiyer beni nasıl tanıyor aklım hâlâ almıyor. Ve o kalın dudaklı taksici! Dudaklarına baktığımdan değil gerçekten fazla iticiydi ama rolünü öyle güzel oynuyordu ki!" İstemsizce titriyordum, onun tepkisiz hali daha da titrememe neden oluyordu.

"En azından bir tepki verebilirsin  değil mi? Ne diye beni bu kadar geriyorsun yani-" birden silkenedi ve daha net yüzüme bakıp ağzını araladı.

"Burada ne arıyorsun?" verdiği tepkiye karşılık tek cevabım ağzımdan çıkan bir;

"Ha?" Sözcüğüydü. Bu kadarda olunmaz ama yani dün o kadar bırakmayacağım demiyor muydu?

"Yok yani hayır demek istediğim. Gerçek misin sen cidden? Eğer gerçek değilsen aklımı karıştırdığın için ağzını burnunu dağıtacağım. Gerçeğine yapamadım hayaline yapayım bari." dedi ve moron gibi ona bakmamı sağladı.

Korkmadım değil. Yavaşça ayağa kalkıp manyak adamdan kaçmak için kapıya yöneldim. Daha yaralarım iyileşmemişti insaf biraz be!

Kapının kulbunu tuttuğum anda geri çevrildiğim beden tarafından durduruldum. Yüzümün her hattına bakıp sıkıca kavradığı kolumu sanki gerçek olup olmadığımı ölçer gibi tutuyordu. Güneş yavaş yavaş çıkarken parlayan mükemmel yeşillikteki gözlerine baktım. O ise benim mavilerime baktı uzun uzun.

Göz boyası akmış saçları dağılmıştı, bedenin üstü çıplaktı ve vücudunu süsleyen dövmeleri muazzam bir görüntü oluşturuyordu. Altında neredeyse düşecek olan bir eşofman altı vardı ve adonisleri büyük bir belirginlikte tam karşımdaydı. Uykudan uyanmış hali böyle miydi?

Kafamı kaldırdığımda burnuma dolan yoğun erkeksi kokusu titretmişti beni. Fazla aykırı aynı zamanda kusursuzdu.

"Buradasın?" dedi hâlâ varlığımı sorgulamaya çalışarak. Hadi ama böyle nasıl bir sonuç alabilirdik ki?

"Evet." dedim boğazımı temizleyip. Bir an için sarılacağını umarak, sanarak ona baktım çünkü beni kendine hızla çekip sonra uzaklaştırmıştı. Afallayarak ona baktığımda kaşlarını çatarak bana baktı.

"Sana benimle gelmeni söyledim ama sen yine onları seçtin. Arkana bile bakmadan sonuçlarını düşünmeden yine aynı şeyi yaptın." dedi kolumdaki elini sıkılaştırıp. "Neden beni dikkate almıyorsun? Yapabileceklerimi görmüyor musun? Yapamaz mıyım sanıyorsun? Neden Louis?!"

Bana ikinci kez adımla seslenişiydi. Gözlerimin içine bakarak söylemesiyle ürperdim ve o ne yazık ki bunu farketmişti.

"Neyi yapamaz mısın ya neyi? Ne istiyorsun sen benden? Cidden merak ediyorum acaba seninle gelseydim ne olacaktı? İki sikecek ve kapı dışarı edecektin beni! İstediğin şey arkamdaki delikse al kendini tatmin et ve artık siktir git hayatımdan!" Diye bağırdım.

Come Here Boy Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin