41

8.3K 540 1K
                                    

Ateş ve buz; bazıları dünyanın sonunun ateş olduğunu söylüyor, bazıları da buz.
Tutkuyu tattığımdan ateşi tercih ediyorum ben.
Ama iki kere yok olacaksa dünya
Biliyorum nefreti yeterince,
Buzla da yok olsun diyebilecek kadar...
~Robert Frost

Elimdeki kitabı yerine bırakıp pencerenin önüne ilerledim yavaşça. Hava kapalıydı, Londra bu sene yazı yaşamayacaktı belli ki.

Kapı tıklandı, arkamı dönme gereksinimi ya da sesimi çıkarma ihtiyacı duymadım çünkü Andy her şekilde içeriye girecekti. Uzun bedeniyle yanımda durdu tahmin ettiğim gibi ve beni taklit edip dışarıyı izlemeye başladı.

"Hava değişmiyor! Boğuluyor gibiyim, yaz gelmeli Tanrı aşkına sahile gidip güneşlenmek ve çıplak bronz tenler görmek istiyorum ben!" Diye sitem etti. Evet dedim içimden, ben de boğuluyorum. Ama havadan değil.

Onu orada bırakıp aşağıya indim ve pencereye bakan koltuğa attım kendimi. Çakan şimşeklerin ardından hızla yağan yağmur derin bir iç çekmeme neden olmuştu. Andy elindeki birayı bana uzatıp basamaklı ev süsünün üstünde, dizlerimin önünde oturdu.

"İşe girmen için kimliğe ve diğer eşyalara ihtiyacın var Lou bilirsin ondan geri almalıyız. Ben giderim sorun değil, hem bu daha iyi olur. Onunla tekrar-"

"Ben giderim." Diye kestim sözünü.

Dudaklarını ıslattı ve birasından koca bir yudum alıp elinin tersiyle ağzını sildi.

"Tam bitti diyorum yine başlıyor. Düzeldin diye seviniyorum ki eskisinden beter hale geliyorsun. O lanet olası züppe serseri sana iyi gelir diye yanından ayrılıyorum ama çok daha kötü yapıyor!" Gözlerimi dışarıya çevirdim ve onu duymamaya çalıştım. "Ömrünün sonuna kadar onun yasını mı tutacaksın? Böyle davranmaya devam mı edeceksin yani? O seni siklemiyorken sen neden kendini kahrediyorsun? Bu kadar saf olma Louis." Sesimi çıkarmadım. Konuşmak için yorgundum, onunla tartışmaya giremeyecek kadar da.

Basamaktan indi ve dizleri üzerine çöküp bana yaklaştı. Rahatsızca yüzüne baktım.

"O pisliği unutup hayatına devam etmelisin, bunu denedin mi hiç?" Ah daha önce neden düşünememiştim(!) Yapabilseydim bu halde olur muydum seni ahmak! "Cevap ver bana Louis denedin mi hiç unutmayı? Gerçek anlamda. Beni bakışlarınla ezmeye çalışma çünkü biliyorum, onu unutmak istemiyorsun. Sen ondan başkasını istemiyorsun. Kendini kandırmayı bırak!" Ellerimi göğsüne koyup uzaklaştırmaya çalıştım.

"Andy." Ellerimi çekip dudaklarımız arasında az bir mesefe kalana kadar yaklaştı.

"Seni daha mutlu edebilirim Louis."

"Andy." Diye uyardım onu ikinci kez.

"Ona karşı derin bir aşk beslemiyor olsaydın beni öperdin Lou, ona ihanet etmekten korkuyorsun hem de seni çoktan unutmuş birisine karşı. Sana defalarca kez ihanet eden birine karşı. Bu aşk değil, bu ahmaklık!" Geri çekileceği anda yakasından tutup dudaklarımızı birleştirdim. Bir şeyleri ispatlamak ister gibi öpüyordum. Alayla güldü ama karşılık verip bana iyice yaklaştı.

Üstüme oturdu ve kendisini bana bastırıp inledi. Yumruklarımı sıkıp düşünmemeye çalıştım, dayanamayınca ise hışımla ondan uzaklaşıp hiçbir şey söylemeden üst kata çıktım. Kapıyı kapatıp yere çöktüm ve elimle yüzümü gizledim.

Bana yaptığı bu şeyden nefret ediyordum! Onu unutamamaktan nefret ediyordum! Bırakılan olmaktan, acı çekmekten, babamın katiline aşık olmaktan, en çokta ondan nefret ediyordum!

Come Here Boy Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin