27

11.5K 650 863
                                    

Arabaya bindiğimizde Zayn gerginliğinden kurtulmuş görünüyordu, Harry'le olan diyalogları ne yöndeydi bilmiyordum ancak benim aksime o daha rahattı. Kulağıma dolan 'Chasing Cars' şarkısıyla gözlerimi yola dikip Harry'i düşündüm. Hayatını, kişiliğini, benim üzerimdeki etkisini, onu ne kadar tanıdığımı ve onu hangi ara bu kadar çok düşünmeye başladığımı.

Oraya gitmekle hayatıma girdiğini net bir şekilde belli etmiştim, bazı şeylerin geri dönüşü olmuyordu ve ona karşı attığım adım cesaretimin üzerinde bir adımdı lâkin beni gördüğü an yüzündeki memnuniyeti unutamıyordum, Zayn'in dediği gibi beni bekliyordu ve ben gittiğim için pişmanlık hissedemiyorum.

Devasa bedeni o dört duvar arasına sığmıyor gibiydi, onu orada savunmasız bekliyordum ama hayır, adına yakışır bir duruşu vardı. Omuzları dik, kendinden emin ve bana o duvarların arasında bile varlığını hissettiren güçlü bir erkek görmüştüm orada. Pervasız, asi, özgüven sahibi Harry Styles.

Hangi ara onu benimsediğimi bilmiyordum, üzerimde anlayamadığım bir etkisi vardı ve o da bunun gayet farkındaydı. Belki de beni arzuladığı gibi bende onu sadece arzuluyordum, emin değildim.

Beni düşündüren bunlar değildi, ona yenilmeye başlamam ya da istemem bir yana onunla birlikte olmamdı asıl sorun. O bir gangsterdi, tehlikeli bir hayatı vardı ve sağı solu belli olmuyordu. Hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyordum, içgüdülerim ona güvenmem gerektiğini söylüyordu ve biliyordum ki adım Harry Styles ile anılmaya başladığında bunun geri dönüşü olmayacaktı. Onun hayatına ayak uyduramazdım ben, uydurmak istemiyordum da. Her şeyi akışına bırakıp anı yaşamak gibi bir lüksüm yoktu. Onyedi yaşında evinden kaçan, kendi ayaklarının üzerinde durmaya çalışan, hayatında kız kardeşi ve bir elin parmağını geçmeyen dostlarından başka kimsesi olmayan bir gençtim ben. Onunla ve hayatıyla başa çıkamazdım. Bu yüzdendi kara kara düşünmem.

"Kaybolmuş görünüyorsun." İrkilerek ona döndüm.

"Oh, beni korkuttun. " Gülümsedim.

"Üzgünüm." Tebessüm etti. "Seni ne zaman görsem sürekli dalgınsın ve düşünüyorsun. Çok düşünüyorsun Louis. Kendini bu kadar heba ettiğin şey nedir bilmiyorum ama kafanı bu kadar doldurma." İç çektim. Söylemesi kolaydı tabi. Arabayı bir marketin önünde durdurduğunda soran gözlerle ona baktım.

"Bira alacağım. Sorun olur mu?" Kibar olmaya çalışmasına gülmek istesem de yapmadım ve kafamı iki yana salladım. Gülümseyip dışarıya çıktı ve markete giriş yaptı. Az sonra elinde büyük bir market poşetiyle geri döndü. İçinde birkaç bira, bir şişe şarap ve biraz çerez vardı; poşeti bana uzattı ve arabayı az ilerideki sahile çekip pencereleri açtı. Bir dalı dudaklarının arasına aldı ve paketi bana uzattı. Bir tane alıp yaktım ve dumanı ciğerlerime çektim. 

"İyi geldi." Diye mırıldandım.

"Harry sana iyi bakmamı söyledi." Dedi alayla karışık ciddiyetle. Alayla güldüm. Yüz ifadesi ciddileşti ve birasından koca bir yudum alıp bana döndü. "Dinle, sorun her neyse benimle paylaşmaktan çekinme. Sana yardımcı olacağım." diye güvence verdi bana.

"Bir şey yok, sadece yorgunum." cevabımı komik bulacak ki güldü.

"İkimizde yorgunluktan çok daha büyük bir sorun olduğunu biliyoruz. O yüzden zorlamıyorum ama anlat." Sigarayı içime çekip dumanın karanlık havada süzülüşünü izledim. "Sorun Harry mi?"

"Beni önemsemiyor Zayn, tek istediği beni becermek." Ağzımı bozmak o an için önemli değildi. Tek kaşını kaldırıp olayı anlamaya çalışır gibi baktı bana.

"Bu da nereden çıktı?" Diye sordu.

"Bilmiyorum, aramızdaki şey o kadar tuhaf ki ne yapmam gerektiğini bilmiyorum." Biramın son yudumunu da alıp torbaya geri koydum ve yenisini çıkardım.

Come Here Boy Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin