5

14.4K 950 767
                                    

Soğumaya başlayan su titrememe neden oluyordu. Üzerimdeki ıslak kıyafetlerimi yavaşça çıkarıp yerle buluşturdum. Tıkacı açtığımda beraberinde kırmızıya dönmüş kirli su da akıp gitmişti.

Duş başlığını yerine takıp suyu açtım ve ılık suyun altına girerek yıkanmaya çalıştım. Bedenimde yol alan köpükler canımı yakıyor, iğne batırılıyormuşçasına sızlıyordu.

Hızlı bir duşun ardından duvardan destek alarak banyodan çıktım. Tek istediğim uyumaktı. Yerdeki ıslak ve kanlı kıyafetlerimi umursamadan odama girip kendimi yatağa bıraktım. Dudağımdaki patlak ince bir çizgi halinde kan sızdırıyordu. Bedenim ağırlaşmıştı ve aynı zamanda sızlıyordu. İyi dayak yemiştim. Sonunda zorlukla da olsa açık olan gözlerimi kapamış rahatsız bir uykuya dalmıştım.


"Altın uykular gözlerinden öpüyor...
Yükseldiğinde gülümsüyor seni bekliyor..."

"Anne?"

"Uyu güzel bebek, ağlama..." Başım annemin dizleri üzerindeydi. İnce parmakları saçımla oynuyor, ninni söylüyordu.

"Bilmediğin şeyleri var...
Bu yüzden uyu..." Gözlerimden birer damla yaş akarken onu izledim. Senden nefret ediyorum. Seni çok seviyorum.

"Uyku senin üzerindeyken seni izleyeceğim.
Uyu tatlı aşkım..." dedi gözyaşlarımı silerken.

"Anne." dedim çaresizce. Ona ihtiyacım vardı. "Acıyor.

"Ağlama güzel bebeğim...
Sana bir ninni söyleyeceğim...
Geçecek acıların.."

Keşke okşasaydın saçlarımı başkaları acıtırken. Başımda ninni söyleseydin bir kez, onlar hakaret ederken. Silseydin gözyaşlarımı anne. Belki acıtmazlardı beni bu kadar. Keşke terketmeseydin beni, sahipsiz sanmasalardı onlar...

"Uyu benim güzel oğlum..." Ellerini sıkıca tutarken ayrılıyordum ondan biliyorum.

"Louis!"

Anne biraz daha okşa saçlarımı lütfen.

"Kahretsin! Uyan Louis." Ninni bitmişti.

Kulağımın dibinde bağıran Erin'e sızlandım, şu an kalkmak en son isteyeceğim şeydi. Hatta istemeyeceğim şeylerin sonunda bile değildi. Hafifçe dürtmesiyle hâlâ etkisinde olduğum şeyin içinden çıkmakta zorlanıyordum. Başım ağrıyordu.

"Hastaneye gidiyoruz, bekle." diye seslice konuştu yeniden. Gözlerimi zorlukla açıp endişeli yüzüne baktım. 

"Erin?" Sesim titrek ve pürüzlü çıkmıştı.

"Lou! Tanrım ne oldu sana böyle!?"

"Thomson." dedim sadece.

"Siktir! Tahmin etmeliydim, yalnız bırakmamalıydım seni. Lanet olsun. Hadi kalk pansuman yapalım." Sızlandım, kalkmak istemiyordum. Üstümdeki yorganı çekti ve çıplak olmamı umursamadan doğrulttu beni.

"Bekle burada, yatma sakın." diyip koşar adım odadan çıktı. Boğazım düğümlenirken sıcak iki damla yaş yanaklarımdan akmış boynumda kaybolmuştu. Canım yanmıyordu. Annemi özlemiştim sadece.

Erin yeniden odaya girdiğinde hafifçe silkelendim ve gözlerimi sildim.

"Canın acıyor değil mi?" Desi elindekileri komodinin üzerine indirirken.

Come Here Boy Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin