"Bu doğru mu? Benden mi hoşlanıyorsun?"
İçimdeki cesaret kırıntılarını toplayıp nihayet bu soruyu sorduğumda yaklaşık iki dakika falan geçmişti. Çatılan kaşları olumsuz ve üzerine birde sert bir cevap vereceğini belli etse de yine de bunu sormaya değdiğini düşündüm. Ona hoşlanmanın da ötesinde bir şeyler hissediyordum ve eğer oda bana karşı boş değilse bunu bilmek isterdim.
Liam, onun çocuklar arasındaki en yakın olduğu kişiydi ve benden hoşlandığını düşünüyorsa gerçekten böyle bir şey olabilirdi.
Ya da asıl soru olabilir miydi?
"Siktiğimin beynini aç ve beni dinle, neden annemin katili annesi olan bir sürtükten hoşlanayım? Bırak hoşlanmayı beni eğlendirmesi için çağırdığım kadınlardan bile daha değersizsin gözümde!"
Anında gözlerim dolarken kurduğu cümlenin ağırlığını taşımak fazla geldi. Cinsel anlamda ilk defa bana karşı bir cümle kuruyordu ve kurduğu cümlede de beni o kadınlardan bile daha aşağı görüyordu öyle mi?
Zemine akan gözyaşım ve ağzımdan kaçan hıçkırık burayı hemen terk etmem gerektiğinin sinyallerini verirken ona uydum ve hızla yarım saat önce Louis'in çıkmış olduğu dış kapıdan dışarıya çıktım.
Ağırdı. Lanet olsun bu cümle fazla ağırdı!
Hafif esen ve belki de saatler içinde yağmur yağacağını belli eden gökyüzüne inat hızla ilerleyip bahçe kapısından da çıktım.
"Efendim iyi misiniz?"
Adını bilmesem de Louis'in tuttuğu korumalardan olduğunu bildiğim adama cevap vermeyip sokağa doğru hızlı adımlar attım. Burayı bilmediğimden Louis ile Niall'ın evine gelirken yolda gördüğümüz parka gitmeye karar verdim.
Sağa dönüp parka doğru ilerlerken ellerim yumruk şeklinde gözlerimdeydi ve sürekli akan yaşları silip durdurmayı deniyordu.
"Thea!"
Liam'ın karşıma çıkması ile daha fazla ağlamaya ve hıçkırmaya başlayınca olduğum yerden arkamı dönüp hızla koşmaya başladım. Tekrar eve doğru gidiyor olsam da şuan Liam ile konuşmak istemiyordum. Peşimden koşup adımı bağırması ve kolumdan yakalayıp bedenimi kendisine çevirip sarılması dakikasını almadı.
Hıçkırıklarım artarken bir süre sonra bende ona sarıldım. Hafif akşama doğru olduğundan sokakta fazla kimse yoktu. Nihayet ağlamam yavaşlayıp durduğunda dağılan saçlarımı arkaya doğru itip yüzümü ellerinin arasına aldı.
"Ne oldu?"
Göz altının morarmış olduğunu görünce Zayn'in ağır lafını unutup ben ona sordum.
"Asıl sana ne oldu neden yüzün böyle?"
Tek elini yüzümden çekip kafasının arkasını kaşıdı. Bahane bulamamış olacak ki üste çıkma yolunu denedi.
"Esas sen neden ağlıyorsun? Hem hava bozuluyor yağmur yağacak gibi üzerinde ince eve geçelim."
"Hayır!"
Bağırarak ve geriye adım atarak verdiğim cevap ile kaşlarını çatarken "Yine Zayn mi bir şey söyledi?" diye sordu.
Adını duymak az önce beni düşük kadınlardan bile düşük gördüğünü aklıma getirince tekrar ağlamaya başladım.
"Sana ne söyledi?"
Her ne kadar kendimi tutmak istesem de tutamadım. Sonuç olarak Liam'da onun benden hoşlanabileceğini düşünmüş olmalıydı ve bunun böyle olmadığını onun gözündeki değerimi bilmeliydi.