Selam :D
Bildiğiniz gibi okullar açılıyor :(
O nedenle bölümleri haftada bir atacağımı söylemek istedim. Yorum yapan okuyucularım az aslında ama yine de sorayım: Salı, Perşembe ya da Cumartesi
Bu üç gün içerisinden hangisinde yayımlayayım bölümü? Cevap verin lütfen :D :D
-------------------------------------------------------------------
"Hadi, uyan güzelim."
Gözlerimi açamıyor olsam da duyduğum kadife ses bir şekilde rahatlamama neden oluyordu. Bilinç altım yavaş yavaş kendine gelip, olanları sırası ile zihnime bastığında her ne kadar yorgun hissetsem de gözlerimi araladım.
Gözlerim direk olarak yanan ampulün ışığını hissettiğinden başımı sağ tarafa eğip, gözlerimi yumup tekrar açtım.
Yanaklarımı kavrayan eller başımı belli bir noktaya, ela gözlere, sabitlerken "Güzelim, iyi misin?" diye sordu.
Tutmuş olduğu yanaklarımın acıdığını belli edercesine baktığımda "Ah, özür dilerim." diyerek yüzümde ki elleri aşağıya inip omuzlarımı buldu.
"A-abi, doktor yolda olduğunu söyledi."
Gözlerimi kapının ardında ağlayan Waliyha'ya odakladım.
"T-thea, be-ben özür dilerim. Hasta olduğunu bilmiyordum. Sadece, fobin var sanıyordum."
"Şuan yeri değil Waliyha, çık şu odadan!"
Waliyha, Zayn'i dinleyip odadan çıkarken konuşmak istesem de ağzımı açtığımda yüzüm acıdığından, konuşamamıştım.
Olanlar aklıma yine ve yine hücum ettiğinde dolan gözlerimdeki yaşları serbest bıraktım. Artık o sesi duymak ve kendime zarar vermek istemiyordum. Her karanlıkta kaldığımda, kendime ne kadar zarar verebileceğimi yada zarar verdikten sonra kurtulma şansımın olup olmadığını düşünmekte istemiyordum.
"Şşş.. Sakin ol. Onun adına özür dilerim bebeğim."
Gözlerimi Zayn'in gözlerinden çekip sol tarafa çevirdim başımı.
Burası salon yada aşağıdaki bodrum kat değildi. Hava yeni yeni kararmak üzereydi zaten. Oda yine de aydınlık gözükse de -Zayn olduğunu tahmin ediyorum- lambalar açılmıştı. Açık yeşil ve gri renklerinin hakim olduğu yatak örtüsünün üzerinde yatıyordum. Hemen yanımda tek dizinin üzerine oturup bana doğru eğilmiş ve diğer bacağı da yataktan sarktığından gözükmeyen Zayn vardı. Etrafta Niall ve birkaç kişinin çekilmiş fotoğrafları olduğundan, buranın Niall'ın yatak odası olduğu anlaşılıyordu.
Salon gibi burası da az eşyaya sahipti. Duvarda kılıfı ile birlikte asılmış bir gitar duruyordu. Sol tarafta işte sadece bu kadar eşya vardı. Kafamı sağa çevirip tekrar dolan gözlerimi sıkıca yumup açtım ve az önceki buğunun aksine cam gibi gördüğümden sağ tarafı incelemeye başladım. Tek kişilik puf koltuk vardı. Koltuğun hemen yanında küçük bir masa ve masanın üzerinde de bir leptop yer alıyordu. En köşede ise giysi dolabı vardı. Dolabın üzerinde büyük harflerle 'JB' yazıyordu ve yan bir şekilde duruyordu. 'Never say never!' sözünü de gördüğümde Niall'ın Justin Bieber hayranı olduğunu anladım. Justin'in hiç fotoğrafı olmasa da şarkı sözünün dolaba yapıştırılması cidden akıllıca ve hoştu. Yirmi bir yaşındaki bir insan odasını posterle kaplasa belki itici dururdu ama şarkı sözlerinden kesitler aldığında tam anlamıyla genç odası gibi duruyordu.
Odadaki eşyalar bitince son kez krem rengi duvarlara da bakıp tekrar Zayn'e döndüm. Elinde tutmuş olduğu pamuk ve tentürdiyota bakıp kaşlarını çatıyordu. Ne ara pamuk ve tentürdiyot aldığını anlamamıştım. Yanımdan hiç kalkmamıştı oysa. Bir anda yana doğru eğilmesi ile ilk yardım çantası 'Bende buradayım.' dercesine bana el salladı.
![](https://img.wattpad.com/cover/42260168-288-k53936.jpg)