''Şermin''
Seher vaktinin o eşsiz huzurlu kokusundan evvel namaza kalkmıştı Şermin'in anneannesi... Namazını kılmadan evvel güzelce abdestini almıştı, daha sonra aklına biricik Şermin'i geldi ve salona yöneldi yani Şermin, kız kardeşleri ve kız kuzenlerinin yatak odasına... Evleri 2 oda 1 salondan oluşmaktaydı... Diğer oda da anneannesi, abisi ve teyze çocukları yatmaktaydı.
Yaşlı kadın salona ilk adımını attı ve yer döşeğine sere serpe serilmiş Şermin'e şefkatle yaklaştı ve başını okşadı, ''kızım kalk sabah namazı'' diye tatlı bir dille uyandırdı... Şermin ismi gibi huyunu da anneannesinden almıştı, öyle yumuşak huylu öyle kibar bir hanım efendiydi ki, uyku sersemine ağır mı ağır gelen yorganı büyük bir iradeyle kaldırıp, anneannesine ilk öpücüğünü kondurmuştu bile... Ardından karnında ağır bir sancı hissetmişti... Şermin'nin beyni ona ''Tuvalete git artık!!'' Diye hışımla bağırıyordu, koştura koştura lavaboya vardı.
Ellerini ve yüzünü güzelce yıkadıktan sonra aynaya baktı ve: ''Kızım Şermin, küçük evin faydaları hep bunlar, iki dakika da vardın tuvalete...'' Anneannesi lavabonun yanından geçerken: ''Delinin zoruna bak, küçücük eve aşık olacak tutmasan!'' deyince tavşanlı polar pijamasıyla uyum içinde olan patiklerini yağladı ve koşarak, girişe ilerleyen anneannesinin boynuna arkadaşça sarıldı: ''Bu sabah nasılsın Şermin'lerin Şermini!!!?'' dedi sağ eliyle sol elini tutarak, Şermin nine: ''İyilik güzellik valla sen nasılsın?''Şermin: ''Benden de iyilik valla... Şu pijamalarımı değiştireyim, başörtüm ve eteğimle geliyorum güzel kadın!'' Diyerek anneannesinin yanağını sıktı ve salona yöneldi... Salondaki kocaman dolaptan kendine ayrılmış küçücük yerden boydan sade bir elbise, birde baş örtüsüyle çorap aldıktan sonra giyindi ve nihayet girişe anneannesinin yanına seccadesini yazdı. Namazına durdu.. Şermin namazlarını aksatmazdı ama bir türlü başörtüsünü aklına yatmamıştı... Anneannesi söylese de o artık öyle alışmıştı... Eğer örtünür de açılırsa çok günah olmasından korkuyordu... Ayrıca diğer açık olan bayanların onun önünde saçlarını özgürce savuruşunu izlemenin ona acı vereceğini düşünüyordu...
Duasında annesini babasını anneannesini ve kardeşlerine yer ayırmıştı, kendisi içinde: ''Allah'ım bir kapı aç da, örtünmeyi kalbime sevimli kıl'' diye dua etmişti... Ve amin diye elini yüzüne sürdükten sonra abisi gözünü sürterek uyanmıştı... Şermin'in abisiyle hiçbir sorunu yoktu, abisinin onunla büyük bir alıp veremediği vardı...
''Kıl kıl! örtünmedikden sonra ne işe yarayacaksa!!'' Diye Şermin'i sınıyordu adeta, Şermin bu sözlere çok kırılmıştı: ''Abi... İçimdeki namazı bırakmamı söyleyen şeytan gibi konuştun... Farkında mısın?'' Dedi ve abisinin şuan ki psikolojisini iyi bilen Şermin ellerini sürterek mutfağa girdi... Anneannesi kahvaltıyı hazırlıyordu, ona yardım etti ve sofrayı kurduktan sonra bir kaç bir şey atıp, salona kardeşleri ve kuzenlerinin yanına gitmişti, ondan başka daha 3 kardeşi vardı, ve 4 tane de kuzeni. Kardeşinin en büyüğü 16 yaşında İmam Hatipli bir genç kızdı... Kuzenlerinden en büyüğü de 14 yaşındaydı... Ve maalesef evin en büyüğü abisi çalışmıyordu, sınıf öğretmeniydi fakat hala atanamamıştı... Bunun hıncını da ev halkından almaktan çekinmezdi... 16 yaşındaki Dilruba'yı hiç bir yere göndermez, gideceğim diye ısrar ederse döverdi, tabii Şermin evde yoksa...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Münzevi
SpirituellesSessizliğin kör olduğu bir şehirdi Tarık... Şermin'se Dibi görünmez, muallak bir kuyu... Suyun sesi niyedir bu denli nazik ve nazlı? Sebebi ki o suyun duruluğu ve saflığı... Ey güvenli şehir, Sina dağı kadar esrarengizdir gözlerin, Nil'e düşer gö...