9.Bölüm

3.6K 173 10
                                    

Medya: Zeliha

''Tarık ve Şermin''

Şermin Tarık'a yetişti ve: ''Şimdi de garip konuşuyorsunuz...'' Dedi. Tarık aniden Şermin'e döndü ve: ''Kapatalım bu konuyu Şermin Hanım!'' Dedi ciddiyetle. Şermin'in başı eğikti ve sessizce: ''Peki...'' Dedi. Tarık'ın anlamsızca kalbi sızlıyordu ama buna aldırış etmiyordu. Dahası Şermin öyle mahcup duruyordu ki artık sormadan edemiyordu: ''Şermin Hanım! Siz neden sürekli bir suç işlemiş gibi duruyorsunuz? Bir hata etmiş gibisiniz her an. Başınız eğik, kaşlarınız mahcup bir şekilde çatık, ara sıra yokluyorsunuz karşınızdaki insanı, o da hala karşınızda mı diye herhalde... Neden bu kadar diken üstünde duruyorsunuz?'' dedi. Şermin cevap veremedi. Başı eğikti, bakışlarını başka yere çevirdi... Tarık Şermin'in duyacağı bir kısık sesle: ''Her Neyse... Ne önemi var ki zaten!?'' dedi ve odasının yolunu tuttu. Şermin sormadan duramadı: ''Tarık bey, acıkmadınız mı? Yemeğe gitmeyecek misiniz?'' Dedi. Tarık hiç Şermin'e dönmeden cevapladı: ''Öğrenemediniz mi? Ben odamda yerim yemeğimi!'' dedi. Şermin buna anlam veremedi, ama bir sorun olduğunu biliyordu. Bir şeyler var ama ne?... Kimseye sormadan kendim bulmazsam bana da Şermin demesinler dedi Şermin içinden. Tarık tek başına romantik (!) yemeğini yemek için odasına çıktı. Şermin'de öğle namazından sonra yemeğe gitti. Tarık'da yemeğini hemen bitirip namaza, mescide indi. Namazını kıldı. Sonra odasına çıktı... Odasına girmeden önce kapının yanındaki aynaya baktı... Artık Tarık'ın yüzünde bir nur vardı... Bu onu daha da yakışıklı gösteriyordu, güldü. Güldüğünde yanağının kenarında çizgiler çıkıyordu ve odasına girdi. Tarık masasına oturdu ama işleri bitmişti, bilgisayarı açtı ve ev ilanlarına bakmaya başladı. Sonra aklına birden, Şermin geldi Ve Şermin'i çağırtıp Kahve yapmasını istedi. Şermin mutfağa gitti ve hizmetli: ''Yine mi kahve istiyor!?'' Dedi. Şermin ayağını sürüyerek ve omuzları düşmüş bir şekilde: ''Hım... Yapılık var mı hazır?'' Dedi, Hizmetli yakın zamanda hiç kahve yapmamıştı. O yüzden iş başa düştü. Şermin fincanı aldı ve su doldurdu, sonra suyu cezveye koydu... köpüklüce bir kahve yaptı ve su ile birlikte tepsiye koyduktan sonra, Tarık'ın odasına çıktı. Kapıyı yavaşça açtı ve ayağıyla kapattı. Tarık ellerini ovuşturdu ve: ''Sağolasınız, elleriniz dert görmesin!'' dedi. Şermin tam kahveyi tepsiden alıp masaya koyacaktı ki, Tarık alırım zannetti ve elleri çarpıştı, Şermin hemen elini çekti ama diğer eli de titredi ve tepsiyi yere düşürdü. Fincan kırılmış yerler kahve olmuştu. Şermin: ''Özür dilerim, ben hemen gidip paspas getireyim.'' Dedi ve hizmetliyi buldu: ''Kahveyi döktüm!'' Dedi panikle. Hizmetli heyecanlanarak: ''Hih! Kovmasın sakın seni!? Koş!'' Dedi paspası uzatarak. Şermin aldığı gibi, odaya gitti. Tarık bir yandan Şermin gelene kadar gülüyordu. ''Ne kadar sakar bu kız ya! Ey Allah'ım elimiz çarpıştıysa ne olmuş, yanlışlıkla oldu ki!'' Diye diye gülüyordu. Şermin gelince gülmesini kesti ve elini yanağına dayayarak Şermin'in komik hallerini izledi. Şermin ilk önce fincan kırıklarını topladı sonra paspas yaptı, yerler pırıl pırıl oldu. Sonra fincanı çöpe attı, Tarık'ın yanına ellerini önüne bağlayarak başını yere eğerek geldi ve: ''Çok özür dilerim Tarık bey, fincan da kırıldı...''Dedi... Tarık dalga geçerek: ''Doğru... Fincan da kırıldı! Öde çabuk o fincanı!'' dedi. Şermin sakarlığına kızıyordu, Tarık Şermin'in sakarlığına gülüyordu. Ve Tarık yerde bir kaç tane kan damlası gördü... Ne şimdi bu? Diye düşündü, hala damlıyordu... Kaynağını bulmak için gözlerini yukarı doğru süzdü ki, Şermin'in elinden akıyordu kan. Tarık aniden ayağa fırladı ve ecza dolabından bir iki bir şey alıp Şermin'e yaklaştı. Şermin ürkek tavırlarla, ne olduğundan habersiz geri kaçtı ki, Tarık Şermin'in kolundan tutup elini açtı. Avcu kanıyordu, Şermin de şaşırmıştı hiç bir zonklama, hiçbir acı hissetmemişti. Tarık Şermin'in bembeyaz elindeki kıpkırmızı kanı pamukla sildi ve tentiryot döktü gazlı beze: ''Acıya bilir Şermin Hanım'' Dedi ve hemen Şermin'in eline bastırdı bezi, Şermin acıyan elinden dolayı yerinde duramıyordu diğer elini sallıyor, ''Yandı'' Diye sızlanıyordu, Tarık yine ciddiyetle dalga geçerek: ''Gitti işte abdest! Hayır ne diye dikkat etmiyorsunuz Şermin hanım! O abdestle daha nice namazlar kılardınız siz...'' Dedi, Şermin dayanamadı artık, sızlanarak Tarık'a kızmaya başladı: ''Şu acı çektiğim hallerim çok mu komik?! Elim acıyor benim! Ne vardı sanki saracak?, Geçerdi kendi kendine o!'' Diye yakındı Şermin Tarık'a, Tarık yine dalga geçti: ''İçinizde biriktirdiklerinizi dökmeniz için illa elinizin kanaması mı gerekiyordu Şermin Hanım? '' Dedi. Şermin: ''Ne alakası var! Ben canımın derdine düşmüşüm siz dalga geçiyorsunuz!'' dedi. Tarık, Şermin'in elini sardı ve: ''Bu eli bu kadar süslerseniz nazar ederler, sonunda olacağı da bu işte...'' Dedi. Şermin: ''Kimin nazarı değdi acaba?'' dedi. Tarık Şermin'e tekrar baktı, Şermin devam etti: ''Renkli gözlülerin daha çok değermiş gözü'' Dedi. Tarık'ın gözleri koyu yeşildi. Pek belli olmazdı ama yeşildi. Tarık istemsizce üstüne alınmıştı kendi sözünü. Tarık laf karıştırdı: ''Neyse... Sardık, iki-üç güne iyileşir.'' Dedi. Sonra devam etti: ''Ha Şermin Hanım! Eliniz kesildi diye kaytaramazsınız! Bana sıcak çikolata yapın.'' Dedi ve Şermin: ''Tamam Tarık bey...'' Diye arkasını dönecekti ki: ''Şermin Hanım! İki kupa yapın!'' Dedi Tarık alaycı bir tebessümle. Şermin yine tamam dedi ve sıcak çikolata yapıp getirdi. Tepsiden masaya koydu her iki bardağı da, hiç sormadı neden iki bardak diye Şermin, Tarık söyledi: ''İkinci bardağı niye koydunuz önüme Şermin Hanım! O sizin. Geçin karşıma oturun için.'' Dedi. Şermin şaşırdı. Tarık'ın dediği gibi yaptı, misafir koltuğuna oturdu ve çikolatayı içmeye başladı, Tarık söze girdi: ''Karlı havalarda çok severim ben çikolata içmeyi, psikolojik olarak iyi geliyor...'' dedi. Şermin başını salladı. Sonra da hiç konuşmadı, sessizce bardağındakini bitirmeye çalıştı. Yine sessizliği Tarık bozdu: ''Şermin Hanım... Evde de mi böylesiniz siz?''diye sordu, Şermin anlamadı: ''Nasıl... Anlamadım.'' dedi kaşığı karıştırarak. Tarık devam etti: ''Ya işte... Bazı insanlar tanımadıkları yerde, pek açılmak istemezler ama evde daha farklıdırlar, yani farklı derken, açılırlar, mesela çok konuşurlar. Siz de mi öylesiniz?'' dedi. Şermin: ''Bunu size niye söyleyeyim ki?... Size ne benden?'' dedi. Tarık duyduklarına çok şaşırdı, kulaklarına inanamadı, şaşkınlıkla gözlerini kocaman açtı. Şermin devam etti:''Daha dün beni kovmak isteyen siz değil miydiniz?'' Diyerek 'ben işimde gücümdeyim Tarık bey, sizde işinizle uğraşırsanız sevinirim' imasında bulundu... Tarık, bu cevap karşısında, 'demek kimliğinizi ifşa etmekten korkuyorsunuz. O zaman ben de başka bir yol denerim.' Dedi içinden. Sonra Şermin'e döndü: ''Neyse o zaman... Öyle diyorsanız...'' Dedi ve bilgisayarda bir ev bulmuştu, Şermin'e bilgisayarı döndürdü ve: ''Bu ev nasıl?'' Diye sordu, Şermin ilgiyle ekrana baktı, resimleri inceledi, Onun kanaatiyle Tarık Beye uygun bir daireydi, Tarık'a döndü ve gözlerini bilgisayardan ayırmayarak: ''Size göre bir ev... Kirası da iyi...'' Dedi. Tarık Bilgisayarı kendine çevirdi ve iç cebinden telefonunu çıkartarak yazan numarayı tuşladı: ''Alo... Ben kiracınız Tarık Göksu... Az sonra evinizi almaya geleceğiz de, hazır ederseniz seviniriz...'' Diye konuşunca, ev sahibi: ''Efendim... Yanlış numara mı acaba? Siz kimi aramıştınız?'' dedi. Tarık sırıtan yüz ifadesini değiştirerek: ''Eviniz diyorum kiralıkmış galiba! Bakmaya geleceğim!'' deyince ev sahibi: ''Ha... Siz bizim kiralık ev için aramıştınız... Tabii, Tabi.. Gelin birlikte bakalım. Bu gün uygun muydunuz acaba?''diye sordu, Tarık daha fazla bu adama katlanamazdı, elini andına dayadı ve telefonu Şermin'e uzattı, Şermin koca telefonu, düşürmeden iki eliyle tuttu ve hoporlörü açtı: ''Alo... Orda mısınız?'' Diye soran adama Şermin:'' A... Evet... Biz kiralık ev bakıyorduk, sizin evinize denk geldik... Beğendik, bu gün müsaitseniz... Dört beş gibi gelebiliriz.'' Dedi ve Tarık'a baktı ki o da başıyla onayladı. Şermin: ''Tamam, Hoşça kalın...'' diye telefonu kapattı ve Tarık'a uzattı. Tarık elini başından çekti ve karşısındaki Şermin'e dikkatle baktı. Şermin gözlerini yere indirdi ve:"Babanızdan neden ayrılmak istiyorsunuz Tarık bey?" Diye sordu. Tarık, Şermin'e dikkatle bakmaya devam ediyordu ki, birden kaşlarını çattı ve, Şermin'e tepeden bakarak: "size ne benim özel hayatımdan!" Dedi. Şermin eğik başını bu cevap karşısında aniden kaldırdı ve bir süre sonra gözlerini kırpıştırarak tekrar yere eğdi. Ve: "özür dilerim, sadece şunu söylemek isterim; aile candır... İyisiyle kötüsüyle, ne olursa olsun ailenizle olmanız gerekir, öyle daha mutlu olacağıma inanırım, Ben böyle düşünüyorum." Dedi kararlı bir şekilde Tarık hayretle karşılık verdi: "madem öyle neden babama karşı benim tarafımı tuttunuz?" Dedi. Şermin sakince yanıtladı: "babanız sizi çok seviyor Tarık bey, ama gerçekte bu... Büyüdünüz ve kendi başınızın çaresine bakabilirsiniz. Lakin işin duygusal tarafını da kaldırıp atamam. Babanız yanınız da... Ya hiç olmasaydı? Sadece siz ve yalnızlığınız... Mutlu olacak mıydınız?" Dedi. Tarık hiç düşünmeden: "size ne ki benim mutluluğumdan, siz sadece maşını verdiğim bir doktorsunuz!" Dedi, ama bir yandan da Şermin'in haklı olduğunu bir türlü yalanlayamıyordu içinden... Şermin Tarık'a baktı ve ardından gözlerini yere indirerek: "ben her insanın mutlu olmasını isterim... Ama dünya hayatında bu mümkün değil, Allah'ın yasak ve emirlerini yapmaya çalıştıkça mutlu olunur, hem burada hem de ahirette, bunu biliyorsunuz ama şunu da unutmayın, anne baba rızası, Allah rızasına eriştirir. Veysel Karani'ye peygamber hırkası giydiren, elbette ki annesine hürmetinden kaynaklanıyor. Beni siz sadece doktor olarak görebilirsiniz, ama ben, insanların sıkıntılarına bir nebze çözüm bulmak için, yapıyorum bu mesleği." Dedi. Tarık başı eğik sadece dosyanın dış kapağını inceliyordu. Şermin devam etti: "herkesin derdi var... Ama önemli olan bencillik etmeyip başkasının derdine derman olmak. İşte o zaman insan kendi derdini unutur. Derman bulur ve hüzün, içinde huzur getiren bir zarftır Tarık bey... " dedi ve ayağa kalktı. Tarık'da ayağa kalktı: "Şermin hanım..." Dedi ve Şermin Tarık'a döndü, 'haklısınız Şermin hanım' demesini beklemiyor değildi, ama Tarık: "Benimle ev bakmaya gelmeyecek misiniz?" Diye sordu. Şermin: "siz beğendiyseniz Ben niye geleyim?" Dedi. Tarık 'doğru ya... Niye gelsin?' Dedi içinden ama: "Ne bileyim yardımınız dokunur, hani çok seviyorsunuz ya yardım etmeyi..." Dedi. Şermin: "siz hiç sevmiyorsunuz değil mi? Her neyse... Gelirim" dedi. Tarık farkında olmadan rahatlamıştı...

MünzeviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin