Selamün aleyküm... Nasılsınız? İnşAllah iyisinizdir, gerçi her halimize Elhamdülillah :))).. Hikayeyi keyifle, sıkılmadan okuyorsunuzdur inşAllah. Ben yorumlarınızı keyifle okuyorum, gerçekten benim için çok değerliler, çok güzel yorumlar var. Sizlere. yani 300 küsüratlı beğeni olmuş... :)) Gerçekten mükemmel bir rakam Çoook Teşekkürlerimi iletiyorum. Sizleri çook sevdiğimi ve önemsediğimi iletmek istiyorum:))) İYİ OKUMALAR <333
Erdal, kapıdan çıkıp artık bu vicdan azabından kurtulmak istiyordu, unutmak istiyordu, böyle olmayacağını adı gibi bilse de, bir an evvel karısının yanına dönmek istiyordu... Erdal bir babaydı nasıl unuturdu çocuklarını. Şirketin başına da çalışarak, zekasıyla geçmişti, sonra da kayın pederinin damat arayışlarına son vermişti... Eşini seviyordu, Kayın pederinin, eşinin, sürekli çocuklarını soruyorlardı; 'Neden burada bir okula kayıt ettirmiyoruz? Neden bizimle yaşamıyorlar? Neden yurt dışına yolladın?' Bu gibi sorular... Erdal çocuklarını seviyordu ama bir az daha büyüyüp, olgun olmaları gerektiğini düşünüyordu. Ki bu gereksiz ve zalimce bir düşünce nitekim onların çocuk olduğu, nasıl yetiştirilirse ve nasıl yoğrulursa öyle olacağı bilinmesi gereken bir gerçek. Erdal çocuklarını yanına almayı gerçekten istiyordu artık Ve Tarık'ın ardından iki damlacık göz yaşını silip gitti. Tarık kapıyı açarak içeri girdi, arkasında Erdal da vardı, Şermin kapının tekrar açılmasıyla yine ayağa kalktı, önce Tarık'ı gördü, sonra eniştesinin de geldiğini görünce içten içe sevindi. Erdal bir az bekledi ve Şermin'e kanlı gözleriyle baktı ve: ''Sizin eve götür bizi. Çocuklarımı yanıma alacağım.'' Dedi ve gözlerini yere indirip başını da eğdi. Şermin gözlerini yere indirdi ve Tarık'a kısa bir süre baktı ve yine gözlerini indirdi: ''Ben sana sadece ziyaret etmeni söyledim enişte, ben kuzenlerimi kardeşlerimden ayırmıyorum, yiyoruz, içiyoruz, rahatımız Elhamdülillah yerinde... Sadece seni özlediler...'' Dedi. Erdal gözlerini Şermin'e hışımla çevirdi ve: ''Ben çocuklarımı yanıma alacağım dedim! Şimdiye kadar baktığın için teşekkür ederim. Ama yanıma alacağım!'' Dedi. Şermin gözleri mermerde: ''O zaman... Bir şartla.'' Dedi. Tarık bile sabırsızca sinirlenmeye başlamıştı, kaşlarını dikkatle çattı. Erdal: ''Ne şartından bahsediyorsun sen!?'' Dedi. Şermin kendinden emin devam etti, başını kaldırsa da gözleri hala yerdeydi: ''İstediğim zaman onlarla görüşeceğim! Anneannem de görüşecek!'' Dedi. Erdal gözlerini döndürdü ve koltuğa eliyle dayandı: ''Tamam... Tamam Şermin, anlıyorum, her hafta hatta her gün onları görebilirsin.'' Dedi ve yavaşça sandalyeye oturdu. Şermin kollarını bağladı. Tarık yavaş yavaş Şermin'in yanına geldi ve eliyle ağzının yarısını kapatarak Şermin'e: '' şşşt!... Şermin Hanım... Bu adama fazla duygu eziyeti yaptık galiba, bıraksak kalp krizi geçirecek.'' Dedi. Şermin kısık sesle: ''Oh olsun!... Mirza ondan daha çok ağlamıştır!'' Dedi. Tarık elini ağzından çekti ve: ''ee... Hadi! Şermin Hanım çocuklara götürün bizi de bir an evvel çocuklar kavuşsun babalarına.'' Dedi. Şermin duvardaki saate baktı ve Tarık'a: '' Çocukların okuldan gelmesine az kalmış, hemen 15 dakika...'' Dedi. Tarık bezgin bezgin başını başka yöne çevirerek: ''15 dakikayı da trafiğin eziyetine sayı verin Şermin Hanım!'' dedi. Ve kapıya yöneldi. Şermin de Tarık'ın ardından gitti, Erdal da onları takip etti. Tarık geçerken Lale'ye: ''Görüşmelerimi sarkıt, ben mutlaka döneceğim onlara. Şu önemli meseleyi halletmem lazım. '' Dedi Tarık. Kendi derdi gibi koşuyordu Erdal ve Şermin'in peşinden. Erdal kendi arabasına bindi, Tarık kendi arabasını hazırlatmıştı bile, Şermin'le bindiler. Onlar önde Erdal arkada eve vardılar. Saat 3'tü, çocuklar servisten inmiş, merdivenlerden eve çıkıyorlardı, Onlardan bir saat sonra da Dilruba geliyordu okuldan. Şermin anahtarla açtı kapıyı, Mirza uyuyor olabilirdi, uyanmasın diye düşündü ama... Uyansa da olurdu, çünkü babası onu almaya gelmişti. Şermin kuzenlerinden ayrılmak istemiyordu, hele o mayalı poğaça yanaklı Mirza'dan, Mirza tombiş bir çocuktu, yanakları yumuşacık, teni beyaz, kahverenginin açığı yumuşacık saçları vardı, birde çenesinde babası gibi gamze vardı. Ye beni diye bağırıyordu sanki çok tatlıydı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Münzevi
SpiritualeSessizliğin kör olduğu bir şehirdi Tarık... Şermin'se Dibi görünmez, muallak bir kuyu... Suyun sesi niyedir bu denli nazik ve nazlı? Sebebi ki o suyun duruluğu ve saflığı... Ey güvenli şehir, Sina dağı kadar esrarengizdir gözlerin, Nil'e düşer gö...