Sessizliğin kör olduğu bir şehirdi Tarık...
Şermin'se Dibi görünmez, muallak bir kuyu...
Suyun sesi niyedir bu denli nazik ve nazlı?
Sebebi ki o suyun duruluğu ve saflığı...
Ey güvenli şehir, Sina dağı kadar esrarengizdir gözlerin, Nil'e düşer gö...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
''Şermin''
Saat sabahın en erken saatlerinde serinlik kokuyordu buram buram seher vakti kokuluydu, henüz ilk lemalarını veriyordu şems... Şermin koşar adımlarla merdivenleri 2 şer 2 şer indi, kınalı parmaklarını henüz yıkamıştı, ucunu iyi kavramış eteğinin tozlu merdivenlerde sürünmesine aldırış etmedi ve sevinçle son basamağı atlayıp, binanın dışına attı kendini, taksi çoktan amcası ve yengesini arabadan indirmişti, Bulut ve Zümrüt valizleri taşıdıkları için arkada kalmışlardı. Şermin amcasını görünce sevinçle boynuna atladı, amcası da sevinçle yeğenine: ''Dur kızım dur... Eski Ozan mı var sandın karşında?'' dedi Ozan amcası. Şermin amcasından ayrıldı ve yengesine de sarılarak nihayet ''hoş geldiniz'' dedi. Bulut valizleri yere koymuştu, Şermin Bulut'u da gördü: ''Hoş geldiniz...'' dedi ve binayı göstererek: ''Hadi geçelim, yorulmuşsunuzdur...'' dedi. Amcası Şermin'i arkadaşı gibi koluyla boynuna sarıldı. Şermin de ona sarıldı ve içeri geçtiler.
Şermin nine devasa bir kahvaltı hazırlamıştı, koskoca bir aile vardı sofrada, Zafer bey, Ayda Hanım, Zeliha, Yusuf, Dilruba, Eyüp... Bu ziyafete 6 kişi daha oturdu ve kahkahalarla kahvaltı yaptılar... Düğün telaşı bir yere dursun, gülümseyen yüzler vardı sofrada... Bil hassa Şermin mutluydu yine böyle eskisi gibi olabildiklerine...
''Tarık''
Tarık sırt üstü yattığı yatağın ucuna gelmiş, ayağı başka yerde kolu başka yerdeydi, alarmın çalması ile sağına bir kez daha döndü ve yere düşerek güne set bir uyanış yaptı. Kafasını kaşıyarak düştüğü yerden kalktı ki müezzin çoktan elini kulağına dayamış Allah u Ekber diyordu... Tarık hemen lavaboya koşup elini yüzünü yıkadı ve yüz bakımını yaptı, sonuçta bebek yüzünü bir şeylere borçluydu, abdest?... Erkek adam ne yüz bakımı yapacak abdest aldı ve kafasına sarık yapıp sabah namazına durdu.
Tarık namazın çok iyi bir terapi olduğunu düşünüyordu, sonuçta koca koca binaların, koca koca caddelerin insanı hep yorgun olur, bunalır, ama Tarık bir namaz arası veriyordu bu yoğunluğa... İşte bu yüzden, Tarık hayatın değil, hayat Tarık'ın hızına yetişemiyor... Tarık içinde olduğu bir şeye öyle sıkı bağlanırdı ki, iliklerine kadar benimserdi onu. Terk edip giderse... O biliyordu seccadesi onu terk edip gitmezdi Tarık gitmediği sürece...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.