Selamün aleyküm okurlarım, Destekleriniz beni çok sevindiriyor keyifle zaman geçirmenizi dilerim :))
''Nehir''
Sabahın 9'ydu, İstanbul'da vapurlar karşıdan karşıya geçme telaşında, martılar uzaktaki ufka uçmaktaydı. Nehir'lerin kocaman evinde Adnan bey kahvaltı masasına eşiyle oturmuş kahvaltı yapmaktaydı. Kızları Nehir son ses müzik açmış kafa dağıtmaya çalışıyordu. Saçlarını kıvır kıvır yapmış, kıvrımlarını müziğin ritmiyle uyumlu bir oraya bir buraya sallıyordu. Yastıklarını bir oraya atıyor bir buraya fırlatıyor, müziğe eşlik ediyordu: ''uyku bize biz ona düşman kim kaybetmiş sen bulucan...''
Adnan bey bu sesleri duysa da umursamayarak kahvaltısını bitirdi. Daha sonra telefonunu masadan aldı ve ceketini giyip, eşinin yanağından öptü ve: ''Bu kıza şart oldu doktor'' diyerek gitti. Nergis hanım eşini: ''Öyle deme...'' diye mızmız bir ses tonuyla yolladı.
Aytemiz malikanesini Afitap parçasıyla depremlerden döndüyordu Nehir. Bu şarkılardan da sıkılıyordu ama yapabileceği bir şey yoktu... Nergis hanım kızının aklını yerine getirmek için Nehir'in odasına gitti. Nehir'i durdurmak için ses sistemini kumandayla kapatıverdi ve Nehir'in arkasını dönmesiyle: ''Buraları topla, akşama misafirin var.'' demesiyle Nehir arkasını dönmüş giden annesinin ardından koşup, telaşla: ''Kim!? Kim Gelecek?'' dedi. Nergis hanım: ''Bilmem... Babanın bir arkadaşı... Genç ve yakışıklı bir arkadaşı...'' dedi. Nehir kafasını kaşıdı ve: ''Babam neden gençlerle arkadaş oluyor ki, kafası mı genç?'' dedi. Nergis hanım: ''Bilemem...'' diyerek merdivenleri indi. Nehir durup düşündü ve giden annesine: ''Yakışıklı mı dedin?!'' diye bağırdı.
Nehir olabildiğince doğal bir makyaj yapmak istedi bunun için gereken malzemeler: Bir bidon boya... Bunun için bile 140 tane üzün kullanabilirdi bu kız. Akşama kadar, elbise seçip, makyaj yapacaktı...
~~~~~~1GünÖnce~~~~~~~
Adnan bey, Erdem beyin önerdiği psikologla tanışmak için kafeye gitmişti.
Faruk, Hocası Şermin'in de hocası olan Erdem bey'in emri ile kafeye danışman ile tanışmaya gitmişti, bir masaya oturmuş, bekliyordu.
Adnan beyde hızla kafeye gelebilmiş, Faruk'u arayıp geldiğini haber etmişti. Faruk yerini söyleyince o masaya doğru ilerledi ve oturdu. Tokalaştılar. Faruk'un kolunu gören Adnan bey: ''Geçmiş olsun.'' dedi. Faruk :''Sağ olun.'' dedi ağır başlılıkla. Adnan bey sordu: ''Hayırdır?'' diye kolunu gösterdi Faru'un. Faruk, anlatmaya gerek duymadı: ''Düştüm, başım döndü merdivenden düştüm.'' deyiverdi. Adnan bey yine geçmiş olsun dedi ve mevzuya girdi: ''Ben buraya sizi bir arkadaşım için değil de kendi kızım için çağırdım Aslında...'' deyince Faruk anladı, Adnan beyin saklamak istediğini ve başını salladı. Adnan bey: ''Benim kızım ile ilgili...'' dedi. Faruk: ''Neydi problem?'' dedi direkt. Adnan bey bu huyunu sevdi Faruk'un: ''Kabus... Kabus görüyor.'' dedi. Faruk: ''Travma mı? Nedeni ne?'' dedi. Adanan bey: ''2 yıl önce talihsiz bir kaza... Kızım kendini sorumlu tutuyor. Bu da bilinç altına yerleşip kabusları oluyor, bazen hiç uyku uyuyamıyor. Hatta şimdi gözlerinin altı mosmor, son 2 haftadır fazlasıyla kabusları çoğaldı. İlaçlar etki etmiyor...'' dedi. Faruk ilaç denilince gözleriyle dikkat kesildi ve: ''İyi de vicdana ilaç iyi gelmez ki...'' dedi. Adnan bey anlamadı: ''Nasıl?'' dedi. Faruk: ''Boş verin... Kızınızla bizzat görüşebilir miyiz, ona sormam gereken şeyler de var.'' dedi. Adnan bey: ''Tabii... Tabii... Lütfen ne gerekiyorsa yapın doktor bey. Ben her bedeli öderim.'' dedi. Faruk durdu: ''Ben maaşımı alıyorum zaten. Siz bana dua etseniz yeterli.'' dedi. Adnan bey: ''Olur mu öyle şey.'' dedi ki Faruk adamın sözünü kesip: ''Para dua dan kıymetli mi yani? Bunu mu diyorsunuz?'' dedi. Adnan bey: ''Yok... Hayır.'' dedi. Faruk yumuşadı: ''Saygısızlık etmek istemem, ama bir bedel istemiyorum.'' dedi ve arkasına yaslandı. Adnan bey: ''O zaman yarın sms atacağım adrese gelirsiniz. Saatini de yazarım.'' dedi. Faruk ayaklandı ve: ''Tabi tabi... Siz hangi akşam müsaitseniz.'' dedi ve iyi günler deyip kafeden ayrıldı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Münzevi
SpiritualSessizliğin kör olduğu bir şehirdi Tarık... Şermin'se Dibi görünmez, muallak bir kuyu... Suyun sesi niyedir bu denli nazik ve nazlı? Sebebi ki o suyun duruluğu ve saflığı... Ey güvenli şehir, Sina dağı kadar esrarengizdir gözlerin, Nil'e düşer gö...