33.Bölüm

1.6K 78 2
                                    

"Şermin"
Şermin ve ikinci Şermin hazırlanıyordu. Tarık'ın Şermin kaçmak için yeni, son model gıcır gıcır telefonuyla, ikinci Şermin yöresel gelin kıyafetiyle... Şermin telefonla işini bitirir bitirmez ikinci Şermin'i düğüne hazırladı. Uzun, beyaz, altı nakışlı ve şile bezinden olan zıbını giymişti önce ikinci Şermin. Daha sonra saten ve işlemeli kaftanı ve demir kemeri giydi. Şermin, ikinci Şermin'in başına yazmadan çember yapıp baş altınını taktı ve üstüne 4 farklı renk uzun uzun şifondan baş örtülerini iğneyle sabitledi. Daha sonra ikinci Şermin'in yüzüne kocamanca bir al örttü ve bir çember daha yaptı. Gelin olduğunu belli etmek için başına türlü çiçeklerle bir çember daha dolaştı. İkinci Şermin hazırdı. Şimdi geriye sadece Şermin'in Tarık'ı araması gerekiyordu. Çınar geldi ve düğün yerine gittiler. Tarık ana yolda arabayla bekliyordu. Şermin gitmeden evvel dedesinin yadigarı kılıcı almış ve kuşanmıştı. Daha sonra balkondan aşağı Çınar'ın dayadığı merdivenle inmişti, Şermin'in elinde sadece telefonu vardı. Hızla ve görünmeden yüksek demir kapıdan dışarı çıktı ve yine Çınar'ın hazır ettiği ata bindi ve dört nala ormana sürdü. Üstüne de düğünden biriymiş süsü vermek için kafkas kızlarının giydiği kıyafet vardı. Başındaki beyaz fesin üstündeki işlemelerle belindeki kemer uyum içindeydi. Kahverengi atını dört nala sürüyor, ana yola çıkmaya çalışıyordu. Hızla ormanı yarıp geçiyordu. Atın ayakları adeta kıvılcım saçıyor hınçla yeri tepiyordu, hissediyordu ki bu koşuş, sevdaya koşuştu, hissediyordu, görevinin buluşturma olduğunu. Bunu anladıkça daha hızlı koşuyordu yağız at.

Çınar ve ikinci Şermin çoktan nikahlarını kıydırmışlardı. Şermin'in anne babası seyirci gibi katılmak zorunda kalmıştı. Zaten akrabalardan onları tanıyan da yoktu. Şermin kızları mutlu olasa yeter. Varsın biz mızıkanın düğününde yabancı olalım. Böyle düşünmek istemeselerde, böyle olmuştu. Çınar mahcuptu biraz ama buu onların en mutlu günleriydi.

Şermin ana yola çıkmıştı, atını yavaşlattı hatta inmeyi düşündü ve indi. Telefonla Tarık'ı aradı ve nerede olduğunu sordu. Köprünün yanında olduğunu duyar duymaz yine atına bindi ve avcunun içi gibi bildiği bu yolu hızla tepdi ve köprüye ulaştı, Tarık arabadan indi ve kahverengi atın üstündeki Şermin'i görünce gülümsedi. Şermin ise atından inmişti. Hızlı adımlarla Tarık Şermin'e Şermin Tarık'a taklaşmıştı, Tarık nefes nefese kalmış Şermin'e: "arabada su var, hadi binelim." Dedi. Şermin başını sallayıp arabanın ön koltuğuna geçti ve Tarık'da hemen arabanın sürücü koltuğuna geçti ve hızla havaalanına sürdü. Şermin'e: "Şermin... Babamı arasana, senin sesini duysun, bir haftadır gözüne uyku girmemiştir." Şermin güldü ve:" he, he... Bencede hemen arayayım ben." Dedi ve Tarık'ın telefonunu alıp ondan aradı.

Erdem bey oğlunun arandığını görünce heyecanlandı, oğlunu ve Şermin kızını çok merak etmişti. Hemen açtı:" Alo oğlum!" Diyerek. Şermin bir süre bu sesi dinlemek istedi, ama dayanamadı; "Baba..." Dedi, gözlerindeki yaşı tutamayarak.
Erdem bey duyduğu sesten emin olmak istiyordu: "kızım? Sen misin? Şermin'im?" Dedi. Şermin'in ağladığını hissedebiliyordu.
Şermin sessiz sessiz ağlamaya çalışırken bir yandan da konuşmaya, kelimeleri toparlanmaya çalışıyordu. Yutkundu: "Tarık bey beni İstanbul'a getiriyor, biliyor musunız?" Dedi.
Erdem bey de göz yaşlarını tutamayarak: "biliyorum kızım, bilmez miyim?... Sen iyi misin?" Dedi titreyen sesini kontroş etmeye çalışarak. Şermin göz yaşlarını elinin tersiyle aildi ve gülümseyerek: "evet babacığım iyiyim ben. Tarık bey, Abilerim, Zümrüt, hatta Zeliha bile gelmiş beni duyunca... Babam... Nineciğim nasıl? korkmamıştır inşAllah..." DEDİ.
Erdem bey zaten Şermin ninenin evindeydi:"ben sizin evdeyim zaten kızım, vereyim anneannene" dedi. Ve Şermin nine titrek sesi ve yaş damlayan kızarmış gözleri ile telefonu aldı ve: "kızım... İyi misin, yazın açan çiçeğim... Kıymetini anladım ya a gülüm, tez gel emi yavrum..." Dedi. Şermin sessiz ağlayışını hıçkırıklara bıraktı anneannesinin sesini duyunca, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu çocuk misali:" nineciğim! Sen merak etme tamam. Bak... Tarık bey de yanımda abimlerde... Bak sana bir sürprizim var, bir şey getiriyorum.bir de Sen hiç üzülme, ben de üzülürüm. Seni çok özledim ben... Çok seviyorum seni... Tamam." Dedi. Şermin nine kıznın ağladığını duyuyordu, onu sakinleştirmeye çalışarak: "Ağlama yavrum. Sen böyle ağlarsan ben de üzülüyorum. Ağlama oldu mu, hadi çocuğum. Ben atana vereyim telefonu." Dedi ve Erdem beye verdi. Erdem bey kızının sesini bir kez daha duymak istrdi: "çabuk gelin olur mu?" Dedi. Şermin sakinleşmeye çalışarak, derin nefes aldı ve elinin tersiyle pambe yanaklarındaki yaşları silerek : "tamam. İstersen Tarık beyle de konuş. Vereyim..." Dedi ve telefonun hopörlörünü açtı. Erdem bey: "alo... Tarık. Çocuğum kendine iyi bak. Dikkat et. Şermin sana emanet" dedi. Tarık ciddiyetle: "biliyorum baba. Gözümün önünden ayırmıyorum." Dedi Şermin'e bakarak. Şermin göz yaşlarını tutmaya çalışıyordu. Tarık kapama tuşuna basıverdi telefonun. Şermin telefonun kapandığını anlayınca yerine koydu telefonu ve önüne baktı, Tarık'a: "bir mağaza bulsak, ben üstümü değiştirsem?" Dedi sessizce. Tarık: "tamam bir az daha uzaklaşalım yakınlarda vardı." Dedi.

MünzeviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin