Medya: Nazlı ve Tarık
''Kalbimi kalın bir kitabın içinde kuruttum ben Şermin Hanım...''
Şermin ve nazlı el ele çalışma masasının yanı gittiler, Nazlı Şermin'in elini aniden bıraktı, kollarını bağladı ve: ''Canım sıkılıyor benim burada! dışarıda kar oynayalım.'' dedi ve kaşlarını çattı. Şermin'de kaşlarını tatlı talı çattı ve Nazlı'nın boyuna eğildi: ''Seninle oyun oynarsak dışarı gitmene hiç gerek kalmaz, dışarı çok soğuk...'' dedi. Nazlı omuz silkti: ''Ne oynayacağız ki oyun konsolun bile yok! Çok sıkıcı burası!'' dedi. Şermin kardeşiyle ne oynuyorsa onu oynayacaktı... Nazlı'nın ellerinden tuttu ve: ''Eğlenmek için oyun konsoluna gerek yok ki... Sen bu gün çikolata yedin mi?'' Dedi ve çekmeceden üç tane çikolata çıkarttı, birini Lale'ye birini de Nazlı'ya verdi. Diğerini kendi aldı. ''Açabilirsin değil mi?'' dedi kaşlarını kaldırarak. Ve: ''Açarım'' Yanıtını aldı Nazlı'dan. Daha sonra herkes çikolatasını bitirdi. Ve sıra oyun oynamaya gelmişti, Şermin a4 kağıdını ikiye böldü ve yarısını alıp eninden boyuna kaleme doladı ve büzdü, sonra kalemi içinden çıkarttı, karşısındaki düz olan yere de aynısını yaptı ve beşik şekline getirdi. Nazlı Şermin'in ellerini merakla izliyordu, Şermin'in kınalı elleri, minik Nazlı'nın dikkatini çekmişti: ''Senin elin niye böyle tupturuncu? Eline n'aptın?''diye sordu, Şermin bir yandan elindekiyle uğraşıp bir yandan da Nazlı'ya cevap verdi: ''Elimdeki şey kına... Biliyor musun, ben senin gibiyken de kına yakardım... Böyle tupturuncu olurdu... Sen kuzuları bilirsin değil mi?'' dedi. Nazlı başını salladı, Şermin devam etti: '' İşte ben senin gibiyken kuzularla oynardım, onları otlatırdık ninemle yaylalarda... Düğünlere giderdik. Gelin kızları bir görsen Nazlı... Rengarenk olurlardı, çiçek gibi!'' dedi gülerek. Nazlı Şermin'in anlattıklarını ilgi duyarak dinliyordu. Daha sonra sordu: ''Şermin abla, sen de öyle gelin oldun mu?'' Diye... Şermin birden durdu, Gülen yüzü de gülmez oldu, cevapladı: ''Ben daha evlenmedim ki gelin olayım...'' Dedi. Nazlı sordu: ''Ne zaman evleneceksin?'' diye. Şermin şakalaşarak cevap verdi: ''Sen büyüyünce...'' diye. Nazlı gözlerini kocaman açtı ve: '' yuh! O zamana yaşlanırsın ki sen!'' dedi. Şermin biliyordu yaşlanacağını ama... Düşündüğü şey, 'hele bir kardeşlerimi okutayım... Sonra düşünürüm bunları' diye, Daha sonra Şermin yaptığı kağıdı aldı ve içine küçük kalem tıraş, minik masa süslerini koydu ve: ''Hadi bakalım Nazlı Hanım! Bu kargo kağıtta yazılı adrese gidecek! Bu adresi bulabilir misin?'' Dedi sesini kalınlaştırarak, Nazlı Başını salladı ve kağıtta yazılanı Şermin okuyarak Lale'nin masasına götürdü kargoyu... Nazlı Lale'ye: ''Aç kapıyı Kargon geldi... '' Dedi ve Lale'de şakacıktan kapıyı açar gibi yaptı ve Nazlı'nın getirdiklerini aldı daha sonra o kağıdın içine bir kaç eşya daha koyarak, Nazlı'yı tekrar Şermin'e yolladı. Şermin, Nazlı'nın getirdiği kargoyu aldı ve: ''Teşekkür ederim... Hadi başka oyun oynayalım mesela... Hemşire!'' dedi sevinçle işaret parmağını havaya kaldırarak. Nazlı: ''Hemşireleri sevmiyorum! Oynamayalım!'' Dedi. Şermin :''Öyle değil! İyi izle beni!'' Dedi ve Lale'den onun yaptıklarını yapmasını istedi: ''Hem-Şi-Re. Cıs! Sus! Öpücük! Okey! '' Diye elle oynanan bir oyun gösterdi Şermin. Nazlı: ''Ben de bende...'' Diye atladı. Şermin onunla da oynadı ve: ''Şimdi sıra Lale'de, Hadi Lale ablası!'' dedi ve onunla oynamaya başladılar, sonunda okey diyerek Şermin şakacıktan Lale'ye tokat attı, Lale'de döndü döndü, elini andına ters kapatarak sandalyesine oturdu... Nazlı kahkahayla gülüyordu ki, Tarık odasından çıkıp gelmişti, 3 basamaklık merdivenden oyun oynayan çocukları izledikten sonra basamakları indi ve: ''Ooo... Allah muhabbetinizi arttırsın Şermin Hanım! Bakıyorum iyi kaynaştınız... '' Dedi Şermin'i baştan ayağa süzerek. Şermin Nazlı'ya baktı ve: ''Oyun oynuyorduk. Siz geldiniz.'' Dedi. Nazlı koşarak Tarık'ın kucağına atladı Tarık onu kucaklayıp öptü ve: '' Ne oyunuymuş bakalım bu Nazlı hanımı bu kadar güldürecek?'' Dedi. Nazlı atladı ve: ''Şermin abla hemşire diye bir oyun öğretti, bak seninle de oynayalım!'' Dedi ve aşağı indi, Tarık merdivene oturarak Nazlı'nın boyuna indi ve ellerini birleştirdi, sonra Nazlı'nın minik ellerine ayak uydurdu, Nazlı en sonun da ''Okey!'' Diyerek Tarık'ın yüzüne tokat attı. Tarık Neye uğradığını şaşırdı, kafasını salladı ve çenesini kıtlattı: ''Kızım ne biçim oyun bu, hemşire mi karete kit mi belli değil!? Şermin Hanım sizi de teessüf ederim, küçücük çocuğa neler öğretiyorsunuz, bir de psikolog olacaksınız. Allah'ım ya... Akıl sağlığımızı kimlere teslim ediyoruz.'' Dedi ve tam gidecekti ki unuttuğu şeyi hatırladı: ''Şermin hanım, araştırdığıma göre psikologlar insanların beden dilleriyle ne demek istediklerinin %65'ini anlıyorlarmış. Bundan sonra Artık siz benimle toplantılarıma geleceksiniz! Faruk bey hiç bir işe yaramıyor!'' dedi, Şermin merakla sordu: ''İyi de ben ne yapacağım ki?'' dedi. Tarık sabırsızca: '' A benim şirketimin zeki psikoloğu... Tabii kide ihaleleri kazanabilmek için insanların beden dilini okuyup bana rapor edeceksin!'' dedi Şermin yine bir şey anlamamıştı... Ama biliyordu ki Tarık'ın dediklerini harfiyen yapmalıydı. Lale, Şermin ve Nazlı bir de Tarık hep birlikte Toplantı odasının yolunu tuttular. Herkes toplanmış oturmuştu bile... Tarık kapıyı açtı ve Gelenleri gördüğünde ''Ya sabır! Allah'ım sen benim sinirlerime mukayet ol.'' diye dua etti, çünkü karşısındaki Nehir'di, Nehir'in de şirketi vardı Tarık kadar olmasa da o da oteriterdi.... Nehir dalga geçen bir yüz ifadesiyle: ''Ne o Tarık bey? Yanınızda korumalarınızı mı getirdiniz? Keşke şirkette kim var kim yoksa onları da çağırsaydınız.'' Dedi. Tarık yerine oturdu ve Nehir'e bakarak gözlerini döndürdü, diğer insanlara dönerek: ''Biz bir an evvel başlayalım buyurun.'' dedi dosyaları göstererek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Münzevi
EspiritualSessizliğin kör olduğu bir şehirdi Tarık... Şermin'se Dibi görünmez, muallak bir kuyu... Suyun sesi niyedir bu denli nazik ve nazlı? Sebebi ki o suyun duruluğu ve saflığı... Ey güvenli şehir, Sina dağı kadar esrarengizdir gözlerin, Nil'e düşer gö...