19.Bölüm

2.5K 140 16
                                    

Selamun aleyküm Ey kaari (okur demekmiş bu gün öğrendim:))) Desteklerinizden dolayı çok şükranlarımı sunuyorum, gerçekten keyifle sıkılmadan okumanızı diliyorum. Bazıları böyle beğenilsin diye kitabının linkini başkalarına atar, ben hiç böyle bir şey yapmadan, sizin desteklerinizle bu gün 1200 küsür beğeniye ulaştı kitabım, belki azdır ama sizin gibi samimi insanları tanımak bu portalın harika bir yanı. Tekrar iyi okumalar dilerim :))

''Şermin''

Şermin zülüflerini kulağının arkasına attı ve abdest almak için çeşmeye eğildi. Niyet ettikten sonra abdestini aldı ve kollarını kuruladı, telefonu çaldı. Eşofmanın cebindeki telefonu çıkarttı ve arayanın abisi olduğunu görünce yeşili çekerek açtı. ''Efendim abi?'' dedi meraklı bir ses tonuyla, Yusuf heyecanlı heyecanlı: ''Şermin, sana bir şey danışacağım abiciğim...'' Dedi. Şermin merakla: ''Buyur abi...'' Dedi. Yusuf: ''Zeliha'yı isteyeceklermiş...'' Dedi. Şermin önce anlamadı sonra tepki gösterdi ve: ''Ne? Kim isteyecekmiş?'' Dedi. Yusuf: ''Heyecanlanma da ne yapacağımızı söyle!'' Deyince Şermin kendine geldi ve sordu: ''Kızın yanına gittin mi?'' Diye. Yusuf sabırsızca: ''Gitmesem ne bileyim doğru olduğunu Şermin!'' Deyince Şermin: ''Tamam, o zaman kız ne yapacağını biliyordur.'' dedi. Yusuf: ''Kız nereden bilsin Şermin?! Bohçasını toplayıp bana kaçacak hali yok ya!'' Dedi. Şermin gülse de belli etmeyerek: ''Üstüne bastın ayağını kaldır.'' Deyince Yusuf kaşlarını çatarak aniden ayağa kalktı ve: ''Yoo! Hayır Şermin! Ben kayın babamla İyi geçinmek istiyorum! Hayır! Kesinlikle!'' Dedi inanarak. Şermin gülerek: ''Şaka yaptım şaka! Telaşlanma hemen, bizde o adamlardan önce isteriz Zeliha'yı...'' Dedi. Yusuf çatık kaşlarını gevşetti ve: ''Nasıl?'' Dedi merakla. Şermin'in aklına hep uçuk kaçık fikirler gelirdi ve bunları uygulamaktan hiç çekinmezdi. Yine o fikirlerden birini yöneltti:'' adamı kaçırıp, oyalarken sen ninemle kızı isteyeceksin. Tamam mı!?'' Dedi ciddi ciddi. Yusuf kardeşine anlam veremeyerek: ''Şermin aklın başında mı senin!? İçeri atarlar seni de beni de! Manyak mısın sen?!'' Dedi. Şermin: ''Sen bana güven anlımızın akıyla çıkacağız bu için içinden!'' Dedi ve kapattı. Sevinçle zıplayarak oturdu kanepenin üstüne. Daha sonra Tarık'ı aramak için rehbere gitti ki tereddütlüydü eli...

''Tarık''

Tarık işe gitmemişti, dertliydi haliyle. Sözü ona Şermin'in işten istifa etmesinin sebebini kendinin yaşına göre fazla çocuksuluğuna bağlıyordu. İçi içini yiyecekti ki aklına Ali Rıza dede geldi. Halini hatırını sormayı unutmuştu Tarık, 'O ne yaptı acaba...' diye geçirdi içinden, ayağa kalktı ve üstüne spor bir şeyler giyip Ali Rıza dedenin zilini çaldı. Dede kapıyı açtı, Tarık içi sıkılsa da daralsa da gülümsemeyi eksik etmedi: ''Selamün aleyküm dede... Bir çay içelim diye geldim.'' Dedi. Ali Rıza dede gülerek: ''Geç oğlum geç, ben de çay içbeğe bahane arar idim, gel...'' Dedi. Tarık içeri girdi, salona geçmeden mutfağa girdi, Ali Rıza dede bastonuyla yavaş yavaş ilerleyerek Tarık'ın peşi sıra mutfağa geçtiler, Tarık hemen çaydanlığı aldı ve su doldurdu, Ali Rıza dede Tarık'ın çay demlemesine izin verdi ve sandalyeye oturdu. Tarık çaydanlığı ocağa koyduktan sonra oturdu ve: ''E... Nasılsın dedem, işten güçten yanına uğrayamadım, kusuruma bakma...'' Dedi. Ali Rıza dede gülerek: ''Estağfurullah oğlum, ne kusuru? E... Sizin düğün ne zaman?'' Dedi. Tarık önce şaşırdı sonra: ''Ha... dündü, yapmışlardır artık... Gerçi onların orada düğün 4 gün oluyor ama... Duvak kısmına, gelmişlerdir artık.'' Dedi. Ali Rıza dede: ''Yok, sen kız kardeşinden bahsediyorsun galiba...'' Dedi. Tarık: ''Evet, düğünün 4. gününe onlar duvak diyor, her halde onu yapıyorlardır.'' Dedi. Ali Rıza dede: ''Ben, Şermin ile senin düğünü dedim. Hani ne zamana gün aldınız?'' Dedi. Tarık gülümsemesini birden yitirdi ve soğuk bir sesle: ''Şermin benim sadece çalışanım.'' Dedi. Ali Rıza dede: ''Ya... Peki niye seninle ev bakmaya o geldi? Yani onunla ilgisi ne ki?'' Dedi. Tarık kollarının bağını çözdü ve dayandığı tezgahtan ayrılıp sandalyeye oturdu: ''Ben onu test ediyordum o zamanlar... Yani, test değil de... Eziyet...'' Dedi suratı asık. Dede devam etti: ''Neden? Kıza ne garezin vardı?'' Dedi. Tarık masaya odaklandı: ''Hiç... Sadece istifa etsin istedim, babamın onu bana gelin olarak tuttuğunu zannediyordum, ki ajanıymış... Yani aslında tam olarak öyle bile değil...'' Dedi. Ali Rıza dede bir şey anlamadı: ''Ben hiç bir şey anlamadım...'' Dedi. Tarık: ''Şermin babamın hastahanesinde çalışan bir psikologdu, sonra babam onu benim yanıma yolladı, ben de haliyle bana gelin falan arıyor zannettim, ona eziyet etmeye başladım, Nuray'ın düğününe kadar ona böyle işler vererek eziyet ettim, gerçi benim kisi de eziyet olsa, evde benimkinin iki katını çekiyor bence her neyse... Sonra Nuray Denizli'ye gideceği akşam, Şermin ile babam konuşuyorlardı bende onları gizlice dinledim, babam dedi ki 'Seni oraya yolladığım iyi oldu, Tarık nasıl yuttu oyunumuzu' dedi. Şermin'de 'Benim işim bu' Deyince ben zaten kalakaldım!... Şermin'i o gece azarladım, hatta hakaret ettim kovdum... Sonra dün ona güvenebilmek için bir oyunda ben oynadım, Şermin'e güvenebileceğimi anladım ve işe geri aldım ama Şermin artık bu tutarsız davranışlarımdan bıktı galiba... Kendi istifasını verdi dün...'' Dedi. Ali Rıza dede üzüldü ve dikkatle dinlediğini gösteren kaşlarını gevşetti ve başını hafif yere eğdi, sonra yavaşça kaldırıp Tarık'ın yüzüne bakmadan: ''Madem öyle... Sen de gitmesine izin ver o zaman, sen böylesin ve kimse için kendini değiştirmemelisin evlat...'' Dedi. Tarık Ali Rıza dedeye baktı: ''Ne yani Şermin'le bir daha görüşmeyecek miyiz?'' Dedi. Dede: ''Evet... Niye ki? O senin sadece çalışanın değil miydi? Bulursun bir başka çalışan...'' Dedi. Tarık itiraz ederek: ''Hayır... Onun kardeşleri var, nenesi var, bakması gerekiyor... Paraya ihtiyacı var...'' Dedi. Dede: ''Öyleyse neden onunla evlenip, hem onu hem kardeşlerini, hem de kendini kurtar muyorsun?'' dedi. Tarık: ''Üff... Ben evlenmek istemiyorum, dırdır mı çekeceğim? Ben çocuk gibi bir adamım eğlenmeyi seviyorum... Gelemem ben öyle eve ekmek getirmiş, çocuk doyurmuş...'' Dedi. Dede: ''Bak bana... Ben evlenmedim, pişman mıyım? Evet pişmanım, babam kızardı gençliğimde bu hovardalığıma, şimdi babam da yok, gençliğim de eşim de... Kala kaldım bir başıma. '' Dedi. Tarık: ''Ben senin oğlun sayılırım, biz birbirimize yeteriz... Ne gerek var ki?'' Dedi. Dede: ''Beni ölümsüz sanırsın herhalde... kazık mı diktim sanıyorsun? Benimle sen de mi geleceksin tahtalı köye? Delinin zoruna bak!'' Dedi bastonunu yere vurarak. Tarık hak verdi ama yapabileceği bir şey yoktu... Tarık: ''Şimdi ben Şermin'e şirkete gel demiyeyim mi?'' diye sordu dedeye. Dede: ''Deme, onunla evlen, iyi bir kız, kötü biri olduğunu düşünmüyorum, yoksa beni eski kafalıdır diye kaleye almayacaksan sen bilirsin.'' Dedi. Tarık itiraz ederek: ''Estağfurullah dede... Senin insan sarrafılığında doktora yaptığını bir kenara atamam. Evleneyim de başımı yakayım yani öyle mi?'' Dedi. Dede: ''Yav niye öyle düşünürsün!? Düşünsene, şu kapıdan içeri gidiğinde baba baba diye kucağına iki çocuğun koştuğunu, evine geldiğin de dertleşeceğin hasbihal edeceğin bir hanımın olduğunu..'' Dedi. Tarık: ''Ya beni sevmeyen birisiyle evlenirsem?'' Dedi. Ali Rıza dede sıkılarak: ''Bence sen bir euzü besmele çek de çaya bak!'' Dedi. Tarık çok gevezelik ettiğinin farkına varınca kalktı ve çayı demleyip iki bardağa döktü. Derken Tarık'ın telefonu çaldı, Tarık bardakları alıp koydu masaya ve telefonu alıp baktı, Şermin arıyordu. Hemen açtı. Heyecanla: ''Şermin!'' Kafasını iki yana salladı ve: ''Şermin hanım!?'' dedi. Şermin: ''Tarık bey... İyi günler...'' dedi. Tarık: ''İyi günler Şermin hanım.'' dedi. Şermin: ''Ben size birisini soracaktım. Tanıyor musunuz diye'' Dedi. Tarık: ''Buyurun sorun?..'' Dedi. Şermin: ''Murat ak deniz adında birini tanıyor musunuz?'' Dedi. Tarık merakla: ''Ne olacaktı?'' Dedi. Şermin akıllık(!) edip: ''Abimin isteyeceği kızı isteyecekmiş, kızın babası mutlaka ona verir... O adamı vazgeçirmeliyiz.'' Dedi. Tarık çapkın çapkın gülümsedi ve: ''Hm... Geçirmeli miyiz? İkimiz mi?'' dedi. Şermin: ''Ne istiyorsunuz Tarık bey çabuk söyleyin, kontörüm bitiyor!'' dedi. Tarık gülerek: ''Şirkete gelin, orada söyleyeceğim.'' dedi ve telefonu kapattılar, Tarık hızla ayaklandı ve çay için Ali Rıza dedeye teşekkür edip, sevinçle garaja indi.

MünzeviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin