Gözlerimi açtığımda kollarının arasındaydım. Sanki burada bana ait bir yer açılmış gibi nasıl da rahattım!
Somurtmadığında, sarhoş olmadığında, huysuzluk etmediğinde yanında iyi hissetmem mümkünmüş meğer.
Böyleyken söyledikleri bile önem kazanıyordu.
İkimizi de korumaya çalışıyorum. İster inan ister inanma.
Normalde onun fikrine de yönlendirmesine de ihtiyaç duymazdım ama bana samimi geldiğinde ona kulaklarımı tıkayamıyordum.
Buğra'ya durumu anlatacaktım. Her şeyi olmasa da... Nişanlı olduğumu bilmeliydi sanırım. Öteki türlüsü onu da kandırmaktı.
Nasıl yapacağımı henüz bilmiyordum ama yapacağımı biliyordum.
Eymen'in boğazından gelen bir hırıltıyla panikleyip yerimden kalktığımda onu tamamen uyandırmıştım. Benden önce uyanıp kolları arasında keyif alıyormuş gibi uzanmaya devam ettiğimi görmesini istemiyordum. Saçlarımı kulaklarımın arkasına iterken "Her yerim tutulmuş senin yüzünden!"dedim. Şikayetimi gözlerini ovuşturarak dinledikten sonra "Asıl benim her yerim tutuldu senin inadından!"dedi ve az önce üstünde yattığım kolunu ovalamaya başladı. Aynı zamanda sızlanmayı da sürdürdü.
"Aynen benim inadım! Sanki çok maç izledin bir de sızıp kaldın! Of çek şu ayaklarını da geçeyim!"
Koca bacaklarını iterek kendimi koltuğun ayak ucuna kaydırmaya çalışırken "Bak yine başladık!"diyerek yattığı yerden doğruldu. Neye başladığımızı anlayamadan nemrut suratıyla beni göz hapsine almıştı. "Bağırmakla derdin ne senin?"
Bağırmamıştım ama haa... O konu.
"Asıl senin derdin ne ben onu merak ediyorum." Bacaklarımı koltuktan aşağı sarkıtıp terliklerimi giyindim.
"Merak etme!"
Hayretle ona döndüğümde aynı sertlikte ikinci uyarısını yaptı. "Bağırma!"
"Bağırmadım!"
Benden daha hızlı bir şekilde koltuktan inerken yüzünü ekşiterek uzunca oflanmıştı. "Katlanamıyorum şu inadına ya! İnkar ediyorsun bir de! Sabah sabah!"
Cümlenin devamını getirmeden koridorda kayboldu. Az sonra da banyonun kapısının sesi duyuldu. Onun hakkında bir anlık gaflette iyi bir şeyler düşünen aklıma müstehaktı bu! Ona bir parça iyi yorum serpiştiren benim aklıma yazık!
Bağırmışım! Solundan kalkmıştı işte bana sataşıyordu. Söylene söylene odaya gittikten sonra o banyodan çıkmadan üstümü değiştirip kahvaltı etmeden evden çıktım.
Okul, okuldan sonra da iş boyunca zihnimin boş kaldığı her an Buğra'yla konuşmanın provasını yaptım. Nereden başlayacağımı bile bilmiyordum. En başını dinlemek ister miydi? Ailemi... Ona bunları anlatacak kadar güveniyor muydum sorusu aklımı pek meşgul etmemişti. Ailem hayatımda bu kadar önemli olacak kadar yer tutmamıştı bile. O yüzden o kısmı eğer dinlemek isterse anlatırdım ama Eymen ile olan anlaşma yasaklı bölgeydi. O kısmı sanırım biraz değiştirerek anlatabilirdim. Kendimi, maalesef ki Eymen'i ve geleceğimizi riske atmadan anlatmanın bir yolunu gün sonuna doğru buldum. Bulduğumu sandım. Önlüğümü çıkarıp buluşacağımız kafeye geçmek için hazırlanırken telefonum titremeye başladı. Saçlarımı parmaklarımla tarayarak şekil vermeye çalışıyordum. Buğra'yı daha fazla bekletmemek için telefona uzandığımda arayananın Eymen olduğunu görüp aramayı sonlandırdım. Yeniden saçlarıma geri dönmüştüm ki telefon tekrardan titremeye başladı. Çalışma arkadaşlarımı rahatsız etmemek için oflanma kısmımı içimde halledip tuvalete girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇİRKİN ❅
RomanceTerk edilmiş genç bir kadın, başkalarının onun için çizdiği gelecekte oynamak yerine kendi bir hamle yapar ve onun aksine ailesinin göz bebeği olan bir çocukla anlaşır.