Ç ❅ 2

232K 9.2K 458
                                    


Kendi odamda, vitrin dolaplarında değil de gardrobun içinde duran kıyafetlerimden giyinip saçlarımı taradım. Okula gitmek hayatımda iyi giden tek şeydi ki sahte nişanımızın ayı dolmadan okulum değiştirilmiş ve özel bir üniversitede eğitimime devam eder olmuştum. Böyle bir şeyin mümkün olduğunu bile bilmiyordum ama genişleyecek çevre ve olanakları düşünüp kabullenmiştim durumu. Yeni okul, okula yeniden başlamak gibi olduğundan heyecanlanıyordum hala. Aynanın karşısında kendime bakıp onay verdikten sonra odadan çıktım.

Odasında uyuması gerekirken salonda sızıp kalan ev arkadaşımın bu hallerine şaşırmayı bırakmıştım artık. Bana kalırsa ciddi bir alkol problemi vardı ama destek aldığını sanmıyordum. Yanından geçip mutfağa yürüdüm.

Suyu ısıtıcıya koyduktan sonra kafamda önceki hayatımla şimdiyi karşılaştırmayı bırakıp kahvaltılıkları masaya çıkardım. Sadece yaşam alanımın standartları değişmişti. Evden dışarı çıktığım halde hala üç kuruşun hesabını yapan aynı kızdım. Yine de neden böyle bir şey yaptığımı anlamayan büyükannemin gönlünü almak için para biriktirmeye çalışıyordum. Bir alışverişle onları ziyarete gitmeye düşünüyordum. Gerçi halamın beni görmek istediğini pek sanmıyordum.

Fritözden patatesleri aldıktan sonra her şey hazırdı. Odaya geri dönüp kitaplarımla beraber çantamı aldıktan sonra salona geri dönüp ağzından bir salya akıtmadığı kalmış yüzükdaşıma baktım. Maddi durumlarımızı düşünmezsek ona acıyabilirdim ama o bana acısındı. Uyanması için "Hey!"deyip dizimle koltuğun yastığını hafifçe ittiğimde oralı olmadı. Ayağımı sallarken şansımı bir kez daha denemek için "Uyan!"dedim.

Hiç tepki vermiyordu. Bu sefer biraz daha şiddetli bir şekilde üstüne yattığı yastığa dizimle bastırıp "Uyan! Günaydın! Hadi!"diye seslendim.

Hiç tepki yok.

Bir an ölmüş olabileceği ihtimali geldi aklıma. Bu ilk etapta korkunç, düşündükçe daha da korkunç olan bir şeydi. Ölmüş olması tek başına ürkünçken, aynı evde yaşadığım birinin ölmesi daha da ürkünçtü. Sorguya çekilirdim herhalde. Hem oyunumuz da bozulurdu ki bunu düşünmem bile ayıptı herhalde ama o an birçok şey aynı anda aklıma geldi. Kendini öldürecek kadar içip içmediğini bilmediğimden ve genelde ona güvenmediğimden dizlerimin üstüne çöküp omuzlarını sarsmaya başladım. Çilli suratında tepki yoktu. Göğsüme yerleşen korku şiddetle büyürken alev alev yanan kalbime tezat soğuklukta buz kesmiş titreyen elimi nefesini kontrol etmek için burnuna yaklaştırdığım anda az önce onu sarmamışım gibi irkilerek geri kaçtı.

"Ne yapıyorsun be!"

Gerizekalı.

"Sen ne yapıyorsun asıl?"

"Ne işin var senin benim suratımla? Boğacak mıydın beni?"

Arkamdaki çöp dolu sehpadan destek alıp kalkarken "Bayılıyorum senin o güzel suratına dokunmaya!"dedim. İma olduğunu anlaması için yüzümü abartıyla buruşturmuştum.

Homurdanarak başını ovalamaya başladığında elim kalbimin üstündeydi. Gerizekalı. Öldüğünü sanmıştım.

"Öldün mü diye kontrol ediyordum."deyip mutfağa geri döndüğümde arkamdan yalancı bir kahkaha atıyordu. Öyle ailesinin bahsettiği zariflikte biri değil, kuzenim olacak sahtekarın abarttığı kadar beyefendi hiç değildi! Bildiğin zibidiydi!

Sabah sabah keyif bırakmamış olsa da kahvaltıyı ona bırakıp gidecek lüksüm yoktu. Karnımı iyice doyurmak gibi hedeflerim vardı. Bu evde olduğum süre boyunca dışarıda minimum düzeyde para harcayıp kenara atmalıydım ki mezun olduğumda arkamda bir sıcaklık olsun.

Çayı boş verip kendime bir kola çıkardığım sırada üzerinde sadece bir şortla, üstüne giydiğine kustuğunu fark etmişti muhtemelen, gelip karşıma oturdu ve patateslerden yemeye başladı. Günaydın, nasılsın gibi kibarlıklarımız yoktu. Ben de ondan gördüğüm kadarıyla karşılık veriyordum.

Kola kutusunu alıp kafasına diklediğinde "İğrençsin yalnız."dedim. Hala kolayı içerken ne var dercesine kaşlarını hareket ettirdiğinde "Benimdi."diye açıkladım. Umursamazca omuzlarını silkip içinde azcık kaldığına emin olduğum kutuyu önüme bıraktı. "Eee iç, bitmedi ya!"

"Aynı evde yaşıyorsak bazı şeylerin sadece sana ait olmadığını öğrenmen lazımdı bu zamana kadar. Hem ben o aynı şişeden içtiğin arkadaşlarından değilim."

"Keşke olsaydın ya! Keşke! Bu kadar kafa ütülemezdin o zaman."

Birbirimize olan saygımızı çok kısa sürede yitirdiğimizden tahammülümüzü erken, çok erken yitirmiştik.

"Sadece bir şey rica ediyorum senden."

"İğrençse çekip gidebilirsin. Ben sana değil sen bana alışacaksın."

Arkama yaslanıp kollarımı göğsümde kavuşturduğumda daha ne kadar çirkinleşecek diye bekliyordum ki arsızca devam etti.

"Burası benim evim ya hani!"

"Temizliğini, yemeğini yapıyorum!"

"Hahaha!" Alay eden kahkahası ruhumu daraltırken gözlerim dış kapıya gitti. Çekip gidebilirdim sahiden. Halamın beni kabul edip etmeyeceği, ederse de bin surat yapacağı bir evim var ya da yoktu. Eski okul arkadaşlarımdan birinde kaç gün kalabilirdim ki... Eğer kabul ederlerse. Gidip gelmek zor olurdu gerçi onlar karşıda kalıyordu artık ama... Özel üniversiteden atıldığımda böyle bir problemim kalmazdı tabii! Bunu tamamen unutmuştum.

Gözlerimi yeniden ona çevirip sakince durumu sindirdim.

"Kola ya da içecek bir şey istediğinde üşeniyorsan bana söyle ben bardakta sana servis ederim ya elim kopmaz."

"Bardak kullanmak alışkanlıklarım arasında yoktur belki pinpirikli."

Ne diyeceğime karar vermeye çalışırken kızaran suratıma bakarak gülmeye başladı. "Alay ediyorum, sakin ol, Çirkin."

Ona bakmayı bırakıp çatalımı yeniden elime aldım. "Çirkin bulman umurumda değil. Sen de benim tipim değilsin."

Kahkahası sinir bozucuydu. Bilerek ona bakmamayı sürdürdüm. Onun seviyesine düşmek doğru değildi ama işte buradaydık.

"Çok rahatladım ama bak! Yoksa kendimden şüphe ederdim. Aşırı zevksizsin. Alınmıyorsun değil mi?"

Hiç olur mu canım!

"Zevkler ve renkler."dedim sakince.

"Saçlarının ucu kırılmış, sadece tarıyorsun zaten nasıl bu kadar kırık haldeler anlamadım. Tırpanla falan mı tarıyorsun? Oje falan sürmüyorsun, tamam, anladım, doğallık diyorsun ama saçlarını kestir bence yani uzun gözüksün diyeyse bu inadın bakımsız duruyor haberin olsun. Üstelik benimle bu konuda yarışmamanı tavsiye ederim."

Kuaför ve stil programı jürisi konuştu!

"Sağ ol bilgilendirme için ya! Çok ihtiyacım vardı. Gerisi sana kalsın! Gidiyorum ben."

"İyi. Git."

Sabır çekerek çantamı ve kitaplarımı alıp evden çıktım. Günün en güzel saatleri ondan uzaklaştığım anlardı.

Her gün kendime aynı soruyu soruyordum.

Ne yapmıştım ben?

ÇİRKİN ❅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin