"Saçın Da Islak "

3.5K 134 14
                                    



Multimedia Güneş Spor Salonundayken

"Antrenman yaparken rahatsız edilmekten hoşlanmam. Biliyorsun." derken sakinliğini gayet rahat bir şekilde koruyordu. Sesinde sinirden veya öfkeden eser yoktu. Onu pek böyle görmeye fırsatım olmuyordu, aslında hiç olmuyordu. Böyle sakinken gözlerinin rengi daha açık oluyor ve daha can alıcı oluyordu. Ona baktığınızda odak noktanızın sadece gözleri olmasını sağlıyordu.

Kapıdan girene bakınca yanımıza yaklaştığını gördüm. Bu Siyah Küpeli çocuktu. Siyahlarından gözlerimi alamadığım. Hani şu beni tam düşerken yakalayan. Onun burada ne işi vardı ki ? Veya Tolga ile tanışıyorlar mıydı ? Ellerini göğsünde bağlamış yanımıza doğru yavaş yavaş geliyordu. O da aynı Tolga gibi sakindi. Suratında mimik oynamıyordu ve bu ortamdaki sakinlik fırtına öncesi sessizlik gibi geliyordu. Beni korkutmaya yetip artıyordu da. Umarım yanılıyorumdur. Yeterince yaklaşınca bana baktı ve elini uzattı.

"Ben Kaya Can. Zaten adımızı eşleşme listesinde görmüşsündür." dedi. Suratında mimik diye bir şey yoktu. Hiç bir kas oynamıyor, sadece duygusuzca ve boş bir şekilde konuşuyordu. Bu yaptığı da onun duygularını veya düşüncelerini analiz etmenizi engelliyordu. Hep aynı delici bakışlar ve aynı kaş şekli. En azından bizimki arada bir de olsa ya çatılıyor ya da yukarı kalkıyordu.

"Güneş." Dediğimdeyse elini çoktan sıkmaya yeltenmiştim. Gözlerim ellerinden karanlık gözlerini bulduğunda korkmuştum. Orası o kadar koyu bir renkti ki... Dipsiz bir kuyu misali...

"Tanışma işini daha sonra yapın. Çalışmamız gerekiyor. Pek vaktim yok Kaya ."Kafamı salladım ve elimi büyük bir hızla çekerek önümde bağladım. Kaya 'da surat ifadesini bozmadan yavaşça kapıya çıkmak için gitti. O Eren gibi değildi. Eren Tolga'ya karşı başına ne geleceğini bilse bile karşı çıkar diklenirdi. Belki de Kaya daha akıllıydı. Öfkesine kanmayacak kadar...

Gittiğinde biraz çömeldi ve şakaklarını ovmaya başladı. Konuşmakta bile zorluk çekiyormuş gibiydi. Ne olmuş olabilirdi ki ?

"Devam ."dediğinde Kaya gelmeden önce yapmaya başladığımız şeye devam ettik. Beş tane yapıp bıraktım ve dinlendim sonra ise tekrar. Bu düzende ilerledi sürekli. O da arada oturdu, yanıma geldi, taktikler verdi, duruş biçimimi düzeltti , beğenmedi tekrar başa aldırdı ... Aramızda hiçbir laf dalaşı veya ima geçmedi. Gerçekten bir sorun olmalıydı.

Bugün daha iyiydim. On beşi geçmiştim . Konuşmaya başlamadan önce yere oturduk. Yorulmuştum. Hem de fazlasıyla. Çok yormuştu beni. Ten rengi koyu sayılmazdı ama soluk gibiydi biraz normale göre. Kafasını kaldırdı ve bana o maviliklerini bağışladı.

"Bugün ne yedin ?"

"Sabah patates kızartması ve köfte. Sonra da biraz kahve içtim ve ..." Cümlemi yarıda kesmeyi çok seviyordu anlaşılan. Alışkanlık haline getirmişti.

"Onu sormuyorum. Sana iyi gelen ne yedin de bugün bu kadar iyisin ?"Güldüm. Güldürdü çünkü.

"Sadece bugün çikolatalı pudingden iki tane yedim."

"Sen gerçekten çocuksun. Zapt edilmesi zor bir çocuk."dedi hem gülerken hem de ellerini şakaklarına ovmak için götürürken.

"İstersen bugünlük bu kadar yetsin. Sanırım rahatsızsın."dedim yüzünü görebilmek için eğildiğim sırada.

"Akıllı soluk benizli." Dedi iç geçirerek . Cevap vermeyecektim. Sanırım gerçekten başı ağrıyordu. Bir de ben bir şeyler sorup veya konuşup başını ağrıtamazdım. Ayağa kalktı ve cebini biraz kurcaladı. Sonra da anahtarı kucağıma attı ve sanki bir ölüymüş gibi çıktı dışarı. Vücudun da can yoktu. Ruhu çekilmiş gibiydi. Ayaklarını bile sürüyerek çıkmıştı dışarı. Bugün onu o kadar yoracak bir şeyde yapmamıştım hâlbuki. Ağzımı açıp soru da sormamıştım, laf dalaşına da girmemiştim.

İRİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin