"İzin ver."

2.1K 101 7
                                    

Multide asker Tolga var bu kez. Şu sıralar kendimde değilim pek. Modum düşük, kötü hissediyorum, karnım acıkmıyor hiç, ufak bir olaya göz yaşlarım kendini dışarı atıyor. Lütfen bari yorumlar yapın da kendime geleyim az olsun. Sizi çok seviyorum. Bu açıklamayı okuyan güzel okurum seni çok seviyorum. 


Keyifli okumalar...♥♥



Hani bazı kavramlar vardır ya. Sevgili, kardeş, kanka, arkadaş, düşman... Ama bir de hepsinden ayrı, çok çok farklı bir tane daha vardır 'kıymetlinizin kıymetlisi'.

Kıymetlinize bir şey olsa canınız yanar, dünya dar gelir. Onun kıymetlisine de bir şey olduğunda sizin kıymetlinizin canı yanar ve siz onu o halde görünce sizin canınız daha çok yanar, kül olur.

Biraz karışık gibi oldu ama öyle. Başka bir anlatış biçimi de yok ki !

Bende şu an tam olarak o haldeydim. Tolga oturmuş hastanenin o iğrenç soluk renkli sandalyesine ve dirseklerini dizlerine dayayıp kafasını elleri arasına almıştı. Ben ise ne yapacağımı bilemeden öylece volta atıyordum koridorda. Arda ve Deniz bahçede sigara molasındayken, Burak ve  Zeynep de okuldaydı. Bizim için son ders notlarını alıyorlardı. Zorla da olsa ikna etmiştik onları.

Sonunda dayanamayarak yanına oturup yaklaştım Tolga'ya. Duruşunu bozmadı bile. Şu an aramızda her ne olursa olsun umurumda değildi. Çünkü böyle bir durumda ona karşı soğuk davranamazdım. Kıyamazdım ki ben ona. Bana ihtiyacı vardı belki de, onu nasıl bundan mahrum bırakayım ki ben?

"Tolga, hadi kaldır kafanı bak bana."diyerek ellerimi saçlarına götürdüm. Yavaşça okşadım. Kaldırdığına gözleri kıpkırmızıydı. Ağlamamak için mi uğraşıyordu bu koca mavi gözlü dev? Herhangi bir şey söylemek konusunda çaba sarfetmedi. Sadece baktı. Bir elimi yanağına koydum ve hafif hafif çıkan sakallarını okşadım. "Eğer iyi düşünürsen iyi olur, unutma bunu tamam mı?"

"Hayırdır ne oldu sana ya?"diyerek tersledi beni. Çenesini savurarak da elimden kurtuldu. Soğuk davranmamdan bahsediyordu. Elim olduğu yerde durdu ve zorla oluşturduğum tebessüm dağıldı.

"Şimdi olmaz. Şu an değil en azından. Sende biliyorsun."

"Evet evet biliyorum."Tekrar tersledi.

"Bak başım çatlıyor zaten tamam mı? Bırak, izin ver yanında olayım. Yaralarım sızlıyor. Uğraştırma lütfen."dedim yutkunarak. Elimi çoktan çekmiş önümde birleştirmiştim.

"Bırak Allah aşkına Güneş. Dün gece gram uyumadım ve şimdi de burada bu haberle bu haldeyim. Benim nerem sızlıyor biliyor musun? Yüreğim!" Gözlerim doldu. Cevap veremedim. Sadece kafamı sallamakla yetindim. Kalktım yanından ve duvara çöktüm. Kafamı da yere eğdim.

O kadar mı üzmüştüm ben onu? Aptal ben ya! Sevdiğim adamın canını yakacak kadarım işte! Aptalım, aptal Soluk Benizli'yim ben. Gram uyumadım dedi birde. Kesin benim yüzümdendi o da. Uykusuz uykusuz buraya gelmiş annesinin odasının başında bekliyordu üstüne. Gözleri ondan kırmızıydı demek. Uykusuzluktan. Annesi varken birde benle uğraşıyordu.

Düşündüklerimle aşağıya bir damla yaş düştü gözlerimden. Hemen sildim elimle yüzümü. 

"Gel buraya."diye soludu. Kafamı kaldırıp baktığımda kollarını açmıştı bana doğru. Gidip yanına oturdum ve sarıldım ona. Kafamı boynuna gömdüm. Burnum boynuna sürtünmüşken kokusunu çektim içime doyasıya. Doyamadım tabii.
"Siktir et her şeyi, sana ihtiyacım var benim."dedi. Ayrılıp ilk baştaki halimize geri döndüm. Elimi yanağına koydum. O da suratımı inceleyip elini kaşıma getirdi. Yara vardı orada. Hafif bastırdığında yüzümü buruşturup geri çekildim refleks olarak.  "Tamam tamam dur, gel."diyerek kendine çekti beni ve kaşımdan öptü usulca. Tüylerim diken diken oldu.

İRİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin