"Böyle Gülmeli İnsan"

2.8K 106 16
                                    


Multideki şarkıyı tavsiye ettiğim yerde açmanızı öneririm. Ayrıca resim olarak da pembe-balon 'un yaptığı kolaj var. Bunun için gerçekten çok teşekkür ederim çok beğendim.


Ankara. Ankara gerçekten kara. Bunu yapanlar inşallah yaptıkları bu şeyin bedelini en ağır şekilde öderler. Tek temennim bu. Bizim ülkemizde,bizim şehrimizde bizi katlediyorlar fakat unuttukları bir şey var. Bizim marşımız 'Korkma!'diye başlıyor ve bu millet Allah yolunda vatanı için ölümü göze alıyor.


"Hallettim anne. Yağı azalmış sadece."diyerek içeri girdi Tolga. Konuştuklarımızdan en ufak bir haberi bile yoktu. Öyle habersiz bakıyordu ki içimde ne var ne yok her şeyi dökmek istedim o an. Şimdiye kadar hissettiğim her masum veya kötü şeyi...

"Tamam yavrum. Bende şimdi oradaki örtüleri toplayıp makineye atacağım." Diyerek kalktı Sabiha teyze. Tam kapıdan çıkarken de bana bir göz kırptı. Tolga da yanıma doğru gelince toplandım oturduğum yerde.

Odada, sadece kocaman duvar saatinin zamanın geçtiğini anlatan tik tak sesi yankılanıyordu. Telefonuyla oyalanırken ben sadece saatin saniye çubuğuna bakıyordum. Konuşacak bir konu bulamıyordum. Hemde hiç.

"Hayırdır neden susuyorsun?"

"Konuşacak bir şey bulamıyorum."

"Pekâlâ. Aklına gelen ilk konu hakkında konuşmaya başlayalım hadi."

"Hipopotamlar."

Güldü.

Hemde öyle bir güldü ki bu kez ben gülmeye utandım. Sanırım ona karşı bu kadar küçük görünmek hoşuma gidiyordu. Yanımdayken beni koruyup kollayacak birisiymiş gibi hissetmem.

"Ciddi olalım. Annen... Buraya tek başına mı geliyor?"

"Kocasıyla gelir herhalde. Bende bilmiyorum ki."

"Annenin kocası mı var birde?"

"Hı-hı." Muhabbet ettiğimiz konunun Ekrem olmasından büyük bir rahatsızlık duymuştum. Konuşacak başka şey mi yoktu? Hipopotamlar bile daha güzel bir konuydu bence. "Ben mutfağa gidip meyve getireceğim."diyerek uzaklaştım yanından. Ciddi anlamda rahatsız olmuştum. Evet, bende onaylamıyordum annemin biriyle evli olmasını fakat başkalarının böyle şaşırmış tepkilerinden pek memnun olmuyordum.

Telefonumdan güzel, oynak bir şarkı açtım. Oynaya oynaya buzdolabının kenarındaki dolaptan armut, elma gibi meyveler çıkardım. Güzelce yıkayıp kestim ve bir tabağa koydum. Şarkı bitene kadar mutfaktan çıkmadım. Bittiğinde tezgâhtaki meyveleri alıp kapıya doğru gittim. Tam o anda da içeri Tolga giriyordu.

"Geç içeri hadi. Meyveleri getiriyorum." Salona girdiğimde orta sehpasının üzerine koydum. Sonra da televizyonu açtım. Koltuğa oturdum ve meyve tabağını da kucağıma alarak yemeye başladım. O da gelip yanıma oturdu. Arada bir tabaktan bir şeyler yiyordu. Kırk yıl düşünsem bu adamla burada böyle olacağım aklıma gelmezdi. Gelirdi de hayalden öte bir şey olmazdı.

Bir kez daha meyve tabağına uzandı ve elma dilimini alıp tek seferde ağzına attı.

İşte o an bir kez daha anladım. Bu adamın aşkı bana birkaç beden büyüktü. Küçücük vücudumda bu kadar büyük hisleri taşıyamazdım. Herkesin kalbi yumruğu kadar olur derler ya hani bende yumruğumu sıktım ne kadar büyükmüş acaba kalbim diye. Sıktığım yumruğumu sol yanıma götürdüm. O kadar ufak kaldı ki sanki kocaman gökyüzündeki bir tane yıldızmış gibi durdu. Ben bu boyutta bir yürekle nasıl oluyordu da bu kadar kocaman bir adamı sevebiliyordum?

İRİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin