"Biz Kaybetmeyi Sevmeyiz"

3.6K 132 12
                                    



Bu kitabı okuyan herkese teşekkür ederim!! 1K olmuşuz. Bunu bana verdiği mutluluğun tarifi yok. Okunma sayısının azlığı umurumda bile değil. Sonuçta insanlar okuyor. =D 

Bölüm şarkısı: Gummy- Dan and Night 

Multide Burak var..

Şarkıyı söylediğim yerde açarsanız iyi olur. Video azıcık korkunçlusundan izlemeseniz de olur. =)

Keyifli okumalar...


Aptaldım ben. Aptaldım tabi. Başka ne derler ki benim bu halime. Belki de anlayamadım. Çocuğum hani ya anlayamadım demek ki. Bu kadar güzel duyguları böyle güzel bir adama karşı hissetmek bile çok büyük bir lütuf benim için.

Bütün bunlar inanılmazdı. Her şekilde, her anlamda. Örneğin dün gece beni öpmesi. Yine aklıma gelince dudaklarının yanağımdaki baskılarını tekrar hayal ettim. Bu hissettiklerim hoşlantı değildi ama aşk da değildi. Aşk kadar yüce değildi asla. Çünkü benim gibi bir çocuk asla bu muhteşem duyguyu olgunlaşmadan tadamazdı. Hoşlanmak da değildi, evet. Çünkü pek de gelip geçici bir heves gibi değildi. Eğer öyle olsaydı kesinlikle içime bu kadar oturmazdı. Peki, ikiside değilse neydi bu hissettiklerim?

Elbiseyi üzerime tutup tekrar bir döndür odanın ortasında. O anları yeniden yaşamaya çalıştım. Kokusunu anımsadım ve tekrar güldüm. Biz dans ederken suratının gülmemesine rağmen gözlerinin samimiyetine güldüm biraz da. Mutluydum. Huzurlu değildim belki ama mutluydum, umutluydum. Bir kaç tur daha döndükten sonra yatağa bıraktım kendimi. Elbiseyi kokladım usul usul. Birazcık kokusu sinmişti üzerime.

"Artık yeter ama yani! Bırak şu elbiseyi de hazırlan. Sahile kahvaltıya gideceğiz."Odaya bir anda dalan Deniz bütün büyünün içine şey yapmıştı.

"Ya sanane. Ben burada elbisemle mutluyum. Gitsene sen kahvaltına. Hem ben şeydeyim. Şey yaa eee.." O arada o şeyin adını düşündüm. "Hani var ya böyle küçülmek için kullanıyorsun. Sonra böyle incecik oluyorsun. Aç kalıp kendine eziyet çektiriyorsun."

"Diyeti mi diyorsun?"

"Hah! Aynen de onu söylüyorum. Diyetteyim ben. Sabahları sıcacık yatağımdan çıkıp dışarıya kahvaltıya gitmek yasak. Çizelgem de öyle yazıyor kız. Git bak istersen."Yatağın ucuna gelip bana acıyarak baktı.

"Güneş. Yavrum. Zaten birazcık daha yemek yemezsen Somali'deki çocuklar gibi olacaksın. Millet sana yardım gönderecek."

"Aman tamam be! Geliyorum. Çık dışarı sen de ben giyineceğim."Onu gönderip giyinmeye başladım. Dolabın içindeki en kalın şeyleri çıkardım. Hem dışarıda kar vardı bir de bu manyaklar bu havada sahile gidiyorlardı. Kapkalın mürdüm rengi bir kazak ve onun üstüne de polar örme hırka giydim. Pantolon olarak da dar paça siyah kadife bir şey giydim. Saçımı düzeltmeme gerek yoktu. İnsana benziyordum sonuçta niye bir daha o güzelim topuzumu bozayım yani. Üstüme de montumu giymeye çalıştım. Altını çiziyorum 'çalıştım'. O kadar kalın giyinmiştim ki nefes alamıyordum. Allah'ın yardımıyla da o montu da giyince ayakkabılarımı giymeye başladım. Ayağımı içine sokmuştum ama topuk kısmı bir türlü girmiyordu.

"Lan. Girsene hadi. Eğilemiyorum bak." Ayağıma ayakkabıyı da giyememiştim iyi mi? Derin bir nefes alarak geri girdim içeri ve soyundum. Polarıma kadar her şeyi çıkardım ve ayakkabıyı kapının önünde giydim. Kafamı kaldırdığımda kazağımın ve montumun içeride kaldığını gördüm. " E ama küfredeceğim şimdi!" İçeri dizlerimin üstünde sürünerek girdim. Eğer halıya basarsam Deniz öyle yâda böyle anlardı ve çarkıma başlardı. Her şeyimi alıp kapının dışına çıktım ve giyinerek aşağıya indim. Ben yavaş yavaş bizimkilerin yanına doğru giderken Burak yanımda hızlıca geçti. Geçerken biraz uzun kalmış olan bağcığıma bastı ve bağcık açıldı. Laannn!

İRİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin