Multimedia da Güneş'in ağlama şekiller sırasıyla ve sonda da Tolga'nın odası.
Keyifli okumalar...
"E...Eren."
"Ben sana dedim değil mi illaki bir yere geleceksin diye. Bak Allah karşılaştırdı ."Suratında pis bir gülümseme vardı. İğrenç herif. Etraftaki ağaçların üzerinde kameralar aradım fakat yoktu. Beni bilerek böyle bir yerde kıstırmıştı.
"Beni seninle karşılaştıran Allah bana yardım eder. Merak etme !"diyerek ona korktuğumu belli etmemeye çalıştım. Lanet olsun ki sesim titriyordu ama diktim. Yavaşça geri geri ilerlemeye başladığımda ne yaptığımı fark etti ve o da bana doğru gelmeye başladı.
"Ormanda çok güzel değil mi? Bak mis gibi hava. Bu havada yürüyüşe çıkılır, koşulur piknik yapılır ama daha başka şeylerde yapılır tabi." İma ettiği şey o kadar iğrençti ki. Gözlerini kapatarak kokuyu içine çekti. O arayı fırsat bilip etrafıma bakınarak bir şeyler aradım. Taş, bayrağın olduğu bir yer, çeşme, boş alan... Hiçbir şey yoktu. Galiba bu sefer şanssızlığım beni tam on ikiden vurmuştu. Gözlerini açtığında gözlerindeki ifade korkunçtu. Deli gibi bakıyordu. O halini görünce hızla arkamı dönüp koşmaya başladım. Arkamdan geldiğini biliyordum. Kaya Can'ın dediği istikamette koşuyordum. Bütün gücümle. Koşmak zorundaydım. Ondan kaçmak zorundaydım. Koşarken hemde etrafımdaki ağaçlarım tepesine bakıyordum. Kameraların oldu bir yerde hem çığlığı basacak hem de Tolga'nın beni görmesini sağlayacaktım. Kimsenin beni göremeyeceği bir yerde çığlık atarak nefesimi boşuna harcayamazdım.
İyice nefes nefese kalmıştım. Koşarken omzumdan doğru arkama baktığımda onu göremedim. Biraz yavaşlayıp bir kez daha arkama doğru baktım. Yoktu. Bunu fırsat bilerek eğildim ve biraz durdum. Sanırım iyice koşmuştum. İleriye doğru dikkatle baktığımda bayrağı görmeyi çalıştım fakat görünmüyordu. Derin bir nefes daha dışarı verdiğimde doğruldum. Tam o sırada bir çift kol beni omuzlarımdan doğru sıkıca tuttu. Ardından kendisine çevirdi. İşte o an o deli mavi gözlerini görünce ağzımdan çıkan acı çığlığa engel olmadım. Attığım çığlığın sesi bir süre ormanda yankılandı.
"İşte şimdi ocağıma düştün. Çok eğleneceksin garanti veriyorum."diyerek pis bir şekilde kahkaha attı.
"Bırak beni! Yardım edin! "Avazım çıktığı kadar bağırıyordum. Çırpınarak elinden kurtulmaya çalışıyordum ama nafile. Ben çırpındıkça daha çok sıkıyordu beni. "Bırak diyorum sana! BIRAK!"
"Boş yere kendini yoruyorsun. Dur be güzelim. Yavaşla biraz."Tekrar güldü. Allah'ım sen yardım et bana. Yalvarırım. Yalvarırım beni bu manyağın elinden sağ salim kurtar Ya Rabbim.
"Bırak. Allah'ın cezası bırak!" Artık tuttuğu kollarım acımaya başlamıştı. Çok fazla sıkıyordu kolları ile. Birkaç kez daha çırpınarak vurmaya çalıştım. Galiba her şeyin bittiği yerdeydim. Eğer bu adam benden istediğini alırsa hayatımın sona ermesini sağlayacaktım.
Son kez çırpındım ve Allah yardım etti bu kez. Boşta kalan elimle yerdeki silahımı elime aldım ve o boğuşma içinde düşen kaskı olmadığı için kafasına silahla bir tane geçirdim. Aldığı darbeyle bir an duraksayarak beni bıraktı. Tam o sırada da şimdi yaşadıklarımın etkisiyle sert bir tekme attım kasıklarına. İki büklüm olup yere düştüğünde silahı bırakmadan koşmaya devam ettim. Ondan iyice uzaklaştığımda hiç durmadım. Olayı sindirdikçe yavaş yavaş gözlerim doluyordu. Her saniyemde olanları tekrar yaşıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İRİS
RomanceO mavi gözlü bir devdi. Küçücük bir kadını sevdi. *** Güneş, her seferinde bıkmadan affedendi. Tolga ise her seferinde bıkmadan Güneş'in hatalarına misliyle karşılık verendi. Üstelik Güneş ayı o kadar çok sevmişti ki her gün o yaşasın diye kendi...