"Öpebilir Miyim?"

2.3K 105 2
                                    


O hafif pembemsi dudakları alnımla buluşunca gözlerimi kapattım. Gözlerim kapattım çünkü en güzel şeyler kalple hissedilirdi. O anı kazıdım kafama. Hissettiğim duygularla, düşüncelerle beraber her şeyi kaydettim.

Dudakları hala alnımdayken gözlerimi açmadan ellerimi beline doladım. Bunu hissedince alnımı öpmeyi bıraktı ve kocaman elleriyle yanaklarımı avuçladı. Gözleri suratımı baştan sona taradı ve en son tekrar gözlerime baktı. Sonra kollarını omzuma dolayarak sıkıca sarıldı, bende belindeki ellerimi sıkıca sardım ona. Kafam tam da yüreğinin olduğu yere denk geliyordu. Yana çevirip tam yüreğinin ortasına koydum kafamı. Öylesine hızlı ve düzensiz atıyordu ki ritmi yakalamaya çalışırken kendimi kaybedecektim.

İki üç dakika da öyle durduktan sonra ayrıldık. Çok az bir mesafe vardı Tolga ile aramızda, hiçbir temas yoktu ama. İçimden gelen kafamı yere doğrultma isteğine karşı çıkarak tüm içtenliğimle gözlerine baktım. Hiç düşünmeden bir soru sordum.

"Öpebilir miyim? Yanağından yani..."Önce suratında bir tebessüm belirdi sonra da onaylar şekilde başını salladı. Parmaklarımın ucunda yükselip yanağından öptüm onu. O sırada da dengemi her an kaybedebilecek şekilde olduğum için kolundan tutundum. Kolundaki elimi hissettiği an belimden tuttu o da. Öptükten sonra geri çekildim bende haliyle ama o belimdeki elini bırakmadı. Cümlelerini toparladı ve konuştu.

"Şimdi ben sana alın yazımsın falan dedim de sen cevap vermedin."Dudaklarımı kemirmeye başladım. Kısa bir bakış attı dudaklarıma ardından kaşlarını kaldırdı cevap beklediğini belirticesine.

"Sen de her hangi bir teklifte bulunmadın."dedim bende gülerek. O da güldü ve gözleri ile çimenlere bir bakış attı. Birkaç adım ilerimize gidip yerdeki papatyayı kopardı ve tekrar bir elini belime koydu. Diğer eliyle de tam konuşurken papatyayı saçıma taktı.

"Bak ben 'benimle çıkar mısın' falan demem. Hatta o söylediğim şeyleri de nasıl söyledim bilmiyorum ama senden bir şey istiyorum. Kalbime huzur olur musun?"Papatyayı saçıma taktığında hemen bırakmadı. Bende cevap vermeden önce papatyayı tuttum. Ellerimiz çakıştı ardından gözlerimiz.

"Olurum." İkimizde birbirimize bakıp güldük. Sonra saate baktı ve papatyada olan elimi tutarak arabaya doğru götürdü. Arabaya bindik yola çıktık ama konuşmaya fırsat bulamadan telefonum çalmaya başladı. Açtığımda gelen sesle arayan kişinin babam olduğunu anladım.

"Neredesin sen?" Sesi oldukça hiddetli geliyordu.

"Geliyorum bir yerde değilim."dedim aceleyle. Korkmuştum. Hemen Tolga'ya baktım. Çünkü eğer şu an kavga etseydik onun suçu olurdu bu biraz. O da ona öyle bakınca güldü. Uyuz.

"Bak Güneş! Sinirlendiriyorsun. Sen daha kaç yaşındasın kimseden izin almadan nereye gidiyorsun? Hem burası okul okul, askeri okul üstelik!" Babamın bağırma sesini duyunca Tolga'nın da yüz ifadesi değişti. Kaşları çatıldı hafifçe sonra da çenesini sıktı.

"Baba. Bağırma bana. Ben reşit oldum bu bir ikincisi geliyorum. Hadi kapattım."dedim keskin cümlelerle ve telefonu kapattım. Sonra arkama yaslandım ve derin bir nefes aldım. Şunun şurasında okulun kapanmasına birkaç hafta kalmıştı ve bana boş yere afra tafra yapıyordu.

"Babanla aranız iyi değil dimi, ya da hiç iyi olmadı?"dedi vitesi ilerletirken.

"Olmadı."dedim ve derin bir nefes alıp vererek camı açtım. "Okulun kapanmasına şunun şurasında iki hafta kalmış ve hala girdiği tiplere bak ya. Sanki hala çocukmuşum gibi davranıyor, sanki hala onun o eski kızıymışım gibi davranıyor."

"Sakin ol Güneş. Varacağız zaten şimdi. O kadar da uzak mesafeye gelmedik. Sıkıntı olursa ben konuşurum onunla."dedi sakince. Daha fazla uzatmadım. Hafif çapraz yaslanarak Tolga'ya doğru döndüm. Camından gelen hava saçlarını geriye doğru tarıyordu.

Şaka maka biz sevgili olmuştuk yalnız. Her şeyiyle sevdiğim adam galiba artık benimdi. Kimselere vermem onu artık. Bir kere benim oldu mu tamamdır, gerisi boş. Şimdi şöyle bir düşündüm de ne çok yakışıyor hayallerime bu adam. Zamanla benim ona bağlanmamdan geçtim karışırım, alışırım ki ben.

Kırmızı ışığa yakalanınca durduk, elini vitese koydu tabi o da. Ona baktığımı görünce güldü. O da bana baktı.

"Güzel olduk dimi biz böyle?"dedim gülerken.

"Güzel olduk."dedi o da aynı şekilde. Elimle usulca vitesteki elini sardım. Kafasını önüne eğerek güldü bu sefer de. Yeşil ışık yanınca elimle beraber değiştirdi vitesi. "Ayrıca teşekkür ederim Soluk Benizli. Bir ton saçma sapan sorular sormadığın için."ve kısa bir bakış atıp ekledi. " Ha bir de bayılıp ayılmadığın için."Sonunda ikimizde güldük. Tam elimi vitesten çekecektim ki izin vermedi. Ona baktım hemen suratındaki ifadeyi görmek için. Bana bakmıyordu hatta mimik dahi oynatmamıştı. Sanki yaptığı şeyden haberi yokmuş gibi devam ediyordu.

Vardığımızda tam iniyordu ki tuttum kolundan ve içeri soktum geri. 'Ne var' dermiş gibi kaşlarını havaya kaldırdı.

" Bizimkilere söyleyecek miyiz?"

"Sen bilirsin."dedi ve çıktı arabanın içinden. Derin bir nefes alarak bende çıktım dışarı. Saate baktığımda iki ders kaçırdığımızı gördüm. Hızlı adımlarla yanına yetiştim. Onun kocaman adımlarına benim küçük adımların cidden küçük kaldığı için sanki koşarmışım gibi ilerliyordum.

"Yandım ben Tolga cidden yandım bu kez."dedim telaşla.

"Bir şey olmaz. Hiçbir şey diyeceğini sanmıyorum."

★★★★★★

Yediğim bir ton azar sonucu kös kös otururken kantinde Burak geldi yanıma. Tam dibime oturup kolunu omzuma attı. Çattığım kaşlarımı parmaklarıyla düzeltmeye çalıştı. Baktı başaramıyor o da boş verdi.

"Kanka o kadar da kızmış olamaz ya."

"Kızmadı zaten kardeşim direkt çiğ çiğ haşladı."

"Siz nereye gittiniz ki hem? Gitmeseydin kanka keşke."Tam tersine 'iyi ki gitmişim' dedim içimden. Gerçekten iyi ki de gitmişim. O öyle sarılırken Tolga geldi ve bir tane sandalye çekti yanımıza.

"Çok kızdı mı?"diye sordu önce.

"Kızmak ne kelime demediğini bırakmadı. Bütün hıncını çıkardı hem de."Çok geçmeden Deniz de geldi. Ben hala olduğum halde hiç istifimi bozmadan otururken onlar benim keyfimi yerine getirmeye çalışıyorlardı.

"Güneş ben bir şey duymuştum. Bak şimdi herkesin kalbi yumruğu kadar olurmuş."dedi Burak. Öyle diyince elimi istemsizce yumruk yaptım ve havaya kaldırdım. Aynı şeyi Deniz, Tolga ve Burak da yaptı. Elimi hemen Tolga'nın yumruğunun yanına getirdim ve karşılaştırdım. Kocamandı oysa benimki küçücüktü. Kemikler çıkmıştı benim yumruğumda ama onun yumruğunda damarlar vardı. Kafamı kaldırdığımda onun da beni incelediğini fark ettim. "Ve buradan da Tolga'nın ne kadar koca yürekli olduğunu anlayabiliyoruz."dedi bize Burak. Gülüştük hafiften ve sonra da zil çaldı. Dağıldık bizde.

Deniz ile üstümüzü değiştirip bahçeye indik. Yerdeki lastiklerden geçerken aklımı kurcalayan tek bir şey vardı.

Öğrendiklerinde ya yeniden bana laf atmaya kalkarlarsa...


İRİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin