Hızlı adımları beraberinde nefes alış verişini de hızlandırıyordu. Montunun kolunu biraz geri çekerek kol saatine baktı. Birazdan kaldığı otelin yemek saati bitecekti. Burada bir yerden yemek almak yerine otelde yemeği tercih ettiğinden koşar adımlarla bulvardan aşağı indi. Koca yolu beş dakika da yürümüştü. Akşam olmasına ve havanın karanlık olmasına rağmen etraftaki mağazaların ışıkları her yeri gündüz gibi aydınlatıyordu. Saatine bir kez daha baktı ve adımlarını -daha ne kadar mümkünse- hızlandırdı. Arkadaşlarından daha bir gündür ayrı olmasına rağmen şimdiden onları fazlasıyla özlemişti. Tam o gideceği sırada yaşadığı şoku da hala üstünden atamıştı. Durup dururken aklına geliyordu. Kafası yine allak bullak olmuştu.
Etraftan gelen çok gürültülü ses ile herkes yere çömeldi. Sarsılmışlardı. Deprem oluyor sandı başta ama sonra gürültünün kulaklarında bıraktığı çınlamadan o şeyin bir patlama olduğunu anladı. Etrafındaki herkesten önce ayağa kalkıp sesin geldiği yöne baktı. Baktığında ileriden gelen bir sıcak hava dalgası hissetti ve kırmızı turuncu renkte alevler gördü. Koşar adımlarla alevlerin yanına gitti. Kulakları hala hasta edecek şekilde çınlıyordu ve her yerden gelen sesler sadece bir fon müziği gibi geliyordu ona. Telefonuna sarıldı hemen ama şansına şarjı bitmişti. Bir insanın hayal gücünü zorlayacak kadar orijinal bir küfür savurdu hırsla. Bazı insanlar toplanmaya başlamış bazıları ise kaçacağım diye uğraşıyordu. Orada dikilenlerden birinin telefonunu aldı ve ambulansı aradı. Her türlü bilgiyi verdikten sonra hala canlı gibi görünen insanların yanına koştu. Hala yanmasına rağmen yaşayan bir kadın gördü. Hiç düşünmeden üzerindeki montunu çıkardı, kadının üstündeki alevlere attı. Mont sayesinde alevler havasız kaldığı için sönmüştü ama kadındaki hasar büyük ölçüdeydi. Tolga yardım edecek başkalarını aradı kafasını çevirerek. Bir kız çocuğu gördü. Elinden kenara düşmüş bir çekirdek külahıyla... İçi gitti o an, içi eridi. Yanına gitti hiç düşünmeden ve kucağına aldı. Saçları sarı, uzun ve gürdü. Kirpikleri uzun, vücudu zayıftı. Yeşil mavi arasındaki renkli gözleri ruhsuzca açıktı. Ruhunun vücudundan çıktığı nasıl da belli oluyordu.
Aklından Güneş geldi bir an. Aynı ona benziyordu sadece gözleri kendi gözlerinin rengiydi. Çocukları olsa bu kadar olurdu anca. Kim bilir şimdi o nasıl meraklanmıştı. Kafasını silkeledi ve kendine gelmeye çalıştı. Kardeşi yaşında biri hakkında bunları düşünmesi adamlığa sığmıyordu kendine göre.
Kucağındaki kız çocuğunu düzgünce yere bıraktı. Arkasından bir adamın öksürme sesi gelmişti. Biraz uzaktı ona ama koşa koşa gitti yanına. Adam doğrulduğunda sırtından tutarak ona dayanak oldu. Bu sırada her tarafa ambulanslar doluştu, itfaiyeler, polisler. Görevliler onun yanına gelerek onu yavaşça kaldırıp oradan uzaklaştırdılar. Gömleği dağılmış, ilk üç düğmesi açılmıştı. Kolları kıvrılmış, saçları dağınık bir şekilde sarsılarak oturdu kaldırım taşına. Her yerde insanlar vardı. Sedyeler dolmuştu. Arkadan hala ambulans sesleri geliyordu. Olay yerindekileri bir bir kaldırıyorlardı. Kimilerinin telefonundan ailelerini arıyorlardı ve acı haberi sesleri titreyerek veriyorlardı. Aileler gelmeye başlamıştı. Birkaç dakika sonra dört bir yandan bağırışlar, küfürler, ağlayışların sesleri yükselmeye başlamıştı. Görevlilerin bazıları bile ağlayarak işlerini yapıyorlardı.
Bir genç adam koşa koşa olay yerinin içine girdi. Gözleriyle yerdekilerin suratını taradı. Muhtemelen birini arıyordu. Aradığı kişiyi bulunca hemen çöktü ve cansız bedenine sarıldı. Kafasını omzuna gömerek ağlamaya başladı. Sanki bütün fırtınalar kopuyordu dışında.
"Özür dilerim. Alttan almadığım için. Beni cezalandırmak için yaptın bunu. Biliyorum. En güzel manzaram, yalvarırım bunu bana yapma!"diye bağırarak konuşuyordu çocuk. Tolga kafasını çevirdi ve gözlerini kapadı. Bunları görmeye dayanamıyordu. Ölen birinin arkasından edilen sözlere özellikle de. İçinden oğlanın söylediği hitap şeklini geçirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İRİS
RomanceO mavi gözlü bir devdi. Küçücük bir kadını sevdi. *** Güneş, her seferinde bıkmadan affedendi. Tolga ise her seferinde bıkmadan Güneş'in hatalarına misliyle karşılık verendi. Üstelik Güneş ayı o kadar çok sevmişti ki her gün o yaşasın diye kendi...