Hayatımın belki de yarısı yanlış anlaşılmalar yüzünden mahvolmuştu. Ortaokulda arkadaşlarımın söylediklerimi yalan yanlış aktarmaları yüzünden öğretmenlerle aram iyi değildi, lisede kendi grubum dışında kimseyle aram iyi değildi çünkü bana ön yargılı davranıyorlardı. Ben de ön yargılarını yıkmak için uğraşmıyordum.
Yine bir yanlış anlaşılma yüzünden bir şeyler mahvolacaktı ama bu kez sanırım mahvolan şey hayatım olacaktı.
Hemen sandalyeden kalktım ve Tolga'nın karşısına geçip kolundan tuttum. "Sen yanlış anladın Tolga." dedim hemen. Kolunu tutan elime bakıp kolunu kendine hızla çekti ve elimden kurtuldu.
"Ağabey dur sakin ol ya. Kız haklı."dedi Arda. Yanıma gelip o da onun karşısına geçti. Gözlerini kapattı Tolga ve açtığında anormal derecede değişik bir gülüş takındı suratına. Sanırım bu alaycıydı.
"Tamam, bir şey yok. Bende zaten evlenmeyi düşünmüyorum oğlum. Sıkıntı yok." Ne!
Ben ona güvenmiştim. Bu muydu yani?
Hayal kırıklığıyla omuzlarım düştü önce sonra da gözlerim doldu. Masaya dönüp telefonumu alıp giderken öne atılıp kolumdan tuttu Tolga. "Hey ne oldu? İkimizde evlenmeyi düşünmüyorsak eğlenebiliriz ha? Ne dersin?" Kolumdan çekip kendine çarptırdı beni sonra da yüzüme doğru eğildi. Hayır, hayır bunu yapamazdı. Bunu bana yapamazdı.
Herkes doğruca gözlerini bize doğrultmuşlarken beni öpmeye çalışıyordu. Bunu yapamayacağı ve benim küçük düşeceğimi de biliyordu. Ben diğerleri gibi değilim!
Gerçekten öpmeye yeltendiğinde geri çekilip bütün hıncımla sağlam bir tokat geçirdim kıyamadığım suratına. Beni bunu yapmaya o zorlamıştı. Sinir ve üzüntü karışımı ile dolan gözlerimden bir kaç yaş firar etti. Suspus bizi izledikleri için tokatın sesi içeride yankılanmıştı. Yine de sarsılmadan açıklamamı yaptım herkesin ortasında. Ağlama Güneş, ağlama.
"Ben diğer kızlar gibi değilim! Az önceki şeyi yanlış anladın Kamer!" Savrulan yüzünü bana çevirdiğinde gülmüyordu, aksine oldukça sinirliydi. Küçük ellerimin izi çıkmıştı yanağına. O kadar sert neden vurmuştum ki?
"Her şeyi doğru düzgün anladığıma eminim. Sende düşünmediğine göre sıkıntı yok." Sesindeki gereksiz sinir, alay ve gıcıklık beni uyuz ediyordu.
"Büyük konuştuğunda söylediğin şey başına gelirmiş. Bu yüzden, sırf başıma gelsin diye öyle dedim ben! İyi ki de demişim de senin bana olan düşüncelerini öğrenmiş oldum."diye bağırdım son kez ve kendime hâkim olmaya çalıştım. Zeynep sesini çıkarmadan kolumdan tuttu. Destek olduğunu, yanımda olduğunu hissettirmeye çalışıyordu.
Tolga gerçeği duyunca afalladı önce. Elini yanağına koydu sonra tam konuşacakken onu susturup ben konuştum. "Umarım şimdiye kadar iyice eğlenmişsindir. Çünkü bundan sonra eğlenemeyeceksin." Bütün hızımla oradan çıktım. Akan yaşlar kalbimin yangını söndürmeye bir nebze olsun yarayan tek suydu. Yanaklarımın ıslanmasına, insanların bakmasına aldırış etmedim. Doğruca okuldan çıktım. Her zaman kapıda dikilip bize nefes aldırmayan gudubet bekçi de yoktu şansıma. Bir kaç sokak yürüdükten sonra durdum ve bulduğum soğuk bir duvara yaslandım.
Benimle oynamış olamazdı. O kadar güzel bakılır mıydı be! İnanmıştım, ben ona inanıp ilk öpücüğümü vermiştim. Belki de kocama sakladığım öpücüğümü vermiştim.
Telefonuma baktığımda cevapsız aramalar ve mesajların sayısı almış başını gidiyordu. Sessize almak yerine anneme sahile gideceğimi söyleyip kapattım telefonu.
Şuradan bir taksiye binsem nereye gidebilirdim ki? Boş boş dolanamazdım. Eve gitsem bir ton soru annemden teyzemden. Teyzem demişken...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İRİS
RomanceO mavi gözlü bir devdi. Küçücük bir kadını sevdi. *** Güneş, her seferinde bıkmadan affedendi. Tolga ise her seferinde bıkmadan Güneş'in hatalarına misliyle karşılık verendi. Üstelik Güneş ayı o kadar çok sevmişti ki her gün o yaşasın diye kendi...