Bölüm gerçekten geç geldi. Biliyorum ve gerçekten çok özür diliyorum. Bir TEOG öğrencisiyim. Kasımda sınavım var ve bende hedeflerim konusunda kararlı olduğum için çalışmaya odaklanıyorum. Yinede bu hikayeyi gittiği yere kadar yazmayı planlıyorum.
Ayrıca multimediaya koyacağım şarkıyı dinleyin. Bölümle bir alakası yok ama gerçekten açıp azıcık oynayın be :D Eğer canınız sıkılıyorsa cidden açıp oynayın. Ben öyle yapıyorum. ;D
Keyifli okumalar...
....
"Sen oradan bir canım dersin, benim kalbim kaburgamın altına sığmaz burada."
-Can Yücel
....
İki elimde tam göğsünün üzerindeydi. Avuçlarımın içinde kalbinin hızlıca attığını hissetmek istedim o an ama hiçbir şey hissedilmiyordu. Kalbinin hızlı atmasından geçtim normal ritmi bile hissedilmiyordu.
Burunlarımız birbirine değiyordu. Nefesi nefesime karışıyor ve bu his beni her şeyimle alt üst etmeye yetiyordu. Gözlerini belki de ilk kez bu kadar yakından görüyordum. Öylesine güzeldi ki kelimelere sığdıramazdım bunu. Ona böyle bütün hislerimle dolu dolu bakmak öyle güzel bir şeydi ki... Onun bir elide belimdeydi. Refleks olarak tutmuştu galiba.
Saçlarımdan kulağımın arasına sıkıştırdığım bir tutam kendini özgürlüğü kavuşturarak Tolga'nın suratına düştü yavaşça. Ellerimi mantığımla hareket ettirerek göğüslerinden dayanarak kendimi ayağa kalktım ve biraz gerisinde ellerimi ağzıma götürerek durdum. Krem elimden düşüp örtüye düşmüştü. Tolga da yatakta oturur pozisyona geçti. Gözlerimiz tekrar buluştuğunda bu kez elimi kalbimin üstüne götürdüm kendimi sakinleştirmek için. Öyle hızlı atıyordu ki birazdan ölebilirdim.
"Sen burada yat bende senin yerinde yatarım. Işık var burada."dedi ve kapıya doğru gitti. Gitmesini istemiyordum ama sesimi de çıkarıp tek bir söz dahi etmiyordum. Ona doğru döndüm. Belki de şimdiden ister istemez gitmesini istemediğimi belli etmiştim. Ne oldu dermiş gibi baktı. Pencere oldukça büyük olduğundan içeriye gecenin bütün ışığını sokuyordu. Yani odanın içi ayın ışığıyla aydınlanıyordu.
"Şey... Kremi biraz daha sür gözüne sonra buz koy. Morluğunu ve acısını biraz alır."dedim. Diyecek bir şey bulamamıştım. İstemiyordum işte. Gitmesin, burada kalsın. Aynı yatakta yatıp uyuyamasak bile aynı odada uyuyalım istiyordum.
"Acımıyor ki."Suratında galiba bir gülüş belirmişti. Belki de hayaldi ama bende gülümsedim. Kapıyı açtı ve tam çıkarken bir kez daha konuştu. "İyi uykular."
"İyi geceler, tatlı rüyalar." Dediğimde cümlenin sonuna doğru çıkmıştı odadan. Yavaşça yatağın içine girdim ve yattım. Her yere sinmişti kokusu. Doğum günümde kesinlikle bu yatağı hediye olarak istemeliydim.
Örtüye sarılarak gözlerimi umutla yumdum. Bilemem ama bir ihtimal o da bana karşı bir şeyler hissediyor olabilirdi. Yani sonuçta hissetmese iterdi beni hemen üzerinden değil mi? Dediğim gibi bilemiyorum sadece buna inanmak istiyordum belki de. Olanların hepsini bir kenara fırlattım ve yalnızca o anı tekrar hayal ederek deniz kokusuyla güzel bir uykuya daldım.
Kapının hızlıca tıklanması artık sinirime dokunuyordu. Annem kesin yine daha on beş dakika varken uyanmama erkenden uyandırıyordu beni. Hatta birazdan kesinlikle kapıdan ' Geç kalıyoruz Güneş. Çabuk kalk saat yedi buçuk olmuş.'gibi seslerde gelecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İRİS
RomanceO mavi gözlü bir devdi. Küçücük bir kadını sevdi. *** Güneş, her seferinde bıkmadan affedendi. Tolga ise her seferinde bıkmadan Güneş'in hatalarına misliyle karşılık verendi. Üstelik Güneş ayı o kadar çok sevmişti ki her gün o yaşasın diye kendi...