Fırat
Hayatımda rutin bir hal almıştı geceleri başka kadınların teninde soluk soluğa kalmak. Bir kız arkadaşım vardı evet ama ne ben onu seviyordum ne de o kendisini sevmem için bir şeyler yapıyordu. Hayatının birlikte geçirdiğimiz altı yılına çok şey kazandırmış, benim yerimde saymama neden olmuştu. Başlarda cesaretinden etkilenip görüşmeye başladığım kızın aslında cesaretli değilde aptal olduğunu yıllar boyu çoğu kez anlamıştım.
Aşk, sevgi, hoşlantı bunları hiç bir şekilde tatmadım. Tatsam bile tanımlayamaya-cağıma emindim o hisleri. Bir dişiye karşı bir şeyler hissetmek nasıl bir duygu inanın bilmiyorum. Ya da bir kadına aşık olmak için o kadından neler beklediğimi hiç düşünmedim. Ben sanırım diğer hem cinsler-imden biraz farklıydım bu konularda. Bir erkeğin bir kadına aşık olması, sevmesi yada hoşlanması için neler beklediğini az çok tahmin edebilirdim.
Güzel bir fizik, belki biraz anlayış, yanında eğlenebilmek, kasmamak isterler. Zaten çoğu erkek kolayca seven tipler-dendir. Ben hayatında hiç aşık olmamış, sevmemiş, birinden hoşlanmamış bir erkek görmemiştim. Peki beni özel kılan ne idi? Ben birine aşık olabilmek için neyi bekliyordum. Ne istiyordum. Yıllardır birlikte vakit geçirdiğim her şeyi yaptığım bir kıza neden yaprak kımıldamıyordu kalbimde. Aslında olayı yavaş yavaş anlıyordum. Ben aşık olurken karşıdaki insana her şeyimle gitmek istiyordum. Benim aşık olacağım kadın benden çok ruhuma iyi gelmeliydi. Gözlerime baktığında derinlerde yaralı bir şekilde yaşamını sürdüren Fırat'a iyi gelmeliydi. Tek bakışıyla iyileştirebilmeli mesela.
Liseli kızlar gibi olacak ama onu gördüğümde heyecandan elim ayağıma dolansın istiyordum. Yıllardır bir soğuk hava deposunu andıran kalbimi cayır cayır yaksın istiyordum. Çok mu şey istiyordum bilmiyorum ama o otel odasında ardında ruj lekeli kağıdı bırakıp giden, sadece bakarak beni heyecanlandıran kızın bir şekilde hayatıma girmesini istiyordum. Vücudumda izlerini bırakıp ortadan kaybolduktan sonra içimde hiç bir kadına dokunma isteği bırakmayan o kızı istiyordum. Bu aşk olamaz değil mi? Sesini bile duymadan sahip olduğum bakireliğini kendi isteği ile bana bırakan bu kıza aşık olmamın imkanı var mı? Aylardır ortaya çıkmayan her yerde didik didik aradığım bu kız, bana ne yapmış olabilir ki? "Abi aslında ağzı olmasa güzel kız.."
Burak yine barda tanıştığı bir kızdan bahsediyordu. Grup her zamanki sohbetlerinden birini ederken Bilge'nin bağırmasıyla hepimiz baktığı tarafa baktık.
"Oha OMG! Allah'ııım bu çocuk erkekse bizimkiler nee ?"
Siyah bir Aston Martin bütün heybetiyle bahçeye park edilmişti. İçinden çıkan herife baktım bir süre. Uzun boylu, sarımsı saçlara sahipti. Uzaktan gözleri görünmese bile yüz hatları her kadını çekecek kadar iş görürdü. Vücuduna yapışan lacivert takım elbisesinin kravatını gevşetirken gözlerini okulda gezdirdi. Tek eli pantolonun cebindeyken diğer eli ile saçlarını karıştırdı. Daha fazla izlemedim. Çünkü adam binaya girmişti. Dudaklarımı aralayıp sordum. "Bu kim lan?" kelimeler dudaklarım arasından çıkarken dişlerime takılıyordu. Soruma Cem cevap verdi: " Sarp Ateş abi, Karahan Şirketler grubunun mirasçısı ve yöneticisi,"
"Yerim yaa ne tatlı maşallah. Allah'ım bana da nasip et böyle taşını," Bilge iyiden iyiye adama sulanmaya başlarken okula girmiş olmasını dert etmiş gibi durmuyordu. Burak siyah saçlarını parmaklarıyla dağıtıp, isyan edercesine tısladı. "Ulan Allah'tan kork kaç yaşındadır bu adam çocuk diyorsun," Bilge sarı saçlarına parmaklarıyla bukle görünümü vermeye çalışırken Leyla olmuş şekilde konuştu.
"Yaş önemli değil ben zaten olgun erkekleri tercih ederim," Araya girmeyi hiç istemesem de ucu sivri laflarımı devreye soktum. Bilge'yi bozma şansını her zaman buluyordum ama bu en delicisi olacaktı. : "Bakalım o olgun erkeklerde seni tercih edecek mi Bilge,"
Burak ve Cem anırarak gülmeye başladığında Buket kolumu dürtükledi. Maviyi dolduran gözleri kinayeli bir şekilde susturmaya çalıştı beni. Bilge sessiz kalıp telefonuna gömüldü. Biz konuşurken 20 dakikalık bir görüşmeden sonra okul müdürü Sarp Beyle birlikte dışarıya çıkmış onu yolcu ediyordu. Gülümseyerek elini Sarp Beye uzattığında ifadesiz bir yüzle tokalaştı ve arabasına binip bahçeden çıktı. O an aklıma gelen şeyle ağzımdan koca bir siktirin kaçmasına mani olamadım. Bugün yarış vardı. "Beyler kalkın çabuk geç kalacağız," Birden telaşlan-mama anlam veremeyen Cem elaya çalan yeşil gözleriyle suratımı incelerken "Ne oldu paşam," sordu. "Oğlum yarış vardı bugün," Beyler hızla yerinden kalkıp otoparka doğru yürürken Buket kolumdan tuttu. "Bizde gelelim mi," duyduğum tüm öfkeyi gözlerimle gözlerine yolcu ettim. "Orası kızlara uygun bir yer değil Buket. Otur oturduğun yerde," Kolumu tutan elinden sıyrılıp motoruma doğru yürüdüm.
***
Yarış alanına geldiğimizde herkes toplanmıştı. Trafiğe kapalı bir alan olması için ormanlık alanda yapılacaktı. Motorların durduğu alan ağaçlarla çevriliydi. Yarışa 10 dakika vardı. Burak Cem ve Rüzgar yarış alanına ilerlerken ben yarışı izleyebileceğim bir köşeye çekildim. Merih bugün okula gelmediği için yarışa da katılamıyordu haliyle. Bununla birlikte bende bugün yarışmayacaktım. Dövmeli güzelle karşılaştığımdan beri aklım yerinde değildi. Olası bir kaza olmasını hiçbirimiz istemezdik. Bizim çocuklar yerlerini aldığında diğer yarışçılar piste yanaştı. Toplamda 6 kişi vardı. Alana giren yedinci motorla birlikte çığlıklar yükseldi. İnsanlar coşkuyla gelen yarışçıyı alkışlarken neden bu kadar sevindiklerine anlam verememiştim. Alana giren yarışçının motoru benim motorun lacivertiydi. Bakışlarını sırasıyla Rüzgar Burak ve Cem'e çevirdikten sonra omuz silkti ve motorun tepesinde artistik bir hareket yaptı. Beyler bozulduğunu belli etmemek için kasklarını takarak yarışa hazırlandılar. Kasklı yarışçı, yarış çizgisinde durdu ve başla komutunu bekledi. Siyahlara bürünen kıyafetiyle cinsiyetinin kız olduğunu anlayabilmiştim. Ortaya çıkan kız bayrağı havaya attı ve bayrak yerle buluşur buluşmaz motorlardan yükselen sesle hepsi öne atıldı. Yarışın sonunu merakla beklerken motorcu kız sırasıyla Cem Burak ve Rüzgar'ı geçip birinciliği aldı. Yarış sonuna kadar bırakacağa benzemiyordu. Rüzgar hızını arttırıp geçmeye çalışsa da sadece çalıştı. Bitiş çizgisini motorcu kız geçti. Kaskı bir türlü çıkarmayan esrarengiz yarışçı, yarışı düzenleyen elemana uzaktan eliyle bir hareket yaptı ve pisti terk etti. Plakasını zar zor seçebiliyordum. "34 AS 1903".
***
Yine bahçede oturmuş bizim çocuklarla sohbet ederken, içimde tarifi zor bir his vardı. Sanki çocukken, uzun zamandır beklediğim o oyuncak arabaya kavuşmuşum da artık gönlümce oynaya-bilirmişim gibi bir his. Neydi bunun adı heyecan mı? Mutluluk? Huzur?
Peki bu hisleri içime düşüren şey ne idi? Buket elinde ki telefonla sosyal medyada ki ünlü modellerin tanıttığı makyaj malzemelerinden sipariş ederken Bilge'de onunla birlikte dikkatini çeken ürünleri inceliyordu. Beyler her zaman ki gibi kız muhabbeti yaparken bir tek Merih sessizdi. Hoş Merih hep sessiz olurdu. Telefonumun titreşimiyle kendimi ortamdan soyutladım. Sabri'nin attığı mesajla heyecanlanırken hızla mesaja tıklayıp açtım. O sırada bahçeye giren araçla dikkatim dağılmıştı. İki gündür neden geliyor bu hödük anlam verememiştim. Arabadan inen kıza dikkat kesilirken bir kaç saniye bakışlarımı telefona çevirip mesajı okudum.
"Fırat bey kızı buldum."
Heyecanla nefesim kesilirken bakışlarım yine istemsiz bir şekilde arabadan inen kıza kaydı. Sarp denen herif yanında ki esrarengiz kızın capini başından çıkarıp ters çevirirken dudaklarım anlam veremediğim bir hisle yukarı kıvrıldı. Kimsenin duymayacağı bir şekilde fısıldadım.
"Ben de buldum Sabri bende buldum."
- Bölüm Sonu -
-Büşradabüşra
23.12.2015
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARAMELİN RÜYASI [ TAMAMLANDI ]
General FictionY.N: Karamelin Rüyası benim acemiliğimdi. Bu yüzden birçok hata var. Bunları düzenleyecek zamanım yok. Kitabı bastırmak gibi bir niyetimde olmadığından düzenlemeye gitmeyeceğim. Karamelin Rüyası tüm hataları ile burada kalacak. Ve yazma hayatımda ne...