Başlangıç

61 17 7
                                    

Medyada Gizem' in partide giydiği kıyafet ve Çağrı' nın söylediği şarkı var.

Gizem

Çağrı yarın için yapmam gerekenleri anlatıp gitmişti. Korkuyordum, ya yanlış bir şey yapıp her şeyi mahvedersem diye düşünmeden edemiyordum. Ama bende intikam almak istiyordum ve bunun için önce Çağrı'nın intikamını almam gerekiyordu.

Yarın Ayça' nın doğum gününe gidecektim. Doğum günü diyince aklıma kendi doğum günüm geldi. Berk yani beni aldatan sevgilim onları gördüğümden sonraki gün akşam evime gelip doğum günümü kutlamıştı ve bana içinde

"Seni en büyük sonsuzluk kadar seviyorum."

yazılmış bir kağıt ve sonsuzluk işareti şeklinde altın bir kolye olan kalp şeklinde bir kutu vermişti. Zorla olsa da ona sarıldım ve teşekkür edip ağlamaya başlamıştım.

Ne kadar da aptalım değil mi? Onu o kadar çok seviyordum ki dayanamıyordum. Bana yaptıkları aklıma geldikçe kalbimin atomlarına kadar parçalandığını hissediyordum. Onun için üzülmeye değmeyeceğini biliyordum ama elimde değildi. Onu hala seviyordum sanırım, bilemiyordum. Çok kızgındım, kırgındım ama ona karşı hala çok yoğun bir sevgi vardı içimde. Çok saçma ama durum buydu. Canımı en çok yakan da onun beni hiçbir zaman benim onu sevmiş olduğum gibi sevmemiş olduğu gerçeğiydi. O gün ağladığımda

"Mutluluktan bile olsa ağlama olur mu? Ağlamana dayanamıyorum" demişti.

Hayatımda yaşadığım en berbat doğum günüydü. Sinem'in yapmacık sevgisi, Berk ile birbirlerine attıkları kaçamak bakışlar midemi bulandırmıştı. Zorla benim için hazırlanmış olan işkence partisinde hiçbir şey yapmadan durmayı başarmıştım.

Yaşadığım o doğum günü aklıma gelince yine kendimi tutamadım ve ağlamaya başladım. Ağlamaktan yorulunca uykuya daldım.

Sabah alarımın sesiyle uyandım. Kalkıp hazırlandım ve alışverişe çıktım. Turkuaz renginde bacaktan yırtmaçlı bir elbise aldıktan sonra eve döndüm ve hazırlanmaya başladım.

Çalan zilin sesiyle rujumu hızlıca sürdüm ve kapıyı açtım. Çağrı karşımda tüm karizması ile duruyordu. Takım elbise ona gerçekten çok yakışıyordu. Beni her zaman olduğu gibi yanaklarımın kızarmasına sebep olacak bakışlarıyla süzdü ve hayran olmuş bir ses tonuyla

"Çok hoş görünüyorsun." dedi ve sonra teşekkür etmeme bile fırsat vermeden kolumdan tuttu

" Ama partiye geç kalmak istemeyiz değil mi?"
diyerek beni sürüklemeye başladı.

Tam diyorum kibar çocuk içinden odun çıkıyor. Hiç bir şey söylemeden beni sürüklemesine izin verdim. Ama ben lafımı sokmadan rahatlar mıyım? Tabi ki HAYIR. Arabasının önünde durduğumuzda

" İyisin hoşsun da yontulmamış odunsun biliyorsun dimi ?

" Sende bu yontulmamış odunu yont o zaman. Ama lütfen sonra yont çünkü biraz daha oyalanırsak geç kalacağız."

"Ahhhh! Beni deli ediyorsun."

"Bu gayet normal birşey merak etme birçok kadın bana deli olur zaten."

"Hah. Kendini beğenmiş, ukala, egoist."

" İltifatların için teşekkür ederim. Artık gidebilir miyiz?"

Sonunda pes ettim ve arabaya bindim. Çağrı yol boyunca sürekli bana kaçamak bakışlar atıp sırıtıyordu. Dayanamayıp

"Acaba neden bana bakıp sırıttığınızı sorabilir miyim? Çağrı Bey."

"Tabi. Hemen söyleyeyim. Çünkü kızınca küçük bir çoçuğa benziyorsun ve bence bu çok komik." dedi ve gülmeye başladı.

"Öyle mi? Ona kalırsa sende sinirlenince maymuna benziyosun ben sana gülüyor muyum?"

Çağrı' nın gülüşü birden kesildi ve bana dönerek ateş saçan gözleriyle

"Sen bana maymun mu dedin?
Ses tonu ve bakışları gerçekten korkutucuydu. Kekeleyerek

"Ha hayır. Maymunsun demedim. Maymuna benziyorsun dedim."
Yeniden gülmeye başladı. O güldükçe ben daha çok sinirleniyordum.

"Dengesiz. Şimdi niye gülüyorsun?"

"Korkunca da küçük bir çocuğa benziyorsun."

"Hiçte bile ben korkmadım ki."

"Tabi canım. Sen hiç korkar mısın?"
Ben tam cevap verecekken araba durdu.
"Geldik mi?"

"Hayır seni biraz geride bırakıyorum. İki dakika dümdüz yürü müzik sesinden anlarsın zaten yeri."

"Tamam anladım." dedim ve arabadan indim. Çağrı uzaklaştıktan sonra yürümeye başladım. Biraz yürüdükten sonra kocaman bir ev karşımda duruyordu. Müzik sesi burdan bile insanı rahatsız ediyordu. Derin bir nefes aldım ve içeri girdim. Gözlerim Çağrı' yı aradı ama göremedim. Tam bu sırada müzik sesi kesildi ve sahneye Çağrı çıktı. Elinde gitar vardı.
Şarkıyı söymeye başladı.

Ben sana doyamadım baksam da yüzüne
Kimseyi koyamadım senin olan bu yere
Ben seni tutamadım sarsam da tenime
Gündüzüm geceye döner dönmeyen sensin yine
Kimseler anlamaz kimseler saramaz
Kim sever seni benim sevebildiğim kadar
Kimseler göremez kimseler duyamaz
Bilenler bilmez olur benim yüreğim yanar
(Karalar bağlar da ağlarım ben)
Ben sana kıyamadım kırsan da döksen de
Dalgayım bu denizde kıyılar sensiz yine
Ben seni bulamadım saklandın bir yere
Gündüzüm geceye döner gönül matemlerde

Çağrı şarkı boyunca bir kıza bakıp durdu. Kızın Ayça olduğunu Çağrı' nın nefret dolu bakışlarından anladım. Ama Ayça bunu anlamamış olacak ki hayran olmuş bir şekilde bakıyordu.

" Ayça, sevgilim bilirsin ben öyle süslü cümleler kuramam. Bu yüzden de sana olan hislerimi senin en sevdiğin şarkıyla sana anlatmak istedim. Umarım beğenmişsindir. İyi ki doğdun canım."

Bu konuşmadan sonra Ayça koşarak sahneye çıktı ve Çağrı' nın boynuna atladı.

"Canım çok teşekkür ederim. Tabi ki çok beğendim. Seni çok seviyorum."

"Bende seni seviyorum."

İkisi birlikte sahneden indiler. Biraz konuştular sonra Çağrı bana bakıp anlaştığımız gibi planı başlatmam için göz kırptı ve Ayça' nın yanından uzaklaştı. Bunun üzerine bir bardak meyve suyu aldım, ayağım burkulmuş gibi yapıp meyve suyunu Ayça'nın üzerine döktüm. Ayça üzerine bakarak konuşmama fırsat bile vermeden bağırmaya başladı.

"Biraz dikkat etsene! Allah'ım ya tüm aptallar da beni bulur zaten! Kıyafetimi mahvettin! Seni... "

Bana bakınca sözü yarıda kesildi. Birden yüzü düştü. Artık sıra bendeydi. Ben rolümü oynayacaktım.

AŞK ACIDIR (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin