Naneli Şeker

19 7 5
                                    

Sinan

Koşmaktan artık nefes nefese kalmıştım. Bu ne inattır arkadaş ya alt tarafı kız kardeşinle takıldık biraz. İki saattir kovalıyor. Hayır yani tek başına gelsene sen. Birde peşine köpeklerini takmış. Artık koşamayacak hale geldiğimde hemen ilk gördüğüm mekana girdim. Sahnede bir adam şarkı söylüyordu. O an bir kareoke bara geldiğimi anladım. İçerisi kalabalıktı. Arkalara doğru ilerledim. Adamı dinlemeye başladım bir yandan da geliyorlar mı diye kapıya bakıyordum. Adamın sesi güzeldi. Eski bir şarkı olan Sen Aslı dan da güzelsin şarkısını değişik bir tarzda söylüyordu. Şarkı bitti aradan çok zaman geçmeden içeriye benim adamlar girdi. Onları görür görmez sakalanacak bir yer aradım. Aklıma bayanlar tuvaleti geldi. İçerde kimsenin olmamasını umarak içeri daldım ve kapıyı kilitledim. Tam derin bir nefes aldım ki gördüğüm suratla donakaldım. Gizem karşımda duruyordu. Gözleri kızarmıştı. Belli ki ağlamıştı. Şaşkınlıkla bana bakarak

"Sinan"dedi.

Dilim tutulmuştu sanki. Konuşamıyordum.

"Sinan beni hatırlamadın mı?" dedi.

Sonunda kendime geldiğimde

" Seni hiç unutmadım ki hatırlayım Gizem" dedim.

Gizem sanki uykudan uyanmış gibi birden irkildi ve

"Senin burda ne işin var?"
dedi.

Evet güzel soru şimdi ben bunu nasıl açıklayacaktım. Tam ağzımı açtım ki biri kapıyı açmaya çalıştı açılmayınca da yumruklamaya. Bunlar beni takip eden adamlar olmalıydı. Yok artık ya cidden bu adamlarda amma abarttı dedim içimden.

"Sana her şeyi anlatıcam ama önce şu kapıdaki adamlardan kurtulmam gerekiyor." dedim. Gizem

"Tamam sen şu lavabonun penceresinden çıkmaya çalış ben de adamları oyalayacağım. Sonra aşağı tarafa doğru in, orada bir park var beni orada bekle. Sana sormak istediğim çok şey var."

Kafamı olumlu anlamda salladım ve pencereye doğru çıkmaya çalıştım. Bu biraz zor olacaktı. Gizem kapıyı açtı. Ve adamlara bağırmaya başladı.

" Ne var be? Hiç utanma da kalmamış! Bayanlar tuvaletinin kapısını yumruklamak da ne demek? Terbiyesizler!"

dedi. Burdan benim bile kulağım çınladıysa adamları düşünemiyordum. Özür dileyerek çıktılar ve ben hala pencereye çıkamamıştım. Gizem arkasına döndü ve gülmeye başladı. Önce neye güldüğünü anlamasam da sonradan içinde bulunduğum pozisyon aklıma gelince aklıma dank etti. Bir ayağım kapının kulpunda diğeri pencerenin alt tarafında kendimi yukarı itmeye çalışıyordum. Gerçekten komik görünüyor olmalıydım. Gizem gülüşünü kestiğinde bir anlık gözlerinde hüzün belirdi.

"Sen küçükken de böyleydin. Ağaca tırmanmaya çalışır beceremezdin. Her seferinde düşerdin ama hiçbir zaman denemekten vazgeçmezdin."

dediklerini hatırlamamla suratımda ufak bir tebessüm oluştu. Onu gerçekten çok özlemiştim. Ona sarılmak istiyordum ama vereceği tepkiden korkuyordum. Sonuçta hiçbir şeyden haberi yoktu. Ona herşeyi anlatmak istiyordum.

"Artık pencereden kaçmama gerek kalmadığına göre oturup bir yerlerde konuşalım mı?"

"Gerçekten yaşadığım onca zorlukta yanımda olmamanın sebebini merak ediyorum ve mantıklı bir açıklaman olduğunu düşünmek istiyorum."

"Bana inan lütfen ben seni asla bırakmadım. Ben şimdi önden çıkıyorum dediğin parkta seni bekliyeceğim." dedim ve çıktım.

Gizem

Sinan' ı gördüğüme hala inanamıyordum. Onunla böyle karşılaşacağımızı hiç düşünmemiştim. Ona gerçekten çok öfkeliydim. Ama o benim için dost demekti, şevkat demekti, sadakat demekti. Beni ikna etmesini gerçekten çok istiyordum. Çünkü şu an hayatımda ona çok ihtiyacım vardı. Çagrıgilin yanına gittim. Berk' e gitmek istediğimi ve kendimi biraz kötü hissettiğimi söyledim. Beni eve bırakmayı teklif edince birazcık yalnız yürümek istediğimi söyledim. Çağrıyla Ayça dan da özür dileyerek oradan ayrıldım. Çağrı bana şaşkın bakıyordu. Ama şu an benim için en önemli şey Sinan ile konuşmaktı. Adımlarımı hızlandırarak parka gittim. Sinan bir banka oturmuş beni bekliyordu. Geldiğimi görünce ayağa kalktı.
Şimdi ikimizde ayakta dikilmiş birbirimize bakıyorduk. Bakışmamız uzayınca Sinan

" Oturalım istersen malum konuşacağımız çok şey var"dedi.

İkimizde oturduk.

"Evet seni dinliyorum"dedim.

"Gizem gerçekten nereden başlamam gerektiğini bilmiyorum. O yüzden en başından başlayayım bence. Senin babanın öldüğünü ilk duyduğumda gerçekten büyük bir şok yaşadım. Seninle konuşmak için evinize geldim ama annen beni kabul etmedi ve her gelişimde kovdu. Nedenini anlayamadım. Ama yılmadım. Bir seferinde de gizlice sizin eve girmeye çalışırken annen beni yakaladı. Bana o kadar çok kızmıştı ki kulaklarımdan tutup havaya kaldırdı. Canımın çok acıdığını hala hatırlıyorum. Bunu da ilk kez sana anlatıyorum. Sonra bir gün uyandım ve siz yoktunuz. Anneme sorduğumda taşındığınızı söyledi. O an sanki dünyam başıma yıkıldı. Yeni taşındığız yeri öğrenmeye çalıştım ama başaramadım. O günden bu yana hep seni aradım. Sonra bir şekilde annenin izine ulaştım geçen sene. Senin yurt dışında okumaya gittiğini beni bir kere bile sormadığını söyledi. Başta inanmasam da sonra Neden yalan söylesin ki? kendini kandırma. dedim içimden.Hatırlıyor musun bir gün seninle Rafet amcanın bakkalına gitmiştik. Sen naneli şeker istemiştin. Bende sana almıştım. Sen naneli şekeri çok severdin. Bana da vermiştin ben istemediğimi söylediğimde dudağını büzerek
" Eğer sen yemezsen bende yemem. Bundan sonra ben ne zaman naneli şeker yersem sende benle yiyeceksin"demiştin.

Benim naneye alerjim vardı, naneli şeker yediğim zaman kollarım kaşınıyordu ama o çocuk aklımla sen naneli şekeri çok seviyorsun diye, yemekten vazgeçme diye senle birlikte yedim. Ve bunca sene boyunca olurda seni unuturum diye her gün naneli şeker yedim. İşte böyle. Ben seni nasıl unutabilirdim ki sen benim naneli şekerimdin.

Medyada Sinan var.

AŞK ACIDIR (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin