Gizem
Arabaya bindiğimizde ikimizde hiç konuşmuyorduk. Arada ona kaçamak bakışlar atıyordum. Yeni çıkmış sakalları, koyu kahve gözleri, çıkık elmacık kemikleriyle gerçekten çok hoş görünüyordu. Birden dudakları yukarı kıvrıldı.
" Beni kesmen bittiyse bir müzik açta dinleyelim."
Ah kahretsin şu an utançtan ölebilirim. Resmen onu izlerken yakalanmıştım. Ama tabi ki inkar edecektim.
" Ben seni kesmiyordum bir kere. Hem kendin açsana çok istiyorsan müziğini."
Bunu söylememle sırıtması genişledi.
"Madem beni kesmiyordun niye yanakların kızardı ve yüzüme bakmayarak konuşuyorsun? "
Sordusu karşısında gerçekten bozulmuştum. Ama belli etmemeye çalışarak yüzüne baktım ve konuşmaya başladım.
"Sana öyle gelmiştir. Ben seni kesmiyordum ve bak yüzüne bakarak konuşabiliyorum. "
Aynı sırıtışına devam ederek kafasını bana çevirdi ve ellerini teslim oluyormuş gibi kaldırdı
" Tamam beni kesmiyordun. Ben yanlış anladım. Şimdi müzik açar mısın artık?"
Alaylı ses tonuna her ne kadar sinir olsam da konunun daha fazla uzamasını istemediğim için hemen bir müzik açtım. Arabada Aylin Aslım' ın sesi yankılanmaya başladı. Bu şarkıya bayılırdım. Sessizce mırıldanmaya başladım. Cem Adrian' ın söylediği kısım gelince Çağrı da söylemeye başladı. Sesi büyüleyici bir güzelliğe sahipti. Susup onu dinlemeye başladım. Şarkının sonlarına doğru ona yeniden eşlik etmeye başladım. Şarkı bittiğinde gözlerimi açtım. Ne ara gözlerimi kapattığımın farkında bile değilim. Kafamı Çağrı' ya çevirdiğimde onunda bana baktığını gördüm.Sesimi onunkine benzetmeye çalışarak
" Beni kesmen bittiyse önüne bak da kaza yapmayalım."
Sesli bir kahkaha attı. Çok güzel gülüyordu. İç sesim Ay bu bu kadar güzel gülecek ise sen hep böyle saçmala bence dedi.
"Ne gülüyorsun komik bir şey mi var?"
Gülüşünü durdurmaya çalışıyordu. Ama pek başarabildiği söylenemezdi. İç sesim yine devreye girdi Hiç yalan söyleme o böyle sabaha kadar gülse onu hiç sıkılmadan dinleyebilirsin. Kendini kandırma yeter. Ama bu iç seste çok olmaya başlamıştı. Çağrıyla tanıştığımdan beri susturamıyordum keratayı. Bir ara bu iç sesi meselesini psikoloğumla konuşmayı aklımın bir köşesine not ettim. Çağrı sonunda gülmesini durdurduğunda suratıma baktı.
" Bende seni kesmiyordum küçük hanım senden taraftaki cama bir şey bulaşmış ona bakıyordum."
Bu sefer ben sesli bir kahkaha patlattım. Sonra oda gülmeye başladı. Arabayı ikimizin kahkahaları dolduruyordu. Araba durduğunda geldiğimizi anladım. Çağrı arabadan çıktı ve direk kafeye yöneldi. Kapımı açması için bekledim. Ama kapımı açmak yerine el kol hareketleriyle gelsene tarzı şeyler yaptı. Erkek sonuçta ne olacak hepsi odun diye söylenerek arabadan indim. Masaya oturduğumuzda birbirmize hiç bir şey söylemeden öylece bakıyorduk. Bakışmamızı garsonun sesi böldü. İki kahve söyleyip garsonun siparişleri getirmesini bekledik. Siparişler geldiğinde Çağrı kahvesinden bir yudum aldıktan sonra sıkıntılı bir nefes verdi ve konuşmaya başladı.
" Sanırım artık konuşmanın vakti geldi. Bak sana bu anlattıklarımdan sonra yapacağımız şeyler çok acımasızca gelebilir ama inan onlar bunu hak etti."
Benden onay bekler gibi baktığında kafamı aşağı yukarı salladım.
"Onlar başlarına gelecek her şeyi hakkettiler bence de. "
Benden onay aldıktan sonra konuşmasına devam etti.
" Ayça' nın Buse adında bir kız kardeşi vardı. Kız hayatımda gördüğüm en iyi insandı. Bir gün onu trafik kazasında kaybettik. Ayça bu olay üzerine depresyona girdi. Kardeşi onun hayattaki tek varlığıydı. Zaten agresif bir kızdı daha da agresif oldu. Bende dahil olmak üzere etrafındaki herkesi kırıyor kimseyle konuşmak istemiyordu ama ben onu hiç bırakmadım pes ettirene kadar dibinden ayrılmadım sonunda pes etti. Kısa bir an bile olsa eski Ayça yeniden geldi dedim. Ama artık eskisi gibi değildi. Ne kadar inkar etse de insanlara karşı tavırları değişmişti. Bende bunu kabullenmek istemedim, içinde hala iyilik var diye düşündüm! Ne yazık ki onun iyi olabileceğine inandım!"
Sonlarda sesini yükselttiği için herkes bize bakıyordu. Elini tuttum ve tam gözlerinin içine bakarak
" Senin suçun yok sakın kendini suçlama sen elinden geleni yapmışsın!"
Şaşkınlıkla gözlerini tuttuğum eline çevirdi. Utançla hemen elimi çektim. Biri bana gelip bir erkeği teselli edip elini tutacaksın dese güler geçerdim. Bazı insanlar ne var ki alt tarafı elini tuttun diye düşünebilir. Ama işte o öyle değil. Ben şu ana kadar hiç bir erkeğin elini tutmamıştım, sevgilimin bile. Bu konularda gerçekten çok utangacım ama Çağrı'nın elini istemsizce tutmuştum. Suratımın domates gibi olduğuna emindim. Bu yüzden Çağrı suratımı görmesin diye kafamı aşağı eğip masanın ayaklarını incelemeye başladım. Tasarımı gerçekten hoştu. Tamam kabul utanınca gerçekten saçmalıyordum. Saçma düşüncelerimi Çağrı'nın sesi ve çenemi kavrayan eli böldü.
" Sen utandın mı gerçekten?"
Yok yalandan utandı bu kız o nasıl soru mal mısın? Yakışıklı dedik salak çıktı iyi mi! diyen iç sesimi susturdum ve en iyisi konuyu değiştirmek diye düşündüm.
" Burada fazlasıyla dikkat çektik bence, başka bir yerde konuşsak.".
Kafasını çevirip insanlara baktı. Sanırım izlendiğimizi yeni anladı Ay ben salak dememiş miydim? Salak işte diyen iç sesimi yine zorda olsa susturarak Çağrıya baktım.
" Ne bakıyorsunuz dönsene önünüze!"
Gözlerimi pörtletmiş ona bakıyordum. Suratında minik bir tebessüm oluştu. Ama çabucak yüzünü eski haline çevirdi. Ben hala suratına aval aval bakıyordum.
" Hadi gidelim."
Masaya gereğinden fazla para koyup kalktı. Ben ise şok olmuştum ve kalkamıyordum. Kolumdan tutup kaldırdı ve elimi tutup çekiştirmeye başladı. Çok hızlı yürüyordu ona ayak uydurmaya çalıştım. Ayaklarım birbirine dolanıyordu. Sonunda arabaya geldiğimizde kapıyı açtı
" Geç."
Hala suratına bakıyordum. Ne var sanki de bu kadar şaşırıyorsun diye kızdım kendime, sanırım Çağrı' nın kibar bir insan olduğunu düşünmüştüm ve bu hareketi ondan hiç beklemiyorudum. Tam arabaya geçeceğim sırada Çağrı beni kucağına aldı. BENİ KUCAĞINA ALDI!!! Hemen sinirle cırladım."Bıraksana beni! Ne yapıyorsun sen ya?"
"Senin öyle iki saat boş boş bakmanı mı bekleyeyim? Ayrıca kulağımın dibinde cırlamaya devam edersen seni denize atarım."
Ses tonu çok ciddiydi.
Ama bunlar sana sökmez kızım, bu havada seni denize atamaz tabi ki de, sen sus diye söylüyor. İç sesine bu sefer hak verdim."Hemen beni yere indir!!!"
Son gücümle kulağına bağırdığımda yüzünün buruştuğunu gördüm. Bir insan yüzünü buruştururken bile bu kadar tatlı olabilir mi? Bence sen bunu kaçırma kız yapış çocuğa diyen iç sesime küfür ederek susturdum. Normalde küfür etmem ama hak etti o. "Peki" dedi. Ha şöyle adam ol işte böyle dedim. İçimden zafer nidaları atarken bir an soğuk suyun tenime işlediğini hissettim. Ne yani o beni denize mi attı şimdi ama ben yüzme bilmiyordum ki. Kafam denizin içine girip çıkıyordu. Uzaktan Çağrı'nın sesini duydum.
"İndirdim işte yere"
sesi sinirli geliyordu yüzme bilmediğimi anlamadı mı bu salak? Su yutuyordum, artık nefes alamıyordum çırpındıkça daha çok batıyordum. Bu sefer Çağrı'nın endişeli sesini duydum. Bağırarak bir şeyler söylüyordu ama anlamıyordum. Artık bilincim kapanıyordu. Son hissettiğim belime dolanan ellerdi. Sonra kendimi karanlığa teslim ettim.
Medyada Gizemle Çağrı'nın söyledikleri şarkı var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK ACIDIR (DÜZENLENİYOR)
RomanceAcılar içinde kıvranırken bir ışığa tutunursun. Dünyan bu ışıkla aydınlanır. Sonra o ışığı kaybedersin. Anlarsın ki o ışık sahteymiş. Bir ilizyon gibi var olduğunu sanırsın ama yoktur. Bu sahteliği anladığında ise geriye sadece acı kalır. Aşk o ışık...