-5-

2.6K 157 64
                                    

Unuttuysanız diye bölüm 4.bölümden başlayacak. Zaten küçücük bir Yılbaşı bölümü yazmıştım...İyi okumalar💕Multi benim duvar kağıdım bu arada.

"Küçük?"
Ayato'nun kucağından indim ve kızın karşısında durdum.
"Değil misin?"

"17 yaşındayım. Gerçi haklısın. 18 yaşından küçük herkes çocuk sayılıyordu."
Nerede o kavgacı Yui?
Kız bana bir şey demedi aslında.
Görürüz şimdi.
"Hıh. Kendini bilmen güzel şey. Ayrıca sen Senpai'ımın kucağında ne yapıyordun?! Senpai beni daha kucağına almadan bu aptalı mı aldın? BAKA!"
"Ondan hoşlanıyor musun?"

"Hayır. O sadece benim senpai'm. Ama onu sevmiyorum ya da öyle bir şey yok."
Aslında bu kız hem tsunderee hem değil. Kafam karıştı...

"Tsunderee?"

Evet diyecek zaten.
"Sen bana ne demeye çalışıyorsun güzelim? Saçmalamayı kes!"

"Anladım..."
Ayato'ya döndüm.
"Konuşacaksan konuş. Yoksa gidelim?"

"Gidelim."

"Hayır! Senpai o kız olmaz!"
Honoka bağırıyordu. Gerçekten çok yüksek sesle bağırıyordu Tanrı'm...
Gerçekten itici bir kız.
"Bu kız hep mi böyle?" Diye fısıldadım Ayato'nun kulağına.

Sonuçta Ayato ile aramda hiç bir şey yoktu.

"O hep böyle."
Anlıyorum dercesine başımı salladım.
"Honoka! Sakin olur musun? Gerçekten, aramızda bir şey yok..."
Dedim Honoka'nın yanına gidip. Aynı zamanda elimi omzuna koymuştum. Yoksa bu kız delirecekti.
"Sen iyi bir kızmışsın Yui. Çok mu önyargılıyım?" Dedi burnunu çekerek.

"Sağol." Dedim.
Aşk mağduruydu işte ne yapsın?
Tsunderee olmakta zor iş. Asla açıklayamıyorsun. Belli ediyorsun fakat olmuyor...
"Ama benden daha güzel değilsin. O yüzden senpai sana bakmaz. Senin sarı saçların var bir de tohum eklettirmişsin ağaç çıkmış. Ayrıca gözüne de mürekkep mi damlattın neyse işte gözün pembe. Iyk! Benim ise  açık kahve saçlarım ve animelerdeki gibi büyük gözlerim var."
Söylediklerini sindirmeye çalışırken seğiren gözümü düzeltmeye uğraşmıyordum bile.

Kıza o kadar iyi davranmıştım oysa?

Honoka bu söylediklerinden sonra beni ittirdi ve bir şeyler söylemeye başladı.
"Senpai! O salak kızın söyledikleri doğruysa siz beni umursuyorsunuz!"
Bu sefer kaşım ve çene kaslarım seğiriyordu.
Hissedebiliyordum.
Senpai elden gidiyor.
Ha?
Önüme döndüğüm anda gözlerimi belerttim.
Honoka Ayato'nun üzerine çıkmıştı!

"Honoka-san ne yapıyorsun?"

"Ş-şey... H-hiç bir şey... H-hiç bir şey yapmıyorum."
Birden kalktı ve bana döndü.
"Birden boş bulundum sadece. Ayato fazla karizmatik bakıyordu da. N-neyse, ben gideyim!"
Honoka yanımızdan koşarak uzaklaştı. Ne yani? Aklının başına gelmesi için illa kendisini utandıracak bir hareket mi yapması gerekiyordu?
"Gitti."
Ayato'ya elimi uzattım. Tutup kalktığında sokaktan çıktık.
"Laito! Reiji!"
Diye bağırıyordum aynı zamanda.     
Reiji yanımdaydı, ne zaman gitti acaba?
"Neredesiniz?!"
Gidip çöp kutusunun içini açıp baktım.
Zeki işte.
"KYAAAAAA!" Çığlık atıp gözlerimi kapadım.
Bir adam ve bir kız ÇÖP kutusunun içinde yiyişiyordu. Ama çöp kutusu da ev gibi niye bu kadar büyükse? Anlıyorum sizi benim dışımdaki Japon insanlar... Amacınızı anladım!

"Ne oldu?"

"Ay bakma bakma!" Ayato'yu kolundan çekiştirip bir mağazaya soktum.
Niye herkes bize bu kadar garip bakıyor? Nereye geldik biz?
"Henta-Lanet! Çık Ayato çık!"
Dışarıya çıktığımızda derin bir nefes aldım.
Bu arada üstüne baktım. Gömleğinin çoğu düğmesi açıktı.
"Şunları açıp durma! İğrenç duruyor, gerçekten kötü duruyor. İnsan gibi ol biraz." Diye homurdandım.
"Sen niye böylesin?"
Üstüme baktım ve Yukine'li üstümü düzelttim.
"He? Ne var ki?"
"Okulda erkeklerin sana bakmasından korkarken burada ki adamların senin bacaklarına bakışını umursuyor gibi durmuyorsun."
"Ayato."

Diabolik Lovers Yui Değişti?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin