21. Bölüm ~ Ateş'in Annesinin Günlüğü

170 16 2
                                    

Merhabalar epey gün geçti ama yeni bölümle karşınızdayım. Bu bölümde Ateş annesinin günlüğünü buluyor. Bakalım annesi suçlu mu suçsuz mu? Mehmet yıllardır çektiği acıdan kurtulacak mı? Keyifli okumalar

Aradan bir ay geçmişti. Hakan ve Ateş alçılardan kurtulup fizik tedaviye başladılar. Hakan İstanbul'da şirket işlerini Ateşsiz yürütüyordu. Bir hafta öncede fizik tedavisi bitmiş kolu sağlığına kavuşmuştu.

Ateş bir yandan fizik tedavisi devam ettiği için hastaneye gidiyor bir yandan da Ayşem'le karşılaşmamak için uğraş veriyordu. O geceden sonra Ayşem ondan uzak durmak için bir ton bahane buluyor araya mesafe koyuyordu. Bunun sebebi öpüşmelerinden sonra Ateş'in yüzüne bakamayacak kadar utanmasıydı. Çünkü Ateş'in ilgisinin bedensel arzularından olduğuna inanıyor umutlanmak istemiyordu. Kısacası köşe bucak kaçıyordu. Gerçi Ateş de görüşmek için çok ısrarcı olmuyor fizik tedaviye geldiğinde bile uğramıyordu. Çünkü kendine Ayşem'i neden öptüğü sorusunun cevabını veremiyordu. Birşeylerden emin olmadan hareket etmek istemiyordu. İki kez ailecek yemek yemişler ve Ayşem'le yanyana oturmuşlardı. O zaman bile pek birşey konuşmamışlardı. Ateş Ayşem'in, Ayşem de Ateş'in pişmanlık duyduğunu düşünüyordu.

Mehmet nihayet hastaneden taburcu olmuş sağlığı gayet iyiye gidiyordu. Ateş'ten öğrendiği gerçeklerle hayata tutunmuş ve yeniden mutlu bir adam olmuştu. Karısı onu aldatmamış tam tersi kocasına olan aşkıyla ölüp gitmişti. Ateş gibi Mehmet'in da aklını kurcalayan şeyler vardı. Eski karısı kaza yapmamış intihar etmiş olabilir miydi?

1ay önce

Ateş yılbaşı akşamı Hakan'la eve dönmüş ertesi gün erkenden kalkarak annesinin eşyalarını araştırmıştı. Cavidan hanım dönmeden bu işi halletmek istiyordu. Hakan o gün İstanbul'a dönüp işlerin başına geçti.

Ateş annesinin eşyalarına kullanılmayan eşyaların doldurulduğu beş koliyi açtıktan sonra nihayet ulaşabilmişti. Koli epeyce büyüktü ve çok fazla kıyafeti vardı annesinin. Koklasa annesinin kokusunu duyabileceğini düşündü ardından yüreğinde büyük bir sızı hissetti. Kıyafet poşetlerini tek tek çıkardı koliden.

Orta boy bir sandık vardı en altta. Sandığı açtı ve önce fotoğraf albümlerini inceledi. Nasıl da özlemişti annesinin gül yüzünü. Epey zaman geçtiğini anladığında albümleri de alıp kıyafetlerin üzerine bıraktı. Sandığın içinde kişisel eşyalar da vardı. Tarak, ayna, bazı takılar, toka, küçük bir müzik kutusu, kitaplar, mektuplar. İşte babamın bahsettiği mektuplar diye düşündü. Ve küçük bir sandık daha...

Önce mektuplardan başlayacaktı, zarfları eline aldı hepsi isimsizdi Mehmet Beyin söylediği gibi. Zarflar biraz sararmıştı. Ne de olsa yıllar geçmişti. Hepsini açıp okudu tek tek. Ama daha önceden bildiği için çok dikkatli okudu hepsinde ipucu aradı annesinin babasını aldattığına dair. Yoktu. Hepsi aşık bir adamın, sevdiği ve sahip olamadığı kadını kocasından kıskanması sonucunda hissettiklerini anlatıyordu. "Benim olacaksın, kavuşacağız" tarzında cümleler de vardı ama ne bir buluşma ne bir yaşanmışlık yoktu. Saplantılı bir aşktı sanki. Üşenmedi tekrar tekrar okudu tam on üç adet mektubu.

Sonra aklına takılan küçük sandığı çıkardı koliden. Açmaya çalıştı ama kilitliydi. Anahtarı olmalıydı ama nerede? Gerçi olmasaydı bile çok sağlam birşeye benzemiyordu. Kırarak da açabilirdi fakat annesinden kalmıştı sonuçta kıyamadı kırmaya. Sandığı hafifçe salladı. Çok hafifti ama içinde bişeyler kıpırdıyordu. Anahtarı aramaya karar verdi. Koliye baktı yoktu. Kıyafetlerin ceplerine tek tek baktı. Başka çaresi kalmamıştı, kıracaktı. O anda gözüne müzik kutusu ilişti. Bir erkek ve bir kız vardı üstünde. Erkeğin elinde kapaklı bir kutu vardı. Aynı zamanda takı kutusu gibi kullanılıyordu herhalde. Annesinin alyansı kazadan sonra bulunamamıştı, babasını birine anlatırken duyduğunu hatırladı, acaba bu kutuda olabilir miydi? Hemen açtı ve yüzükten daha fazla mutlu olacağı birşeyi buldu: Sandığın anahtarı olabileceğini düşündüğü küçük bir anahtar.

MEĞER SENMİŞSİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin