cadı

133 83 9
                                    

sabah çok erken uyandım, aslında huzursuz bir uyku bekliyordum ama öyle olmadı. Yatakta dönerek kukime baktim, ince örtüyü başına kadar çekmişti gülümsedim. Bugün intikamımı alacaktım, ama önce sandığı da valize yerlestirdim. Yatağın sağ tarafına geçip kıkırdarken
"Ödeşme zamanı kuki" dedim. Hiç zaman kaybetmeden dizlerimin üstünde yatağa tırmanıp avımın karnına yerleşerek çığlık atmaya başladım
" kalk hadi soğuk cadı, kalk,kalk!" hem zıplayıp hem gülmek zordu. Yataktan korkuyla sıçrayınca ikimiz bir yere yapışmış olduk. Koca ayaklarının baskısı ve yere çarpan sırtımın acısıyla inlesem de gülmeme engel olamıyordum.
" Allah kahretsin Eylem! Bu neydi böyle!" diye cırlayınca karnımı tutmaya çalışarak güldüm ama sırtım buna engel olacak kadar acı içindeydi. Altından kurtulmaya çalışırken
" intikam soğuk yenen bir yemektir" dedim.
Ayağa kalktığım da oturduğu yerden
" bunun hesabını ödeyeceksin! Diye homurdansa da umursamadım omuz silkip dolaba yönelmişken
" duş alacağım, görüşürüz" diyerek tehtidini bir tarafıma takmadığımı göstermiş oldum. Ben çıkınca kukim girdi. Yemekten sonra canımız çıkana kadar temizlik yaptık, kısmende olsa teyzemle tanışacağım için mutluydum. Öğleden sonra zaman geçsin diye kukimle dışarıya çıkmaya karar verdik, küçükken olduğu gibi üzerime bol şeyler giymiyordum ayrıca giydiğim bir çok şey taklit edilirdi ama yakınlarım hala karışmaya devam ediyordu. Ayak uydurup kabullenmeyi öğrenmiştim. Gençliğim de annemin arkadaşı gibi görünen, makyaj ve kürk delisi kadınlar bana
" anneni de anla canım zor zamanlar geçiriyor, sakın kendini kötü yola düşürme" diyen kadına 16 yaşında ki kızının hamile kalıp kürtaj olduğunu yada 18 yaşında ki kızının uyuşturucu kullandığını söylememiştim. Daha 12 yaşıma girmişken eve sınıf arkadaşım ve annesi tarafından araba ile bırakıldığımi gören kapı komşumuzun yarım saat boyunca kötü yola düştüğümü ve sonumun erkeklerin kollarında biteceğini söylemesini dinlemiş ve haklıymış gibi kabullenmiştim. Kapı önünde beni rezil eden kadının 3 evlilik yaotığının ve aldatırken yakalandığının bir önemi yoktu! Daha orta okulda okuyordum ve arkadaşım ayrıca sınıf öğretmenim tarafindan eve bırakılmıştım. Yaşadıklarımın hepsi anlamsız şeylerdi. 7. Sınıfta Serpil adında arkadaşımla dışarıda yemek yerken annesi gelmişti, hatırlayamadığım bir sebepten kavga ederlerken serpil
" bana orospuluk yapma!" diye bağırınca annesi susmuştu. Sinirli de olsa annesine bunu dememesi için
"Aptalca konuşma" diye uyardım. Annesi bir an bana bakmıştı, iğrenen bakışlarla o gün tanıştım
" terbiyen yok mu senin annen küfür etmenin ayıp olduğunu öğretmedi mi"
Diye beni azarladığın da susmuştum. Şimdi ki aklım olsa
" küfür değil hakaretti o ama orospu yerine koyulmak hoşuna gidiyorsa meydan senin!" der çekip giderdim. Tüm o saçmalıklardan kurtulmuştum ama haklı yada haksız birçok şeyi kabullenip susmak alışkanlık olmuştu.
" ne giyiyoruz?" diyen sesle düşüncelerimden sıyrıldım, artık eskisi gibi değildim. Kukime dönerek
" siyah pantalon ile beyaz badi düşünmüştüm ben" dedim.
Söylediklerimin nasıl duracağını hayal ederken onu izledim, sonuç hoşuna gitmemiş gibi başını sallayarak
" olmaz, baksana hava ne kadar güzel" derken pencereden giren güneşi gösteriyordu.
" kesinlikle pantalon olmaz! Bence..." başını öne eğip düşünmesine izin verdim, parmaklarını şıklatip
" sarı üzerinde mavi çiçekleri olan elbiseyi giymelisin" bir kaç saniye düşünüp " altına da turkuaz bilekte biten botların vardı onlar şahane olur" dedi. Benim için seçim yaparken hep eğlenirdi
" çantayı da sen düşün her şeyi ben ayarlayamam Eylem hanım" diye azarlasa da takmadım, bana karışmayı kendisi şeçmişti.
" küçük gri sırt çantam var" diye önerdim karşı çıkmadan önce " üzerinde turkuaz renkte ÖZGÜRLÜK yazıyor" diye devam ettim. Onu kullanmak istiyordum beğenmese bile!
" pekala çıkan sonucu görürüz, şimdi kendime de seçmeliyim" dediğin de hemen atılıp
" bekle yardım edeyim" dedim. Dolaba yaklaşmama izin vermeden tek kaşını kaldırınca
" ne var? Sen benim adıma karar verdin en azından ben sana yardım edeceğim" demek istesem de olduğum yerde durdum. Odayı inceleyip
" seb giyinmeye başla ancak yetişiriz" dedi ve cevap beklemeden giysileri ayarlamaya başladı. Dediğim gibi kabullenip sustum ve dediğini yaptım.
Yarım saat sonra üzerimde ki elbiseyi, yumurta topuk ayakkabıları ve su dalgası yapıp serbest bıraktığım kalçama gelen saçlarımı aynada düzeltiyordum. Makyaj olarak ince bir göz kalemi çekmiştim, çantam da sarı ve mavilerin arasında kaybolmuştu. Yarım kollu elbisenin önü kolye takmama yetecek kadar açıktı bende üzerinde " aşık olmak yok" yazanı taktım. Kolyeyi kendim için özel yatırmıştım ve seviyordum. Kukim ayna da yanıma gelip
" bak gördün mü tam bahar havası taşıyorsun" deyip göz kırpınca gülümsedim haklıydı. Onun üzerinde yarım kol açık sarı bir badi ve altında koyu mavi dizinden 8 parmak yukarıda biten geniş dökümlü etek vardı. Elbisemin en azından bir kaç parmak da olsa uzun olduğuna sevinmiştim. Koyu göz makyajı yapmıştı ve bileklerin de lacivert, açık pembe, beyaz renklerin de bileklikleri vardı. Benim aksime kalın maşa yapıp saçlarını kabartmışti.
" sende çok güzelsin kukim" dediğim de samimiydim. Aynadan bana göz kırpıp gülerek dış kapıya yöneldi ukala! Başımı sağa sola sallayıp takip ettim, her halini seviyordum işte.
Saat 2 gibi ırmak kenarında canlı müziği olan bir cafe de bir şeyler içiyorduk. Ben ortamı beğenmek ile meşkulken kukim de müziği söyleyen çocuğa yiyecek gibi bakmakla mrşguldü. Onun bu haline gülmeye başladığım da bana dönüp
" bakıyorum çok eğleniyorsun, sebep?" dediğin de biraz daha güldüm halini görse eminim o da çok gülerdi. Yavaşça omuz silkip
" bir çok sebebim olabilir" masaya eğilirken sağ tarafta müziğe kapılmış çocuğa bakarak " sana ne lazım kukim" diyip arkama yaslandım. Yüzünde oluşan pis gülümseme hiç bir zaman iyiye işaret olamazken
" pekala pofum bana yardım edecek misin?" diye sorunca nasıl bir yardım isteyeceğini merak etmiştim.
" söyle bakalım" derken ellerimi göğsümün altında birleştirdim.
" çok... Çok basit bir şey pofum" diyip göz kırpınca tek kaşım istem dışı kalkmıştı.
" evet?" derken içimden " sıkı dur Eylem" diye geçirdim.
"Pofum adımı ve numaramı yazacağım sende..." diyip sırıtarak sağ tarafta şarkı söyleyen çacuğa bakınca anlamıştım.
" bende çıkışta bunu solist beye vereceğim" diye tamamladım cümlesini.
Bana dönüp
"Aynen" derken yine göz kırpıyordu, ah hiç şaşmadım!
" peki yaz bakalım" dedim sonuçta kolaydı. " git kağıdı ver cafeden çık" diye yapacaklarımı basitçe sıraladım aklımdan...
Bir kaç dakikaya çocuk eşyalarını toplamaya başlayıp kalktığın da kukimin yazdığı kağıdı alıp peşinden cafenin daha iç taraflarına takip ettim. Peşinden giderken iki kapıdan geçmiştik onu kaybetmemek için hızlanıp
" hey" diye bağırdım.
Anında durup bana döndü, biraz yorulmuştum ama karşısına geçip
"Afedersin bunu vermem gerekiyordu" dedim. Nedense bu kadar yakından ve yalnızken hiçte hoş değildi! Kağıdı umursamadan
" sana da selam, ben cenker" deyip sırıttı. Elini uzattığında elimi koymak yerine kağıdı koydum. Bir an kağı da bakıp şaşkınca
" bu kimin numarası?" dedi. Kendimce eğlenirken
" ne fark eder?" diye tersledim. Gözlerini kısıp
" yaninda ki kızın yazdığını gördüm, o yüzden soruyorum" diyince dayanamayıp gözlerimi devirerek
" ee yani?" dedim.
"Açıkçası senin ise sevinirim" deyince şaşırmıştım.
" plastik kutuda çürümeye bırakılmış bayat nutella seni! Aşşağılık piç!" diye içimden çocuğa saydırıyordum
"Bizi izlediğini bilmiyordum" dediğim de bunun sapıklık belirtisi bile olabileceğini fark ettim. Üstelik cehennemin dibin de onunla yalnızdım!
"Sizi değil yalnızca..." derken telaşla sözünü kesip
"Seninle tanışmakta güzeldi, oldu görüşürüz" dedim. Tam gidecekken
" ama adını söylemedin?" dediğin de durup onu inceledim. Tüm benliğim
"Allah versin ya da nah söylerim" demek için yalvarsa da sadece omuz silkip
"Orada yazıyor" derken başımla lanetli kağıdı gösterdim ve tek kelime etmesine izin vermeden dönüp yürüdüm. İçimden Akın'a inat bu çocuğa yavşayana saydırıyordum... Kukim cafenin kapısın da bir eli belin de ileri geri yürüyorken beni fark edince bir an durmuş sonra üzerime saldırmıştı. Sarılmak yada teşekkür etmek için değil, oldukça vahşi bir şekilde boynuma yapışıp beni öldürmek için! Hızla bir kaç adım geriye kaçıp bir elimi uyarırcasına havaya kaldırdım
"Uzak dur yoksa tecavüz ediyorlar diye çığlık atarım" derken ciddiydim. Üzerime geldikçe gerilerken
" anlat ne oldu bu kadar saat içeride, ne konuştunuz detaylı olarak açıkla!"
Aramızda ki bir kaç adımlık mesafeyi kapatıp koluna girdim ve hızla cefeden dışarı sürükledim. Yürürken adeta yalvarır tonda
" açıkcası şuan ne konuştuğunuzu merak etmiyorum, meraktan geberiyorum!" deyince ufak bir kahkaha attım.
Uzaklaşırken ne kadarını anlatmam gerektiğini düşündüm. Kolumdan çıkmadan benim anlatmamı beklerken
"Eee?" diyip sertçe kolumu sıkınca
"Ayh verdim be!" diye cırlayıp acıyan kolumu tuttum. Gözlerimi kısıp surat asıyor olsam da umurunda değildim
"Ne konuştunuz! Arar mı dersin? Anlatsana!" diyince derin bir nefes alıp
"Bence o çocuk tam bir pigme ve öyle birisinden normal bir davranış beklemiyorum" dedim. Bana biraz yaklaşıp
"Neden?" diye sordu benim gariban kuşum, nasılsa olacağına varır diyerek omuz silktim
"Neyse işte ben numaranı verdim, adı cenker arayacaktır her halde" dedim. Önümüzde ki kaldırımlı yolu inceleyerek
"Cenker... Cenk...er hmm adı çok hoş" deyince istemsiz yüzümü buruşturup
" bence itici ağaç köklerinden yspılma parfüm gibi, itiyor" derken sırıtması aklıma gelmişti. Koluma vurup
"Soğutma beni çocuktan!" diye yalandan terslesede takmayıp
"Görelim bakalım neler olacak" dedim. Yanından geçtiğimiz ırmağa bakarak
"Ah evet arayıp kukimle konuştuğunu anlayınca umarım saçmalamaz yoksa kukim onu ırmakta boğarak öldürür" diye geçiriyordum. İzlemesi oldukça eğlenceli bir cinayet olurdu. Bir süre tek gezip tanıdığım arkadaşlara detaya girmeden gideceğimi söyledim, en don Akın'la buluştuk ona da kısaca olanları ve yolculuğumuzu anlattığım da bana sıkıca sarılıp şans diledi. Sanırım bu dualara ihtiyacım olacaktı hem de fazlasıyla. Sarılmamızı kıskanmış gibi davranarak bize katılan kukime bakıp gülümsedim, umarım ruh halim çok daha iyi olacaktı.

ONCELİKLE HERKESE TESKKRLER BUNDAN SONRASİ BUYUK YOLCULUK.
BELİRTMEK İSTEDİGİN TUHAF BİR NOKTA VAR. BU HİKAYEYİ ONCEDEN Bİ DEFTERE YAZİYORDUM YANİ GUNLER SONRASİNİN OLAYLARİ AYLAR ONCE YAZİLMİSTİ BURAYA GECİRİRKN UFAK TEFEK DEGİSİKLİKLER YAPTİM. MESELA GERCKTEN KADER DİYE CANMDAN COK SWDİGİM Bİ KUZENM VAR VE SİHİRE BAKİN Kİ BURAYA ONUN ASİK OLMAYA BASLADGİNİ YAZDİGİM DA gerck haytta da oldu! Ve kitapta ki kahraman henuz varamasa da ben yazmaya basladigim gun tekirdaga geldim. Yazmk gercekten sihirli seyler yapabliyor...

herşey güzel olacakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin