Şehrin tenha noktalarında tek katlı pembe bir evde oturuyordu bu tatlı hatun. Yanında ki arkadaşıyla içeriye girdi ve arkadaşı yaklaşık üç saat sonra evden ayrıldı ve evden ayrılan hatun sayısıda yaklaşık üç saat içinde on'u geçmişti. Bu eve gelen erkek sayısıda on'u aşıyordu. Üç saat için bu rakam epey fazlaydı. Cenazeleri var diyeceğim, tatlı hatun bir cenaze günü için oldukça neşeli ve tatlıydı, hayır bugün onun cenaze günü değildi olamazdı. Bu pembe evin öğrenci evi olması aklıma geldi lakin yirmi öğrenci bu evde kalamaz!
Ev'in olduğu mekan gayet sadeydi, dış kapısı demirdendi, ön duvarı grafiti sanatıyla rengarenk boyanmıştı spreyle. Evin on-onbeş metre ilerisinde arızalı bir elektirik direğinin yanı başında Ercan ile Ben sigara tüttürüyorduk. Bu garip evi izliyordum, içimden o tatlı hatun keşke perdeyi aralasa da yüzünü son bir kez görebilseydim diye kendi kendime yanıp duruyordum. Bu sırada arkamda kaldırımda oturan ve bir hayli canı sıkılan Ercan'ın sesini duydum;
Ercan: Daha kaç saat bekliyeceğiz?
Elimde ki sigaradan son bir fırt alarak, ileriye doğru fırlattım ve arkamı dönerek;
-Haydi gidelim kardeşim.
İkimiz de ayaklanarak caddeden hızla ayrılmaya başladık. Kasabaya giden karanlık ve bir o kadar da korkunç olan topraklı yola vardık. Yola koyulmuştuk ki arkamızdan bir ışığın ayaklarımızın ucuna yansıdığını farkettik, arkamızı döndüğümüzde büyük bir tır'ın bu yolu kullanacağını gördük. Ercan sağlam bir kahkaha attı ve bende o kahkahaya katıldım.
Tır'ın önümüze geçmesine izin verdik ve Ercan ile Ben hızla koşmaya başlayarak Tır'ın arkasına takıldık. Kasabaya gitmek için yorgunsuz ve ücretsiz bir yoldu bu. Ercan sol demire tutanarak ve ayaklarını ufak çıkıntıda toplayarak yolculuk ediyordu. Bende sağ demire tutunuyor ve ayaklarımı sağ çıkıntıya yerleştirerek yolculuk ediyordum.
Ercan: Dostum yüzünden düşen bin parça?
-Kız..
Ercan: Sen galiba harbi harbi sevdin yani onu?
-Dostum sevmekten öte be.. Çok garip birşey, bir bakışta alt üst oldum. Kız yüzüme bile bakmadı, belki belki varlığımı bile hissetmedi ama ne bileyim be kardeşim Tanrı olsaydı o 7/24 ibadet ederdim, o derece yani.
Ercan: Vay be.. Bende öyle aşık olmak isterdim ama nerde. Sevilecek kız bulamıyorum ki..
-Deme öyle be kardeşim, Dünya berbat bir yer lakin sevilesi insanlarla dolu. Tabi sevilmeyesi insanlar daha fazla.
Ercan: Dünya berbat bir yer derken sana tüm inancımla katılıyorum. Adaletin kırıntısı bile yok!
Tüm yol boyunca, Ercan ile muhabbete dalmıştık. Yaklaşık kırk dakika sonra kasaba girişinde ki ışıklarda, arkasında canımız elimizde seyehat ettiğimiz Tır, kırmızı ışığa yakalanmıştı. Bizde hazır araç durdu, eve de yaklaştık fırsattan istifade tır'ın arkasından atlayarak evlere doğru yürümeye asfalt yoldan devam ettik.
-Sonunda geldik. Saat kaç?
Ercan: Dostum epey gecikmişiz saat şuan tam gece yarısı.
Kimsenin olmadığı anayoldan, Ercanla birlikte yavaşca ilerlerken;
-Sayın amına koyduklarım! Bugün Pazar! Nasıl oluyorda sizi uyku tutuyor!
Diye avazım çıktığı kadar caddede bağırdım. Ardından Ercan'ın kahkahaları başladı.
Ercan: Sayın amına koyduklarım nedir ya.. Hahaha...
-Çok garip küfürlerim vardır dostum. Kimse benimle küfürleşmek istemez.
Ercan'ın evine inen caddeye varmıştık. İkimizde duraksayarak selamlaştık.
Ercan: İyi akşamlar kardeşim. Yarın okulda görüşürüz.
-Görüşürüz kardeşim, kendine iyi bak.
Ercan'ın yanından ayrılarak eve doğru ilerlemeye başladım. Anayoldan üç cadde daha ileri gitmem gerekiyordu eve varmam için. Tüm yol boyunca o kızın yüzünde ki o tatlı gülüşler hiç aklımdan çıkmıyordu. Lanet olası bir yüzü vardı, Tanrı sırf onu izleyelim diye yaratmış gibiydi. Aşk tanrısı Eros bu tatlı hatunu göremediği için çok şanslıydı eğer görseydi tüm o lanet olası aşk oklarını kendisi ve onun için harcardı, hatta ve hatta gider diğer tanrılardan yardım isterdi.
Bizim eve inen caddeye varmıştım, bir gariplik var ki bizim evin önünde bir çok insan vardı. Büyük mavi demir kapı sonuna kadar açık, bir çığlık var ortada! Bu çığlık babamın! Babamdan geliyor! Lanet olsun neler oluyor! Sırtımda ki çantayı yere fırlatarak hızla eve doğru koşmaya başladım. Kalabalığın akrabalarımızdan, komşularımızdan oluştuğunu yaklaşınca farkettim. Kalabalığın içini hızla yararak, evin içerisine büyük bir endişe ve korkuyla daldım. Tanımadığım komşuların yüzlerini o gece görmüştüm. Evin içerisine girdim, oturma odasının kapısını açınca gördüklerimden ötürü yorgun dizlerimin üzerine düştüm. Gözlerim bir hızla yaşlarını yere dökmeye başlamıştı bile..
Bugün benim cenaze günümdü tatlı bayan. Bugün birini kaybettim tatlı bayan. Bugün senden daha tatlı, daha şefkatli, daha merhametli birini kaybettim. Unutmuşum Annem senden daha tatlıydı, Ercan'a da yalan söylemişim.
Ben bugün annemi kaybetmişim, daha yeni haberim oluyor ulan!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şehrin Orospusu
Ficțiune adolescențiİki gencin yaşadıkları kasabadan sıkılıp, defalarca şehre yürüyerek gitmeleri, her gittiklerinde gördükleri manzara farklı farklı. Bir manzara var ki, defalarca gitmelerine sebep olan. O manzara ki hayatları dağıtan. O manzara ki Lanet şehre yağmur...