5

1.2K 51 0
                                    

3 Ay sonra...

-Bilir misin anne, sen gittikten sonra babam bizi terk etti. Bir pazar sabahı bavulunu topladı, evde neyi var neyi yok aldı ve gitti. Ablam.. Ablam beni ne arar oldu ne sorar.. Eskisi gibi aramıyor evi, kimse gelmiyor evimize artık. Komşular sanki öldü bir haber çıkmıyor. Senin ölümün bizi dağıttı anne. Abim.. Abim eskisinden daha fazla uyuşturucu içiyor, başı belada.. Dün birini bıçaklamış, polisler geldi aldı. Nezalette şuan mahkemeye çıkacak. Ben.. Ben ortada kaldım Anne. Ercan'dan başka kimsen yok, beni bir o arıyor, bir o soruyor, bir o yanımda, sigaram kalmıyor o getiriyor. Ulan niye öldün be.. İnsan çay içtikten sonra ölür mü? Kalp kriziymiş! Tüm kalpleri sikeyim sana birşey olmasaydı keşke. İyi de anne sen bu toprağın altında rahat edemezsin ki? Belin ağrır senin. Hem eve geri gel hadi Anne, uyan Anne..

Ağustos'un ortalarındayız. Ben gecenin bir vakti evden çıkıp, annemin mezarının başına gelmiş, onunla konuşmaya çalışıyordum. Cevap vermiyordu, uyuyordu. Derin bir uykuya dalmıştı, kimse uyandıramazdı artık onu. Ne kadar saçma bir ölümdü onunkisi, düşünsene evde sıcak bir ortamda televizyonun karşısında bir bardak çay içiyorsun, ardından gelen bir kriz hiç kimseye farkettirmeden kadının canını sessizce alıyor, bu mu lan hayat dediğiniz?

-Beş parasız kaldım, Anne. Evde yiyecek tek lokmam yok. Senin hayalinden başka kimse yok evde. Bazen öyle bir hayale giriyorum ki, sen sabah kahvaltı masasını hazırlıyorsun, bende uyanıp masaya oturuyorum ve lanet olası ellerim hayalimde ki masada yemek yemeye uzanıyor..

Gecenin bir vakti annemin mezarının başının ucunda son sigaramı içiyordum. Arkamdan bir tıkırdı duydum, gözyaşlarını silerek kafamı arkama çevirdim ve Ercan'ın bana doğru yaklaştığını gördüm.

Ercan: Nasılsın, ne yapıyorsun?

Bir cevap veremiyordum çünkü sessizce oturduğum yerde gözyaşlarımı dökmekle uğraşıyordum.

-Söylesene Ercan, Tanrı dediğimiz varlık bir insanın annesini hayatından koparıp alacak kadar vicdansız mı? Konuş be Ercan, iyi insanlar ölmek zorunda mı? Dünya'da onlarca ölüm nedeni varken kalp krizi geçirmek te nedir?

Ercan ağzını dahi açmıyordu, yanıma gelip oturmuş, sigara yakıyordu.

-Ah be Ercan, şu siktiri boktan Dünya'da bir sen kaldın yanımda. Senin ekmeğini yiyorum, senin sigaranı içiyorum, seninle konuşuyorum, seni görüyordum..

Lafımı yarıda keserek;

Ercan: Kerim.. Sen benim kardeşimsin biliyorsun değil mi? Ölen sadece senin annen değil benimde annem. Kerim, kardeşim bak ne desem boş biliyorum ki boş lakin kendimizi toparlamamız lazım. Kendine gelmen lazım. Bak sabaha az kaldı, istersen bugün şehre inip birşeyler yapalım?

-Aslında güzel olur..

Ercan: Tamam hadi kalk bizim eve gidelim, sabah oluncada şehre gideriz.

-Olur, yoksa kafayı yiyeceğim.

Ercan kendisu ayağa kalkarak, kolumdan tutup beni ayağa kaldırdı. İkimiz mezarlıktan yavaşca ayrılarak ana caddeye çıktık, kısa bir süre sonra Ercan'ın evine vardık. Ercan cebinde ki anahtarla kapıyı sessizce açtı ve içeriye girdik, Ercan kapıyı örttü ve ayakkabılarımızı çıkararak, Ercan'ın odasına çıkarak, bir koltuğa oturduk.

Ercan: Biliyor musun, ben annemi kaybettiğimde çok küçükmüşüm, yani beni bir elinle bile havaya kaldırıp fırlatabilecek kadar küçükmüşüm. Hiç ağlamamışım o vakit. Hiçbir şeyden haberim yokmuş gibi kundakta yatıyormuşum. Bana teyzem sahip çıkmış, babamı hiç görmedim be, hiçbir zaman ondan haber alamadım. Bir fotoğrafı var sadece, annem öldükten sonra teyzem onun üzerinden fotoğrafı almış. Bir o fotoğrafı var işte bak o siyah dolaba asılı.

Ercan ayağa kalkarak, elbiselerini astığı siyah dolabın dibine doğru ilerledi ve eliyle fotoğrafı aldı tekrar yanıma gelerek oturdu ve fotoğrafı bana gösterdi.

Ercan: Bak bu babammış, çok zeki adammış, annem onun için bir gecelik zevkmiş kısacası annemi kullanmış ve sonra onun hayatından siktir olup gitmiş. Annem bir daha onun yüzünü görememiş bile. Gel vakit git vakit, aklım başıma geldiği an, artık nefesimi kesen yaşıma geldiğim an anladım, neyi anladım kardeşim biliyor musun? Annesiz yaşamanın, babasız yaşamanın hiçbir anlamı olmadığını. Ulan amına koyim okulda arkadaşlarımın velileri gelirdi toplantıya olsun ona buna olsun ottan boktan sebeplerden ötürü olsun ben ağlardım lan. Ağlardım bir köşeye geçip, kimsenin bir haberi olmazdı. Zoruma giden ne biliyor musun, acım var ama bu acıyı kimse tatmamış, bir ben biliyorum, sabrediyorum, tutuyorum kendimi, sıkıyorum dişimi ama ne zaman bir aile tablosu görsem kendimi bir yalnızlıkta ağlar halde buluyorum. Babama karşı bir intikam hevesi var içimde, inanıyorum ki bir gün onun karşısına çıkıp "Orospu çocuğu iki dakikalık zevkin, bir ömür acı çekmek zorunda insanlara bedeldi" diyeceğim ve onu bulduğum halde öldüreceğim!

Oturduğumuz yerde ikimizinde yüzleri ağlamaktan ıslanmıştı. Ercan yüzünde ki yaşları silerek;

Ercan: Bak kardeşim Güneş bugün bizim mutluluğumuz için doğuyor. Haydi kalk hazırlanalım.

Ercan elinde ki fotoğrafı siyah dolabına tekrar astı ve pencereyi açarak, içeride ki bayatlamış havayı tazeledi.

Şehrin OrospusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin