-0.4

304 29 37
                                    

Yeni kapağımız nasıl? Tamamiyle kitabı yansıtan bir kapak olmasına özen gösterdim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yeni kapağımız nasıl? Tamamiyle kitabı yansıtan bir kapak olmasına özen gösterdim.

Bir hafta sonra, Seoul.

12 Mart 2016

Bir adam.

Etrafı alevlerle çevrili olmasına rağmen, üşüyor.

"Ne düşünüyorsun böyle kara kara?" Deiji'nin aşık olduğu sesi kulağına büyük bir ziyafet verirken, tüm düşüncelerini buruşturup yakınlardaki bi çöp kutusuna fırlattı. Derin bir nefes alıp, sevdiği kadının gözlerine baktı.

"Hiç, sadece önemsiz şeyler. Bitti mi işin?"

"Evet, patronum senin beklediğini görünce erken çıkabileceğimi söyledi. Kendisi pek beklemeyi ya da bekletmeyi seven bir insan olmadığı için arada böyle izin veriyor." dedi ve on beş dakika önce Sung Gyu'nun oturduğu masada unutmuş olduğu telefonunu alıp çantasına koydu. "Bu arada beni bu kadar beklemenin sebebi ne? Ne istiyorsan söyleyip gidebilirdin. Ben de bekletmeyi pek sevmem." Gülümsedi.

"Söylenilecek bir şey olsaydı telefonda söylerdim." diye karşılık verdi Sung Gyu genç kızın cümlelerine. Daha sonra ayağa kalktı ve birlikte kapıya doğru yürümeye başladılar. Sung Gyu kızın birkaç adım gerisinde durmaya özen gösteriyordu. Genç kıza aniden bu kadar yüklenmenin iyi olup olmayacağını bilmediği için içinde bir endişe vardı. "Seni hafızanı kaybetmeden önce gittiğimiz yere götüreceğim, ne dersin?" Heyecanla sordu.

"Bana bizi hatırlatmaya kararlısın değil mi?" Deiji bir kez daha gülümsedi. "Bana bu kadar değer verdiğini görmek ve sevildiğimi hissetmek hoşuma gidiyor. Umalım ki doktorun sonsuza dek geri gelmeyeceğini söylediği hafızam bir mucize olsun da geri gelsin. Seni hatırlamak istiyorum." dedi ve derin bir nefes aldı. Başını hafifçe önüne eğmişti kızaran yanaklarını saklamak istercesine.

"Hatırlatacağım, güzelim. Beni hatırlaman için elimden gelenin en iyisini yapacağım."

※※※

Min elindeki kalemi çalışma masasına birkaç kez sinirle vurdu. Gözleri neredeyse üç gündür uyumadığı için kan çanağına dönmüş, başı sıkıntıdan ağrımaya başlamıştı. Uzun zamandır yaptığı bu iş, Sung Gyu ile tanıştıktan sonra iyice garipleşmeye başlamıştı. Sürekli içinden çıkamayacağı sorunlarla karşılaşıyordu. Bir yandan evi geçindirmek ve küçük kardeşini okula göndermek için uğraşırken diğer yandan babaannesinden kalma bu geleneği sürdürmek ona zor geliyordu. Otuz iki yıllık hayatı boyunca bir kez bile gönüllü olarak diğer dünyanın varlıklarına bulaşmak istememişti. Fakat şu an elinde yardıma muhtaç, en az küçük kardeşi kadar sevdiği genç bir adam vardı ve eğer ona yardım etmek istiyorduysa, tüm bunlara katlanmalıydı. "Bitecek." diye mırıldandı kendine güç vermek istercesine. "Bitmek zorunda."

00:01 // kim sunggyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin