-2.4

120 18 24
                                    

Sung Gyu'nun, içindeki şüpheleri ve aklını karıştıran soruları bir kenara koymasının vakti gelmişti. Eğer hayatına bu şekilde devam etmek istemiyorsa belki de bu hayaleti dinlemeliydi. Emin değildi fakat gizemli sandığın anahtarının Danbi olduğunu düşünüyordu. Hislerine ne kadar güvenebilirdi açıkçası bundan da emin değildi. Ama geçmişine dönüp bakınca düşüncelerinin onu asla yanıltmadığını gördü. Yine öyle olmasını umaraktan sordu. "Sahi biz neden buradayız? Etrafta bir katil de olmadığına göre, bu kız Tanrı'nın bile unuttuğu bu fabrikaya nasıl geldi?" Sözlerinin Danbi'yi kızdırdığını o anlık bilmiyordu.

"Tanrı bile unutmuş olabilir fakat ben herkese hatırlatacağım. Bunun için de sana ihtiyacım var. Ve sen Sunggie, tam olarak bu yüzden buradasın." Hayalet başını sol omzuna yatırıp, rengi mor ile siyah arasında gidip gelen dudaklarını büktü. "Bir anlaşma yapacaktık; unutmadın değil mi?"

Sung Gyu'nun şüpheleri giderek kabarsa da sakin kalmaya çalışıyordu. Bu zamana kadar sinir krizi geçirmemesinin tek nedeni de sürekli sakin kalmaya çalışması değil miydi zaten? Küçük gözlerini kısıp kaşlarını çattı. "Anlaşmayı duyana kadar onu kabul etmeyeceğimi daha önce de belirttim." Elleri farkında olmadan dizlerinin üzerine dökülen saçları okşarken devam etti. "Önce bu durumdan nasıl kurtulacağımı söyle, sonra da ne istediğini. Eğer işime gelirse kabul ederim."

Danbi, bir genç adamın zarif parmaklarıyla okşadığı saçlara bir de kendisine baktı. Morali bozulmuştu fakat yüzündeki alaylı sırıtışı yok etmedi. Arkasında gizlenebildiği tek şey alaylı gülümsemesi iken onu da kaybedemezdi. "Elbette önüne bir anlaşma sunacağım." dedi kutuların oraya doğru yönelirken. "Ama önce anlatmam gereken birtakım şeyler var." Eliyle kutulara dokunmak ve onları fabrikanın dört bir yanına fırlatmak istedi. Ama bu sadece bir istekle kalmak zorundaydı. Dünya mallarına dokunamayacağını çok iyi biliyordu. Zaten sırf bu yüzden, Sung Gyu'yu buraya çağırmak için korkudan ölmek üzere olan Deiji'yi kullanmamış mıydı? Daha önce de defalarca kez kullandığı gibi...

Kıza acıyordu; hatta yıllardır onu kullandığı için hayatı boyunca hiç olmadığı kadar pişmandı. Genç kızın en güzel yılları onun yüzünden mahvolmuştu, bunu inkar etmeyecekti. Ama şu raddeden sonra da ne yazık ki elinden bir şey gelmezdi. Üstelik her şeyin suçlusu o değildi ki: Böyle olmasını isteyen Deiji idi. En azından bugün bitene kadar dayanmalıydı genç kız.

"Davet mi bekliyorsun?" diye sordu Sung Gyu uzun süreli sessizliğin ardından. Bu ürkütücü yerde çürük kokusu yüzünden nefes alamamak onu delirtiyordu. Neden dışarıda temiz havayı ciğerlerine çeke çeke konuşmak yerine bu boğucu fabrikadaydılar ki? Bomboş yolun suyu mu çıkmıştı? "Başlasan artık. Fazla vaktim yok; Deiji'yi hastaneye götürmem gerek."

Danbi, hâlâ Deiji'yi umursayan Sung Gyu'ya bir bakış atıp boğazını temizledi. Duygularının kırıklarını genç adama hissettirmek istemiyordu. "Onu merak etme. Sadece korkudan bayıldı."

"Neden korktu ki?"

"Benim yüzümden. Onu sana mesaj atması için biraz tehdit etmiş olabilirim." Hayalet, yüzüne onu öldürecekmiş gibi bakan Sung Gyu'dan rahatsız olduğunu belli etmeye çalışırcasına saçlarını yüzünün önüne getirdi. "Ve tabii ki öğrendikleri de onda şok etkisi yaratmış olabilir, emin değilim."

Sung Gyu nasıl bir durumun içine düştüğünü düşünmeden edemiyordu. Deiji hayaletleri göremiyordu ki, Danbi'den nasıl korkabilirdi? Ve bir de öğrendikleri vardı; neydi onlar? "Ona ne anlattın?"

"Birazdan duyacak olduğun her şeyi. Ah, Deiji yüzünden ikinci kez anlatmak zorunda kalıyorum. Bunun benim için ne kadar zor olduğunu kimse bilmiyor. Ama madem başladım, bitirmem de gerek öyle değil mi?" diye sordu elini havada rastgele sağa sola sallarken. Bu sırada tenine değen rüzgarı hissedememek onu bayağı üzse de, bir kez daha duygularını içine atıp onları yok saydı. Duygusal olmanın ne yeri ne de zamanıydı. "Eğer sen de onun gibi bayılacaksan önceden haber ver, tamam mı?" diye sordu derin bir nefes almadan hemen önce. İnsan olmadığını bilmesine rağmen nefes alıyormuş gibi yapmak hoşuna gidiyordu.

00:01 // kim sunggyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin