-1.0

133 20 10
                                    

Telefonu kapatıp yatağının üstüne fırlattı. Min'le buluşacakları vakte kadar yapacak bir şeyler bulması gerekiyordu fakat aklında en ufak bir fikir bile yoktu. Uyumak istese, uykusunu fazlasıyla aldığı için gözleri sonuna kadar açıktı. Yena büyükbabasını ziyarete gideceği için onunla da buluşamazdı. Dongdong ile zaman geçirmeyi denese, o parlak tüylü sevimli yaratık uzun zamandır Sung Gyu’nun karşısına çıkmıyordu. Bir süre önce doldurduğu kaptaki mamadan bir gram bile eksilmemişti. Genç adam sevimli kedinin nerede olduğunu bilmiyordu fakat yemek bakımından iyi olduğundan emindi. Zaten normalde de pek fazla şey yemiyordu, bu da demek oluyordu ki şu zamana kadar açlıktan ölmediyse şimdi de ölmezdi. Kesinlikle apartmanın bir köşesinde uyuyakalmıştı. Aklında bunlara benzer onlarca fikir dolaşırken mutfağa gitti.

Yena konusuna gelince; genç kız ile kısa zamanda oldukça iyi iki arkadaş olmuşlardı. Birbirlerini anlıyorlardı ve ellerinden geldikçe de birbirlerine yardımcı oluyorlardı. Ona bu kadar kısa zamanda alışmasının en büyük nedeni de buydu zaten. Genç kız, yıllardır aradığı insanı bulmuş gibi hissettiriyordu Sung Gyu'ya. Arada garip konuşmalar yapsa da, o kızı tatlı bulduğu aşikardı. Hatta bazı zamanlarda onun dinlemek Sung Gyu'ya iyi geliyordu. Onunla aralarında özel bir çekimin olduğunu çok iyi biliyordu.

Ve hiç farkında olmadan genç kızı hayatının merkezine sürüklüyordu.

Buzdolabını açtığında, büyük bir hayal kırıklığına uğradı. İçi tamamen boştu. Ne zamandan kaldığı belli olmayan bir süt şişesi, bir su şişesi ve küçük bir tabağa dilimlenmiş peynirden başka hiçbir şey yoktu. Uzun zamandır kahvaltı yapmaya Yena'nın evine gittiği için ve diğer öğünleri de dışarıda yediği için eviyle ilgilenme fırsatı bulamamıştı. Eğer bir şey alacaksa da, kahvaltıyı Yena'nın evinde yaptığı için oraya alıyordu. Son zamanlarda uyumak dışında eve uğramadığını hatırladı. Pek iyi günler geçirmese de burası onun eviydi. Evini özlemişti.

Gün geçtikçe evini bile umursamayacak kadar çok değişiyordu Sung Gyu.

Bu iki ay içerisinde yeterince değişmişti zaten: Hem zihinsel ve ruhsal hem de fiziksel yönden. Hayatında değişmeyen tek şey, Deiji'ye duyduğu büyük aşkıydı. Fakat onda da zamanla azalma olmuştu. Eskisi kadar kafasına takmıyor, elinden geldiğince onu unutmaya çalışıyordu. Şu an ne yapıyordu, kiminle birlikteydi bilmiyordu. Ama kalbinin bir köşesi daima onunla doluydu. Çünkü, aklından çıkarsa bile kalbinden çıkaramayacak kadar çok sevmişti onu.

Bu hale nasıl gelmişlerdi? Onu ilk günkü gibi sevdiğini hissediyorken, nasıl olmuştu da bu vaziyete kadar sürüklenmişlerdi? Şimdi aralarında aşılmaz engeller, yan yana olsalar bile birbirlerine dokunamayacakları kadar mesafe vardı.

Hayat, diye düşündü Sung Gyu. Karşımıza ne zaman ne çıkaracak asla bilemeyiz.

Ani bir hareketle mutfaktan çıkıp yatak odasına doğru ilerledi. Gidip ev için alışveriş yapsa hiç fena olmayacaktı.

Yatağın üstüne fırlatmış olduğu telefonunu ve masasının üstünde duran cüzdanını cebine koyduktan sonra, kapıyı kilitleyip evden çıktı.

※※※

Uzun zamandır Seul'e hiç uğramayan genç adam, otobüsten indiğinden beri garip hissediyordu. Buraya en son, Deiji'ye veda ettiği gün gelmişti.

Başını sağa sola sallayıp, adımlarını hızlandırarak yürümeye başladı. Aslında mutfak için gerekli olan alışverişi, evinden iki sokak ötede bulunan manavdan da yapabilirdi fakat onun asıl istediği oradan biraz uzaklaşıp rahat bir nefes almaktı. Ayrıca Seul'ü fazlasıyla özlemişti. Burada bir sürü anısı vardı. Özellikle de Infinite üyeleri ile birlikte o kadar çok anısı vardı ki, baktığı her yerde onları görüyordu.

00:01 // kim sunggyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin