-0.5

194 24 9
                                    

"Deiji!"

Sung Gyu, birkaç dakika önce Min'e mesaj atmak için eline aldığı telefonu kenara koyup sevdiği kadının solmuş yüzüne baktı. Endişeliydi.

"Deiji beni duyuyor musun? İyi misin?"

"Neredeyiz, Sung Gyu-ah?" diye sordu Deiji yavaşça yattığı yatakta doğrulmaya çalışırken. Boğazında tatsız bir acı vardı ve sanki dayak yemişcesine her tarafı ağrıyordu. Buna bir anlam veremezken yeni yeni netleşmeye başlayan ortama göz attı. Burası uzun yıllar önünden bile geçmek istemediği bir binaydı.

"Hastanedeyiz. Kendini nasıl hissediyorsun?" Sung Gyu'nun endişesi hala geçmemişti. Sevdiğine bir şey olmasından çok korkuyordu.

"Niye buradayız?" Sorusuna soruyla karşılık verdi Deiji. Niye burada olduğuna ve neden yanında Sung Gyu'nun olduğuna bir anlam veremiyordu.

"Bayıldın." Sung Gyu anlamazcasına Deiji'nin güzel yüzüne baktı. Yavaş yavaş yüzüne kan gelmeye başlamıştı.

"Sen neden yanımdasın? Ablam nerede?"

"Oh, hatırlamıyor musun? Beraber sen hafızanı kaybetmeden önce son olarak gittiğimiz yere gitmiştik. Sonra... Sonra talihsiz bir olay oldu. Nasıl anlatabilirim... Bir şey gör-"

Deiji derin bir nefes alıp "Sung Gyu sen ne saçmalıyorsun?" diyerek karşısındaki telaşlı adamın sözünü kesti. Onun tatlı, küçük gözlerini bir süre inceleyip devam etti. "En son evdeydim Sung Gyu ve ablam da yanımdaydı. Sonra markete gitti ve beni bir süreliğine yalnız bıraktı. Sonra... Garip bir şekilde sonrasını hatırlayamıyorum."

Genç adamın gözleri dehşetle açıldı. "Bana bir dakika ver." Ani bir hareketle kenarındaki telefonu aldı ve bir hışımla odadan çıktı.

Bir şeyler ters gidiyordu.

※※※

Sung Gyu'nun telaşlı bir şekilde dışarı çıkmasının ve kapının önünde hararetli bir konuşma yaptıktan sonra oradan uzaklaşmasının üzerinden neredeyse 20 dakika geçmişti. Deiji bu kadar uzun zaman boyunca genç adamın ne yaptığını merak ediyordu. Neden bu kadar endişelenmişti ki? Sadece bayılmıştı: Yani en azından onun gözünden şu anlık olaylar bu kadar basit görünüyordu. Boğazındaki acıya bir anlam verememiş olmasına rağmen kendisini iyi hissediyordu. Hatta Sung Gyu dışarıya çıktığından beri ruhu o kadar sıkılmıştı ki, ayağa kalkıp hastane odasının küçük penceresini bile açmıştı. Şimdi daha iyi hissediyordu, nefes alması kolaylaşmıştı.

Pencereden dışarıya doğru bakıp etrafı süzdü. Sürekli gidip geldiği hastane değildi burası. Daha çok kırsal kesimdeki küçük hastanelerden birisine benziyordu olduğu yerden etrafa bakınca. Tam karşısında deniz tüm maviliğiyle içini ısıtan güneşin altında parlıyordu. Havada çiçek kokuları adeta dans ediyordu. Dışarıda yaşam vardı.

Geriye çekilip hastane odasını inceledi. Büyük hastanelerdeki gibi her şey vardı ama onlar kadar konforlu değildi. Biraz daha düşündüğünde az önce kalktığı yatağın o kadar da yumuşak olmadığını anımsadı. Belki de vücudunun her bir uzvunun ağrımasının nedeni bu yataktı, bilemiyordu.

Odanın içinde yatak ve adını bilmediği bir çok makine haricinde küçük bir koltuk ve komodin vardı. Komodinin üzerinde kendi telefonunu gördüğünde ağır adımlarla yürüyüp oraya ulaştı. Telefonu eline aldığı gibi saate baktı ama gözleri ister istemez tarihe de takılmıştı. Bir anlığına şaşkınlıktan nefes almayı unutsa da daha sonra bayıldığını hatırlayıp derin bir nefes aldı. Korkmuştu. Daha önce hiç bu kadar uzun süre baygın yattığını hatırlamıyordu. Açıkçası olanları çok merak ediyordu. Sung Gyu içeri girer girmez onu büyük bir sorguya çekmeyi planlıyordu.

Telefonunu tekrar aynı yere koyup yatağın üzerine oturdu. Geriye yaslanıp bir süreliğine gözlerini dinlendirmek için onları kapattı. Ne olduğunu hatırlamak amacıyla sabah kalktığından beri yaptıklarını düşünmeye başladı. O gün izinli olduğu için ablasıyla beraber evde güzel bir zaman geçirmeyi planlamıştı. Bu yüzden sabah kalkıp kahvaltıyı hazırlamış ve ablasını uyandırmıştı. Kahkahaların eksik olmadığı bir kahvaltıdan sonra kitaplığın altındaki küçük dolaba önceden koymuş olduğu filmlerden iki tanesini çıkarmıştı ve ablasına hangisini izlemek istediğini sormuştu. Bir seçim yaptıklarından sonra kendisi filmi hazırlarken ablası da atıştırmalık bir şeyler almak için markete gitmeye karar vermişti. Buraya kadar her şey normaldi, dün yaptıkları tam olarak bunlardı. Peki sonrasında ne olmuştu da bayılmıştı? En son 2 gün önce doktora gitmişti ve doktor her şeyin yolunda olduğunu söylemişti. O halde nasıl birdenbire bayılmıştı? Yoksa doktor onu üzmemek için mi her şeyin yolunda olduğunu söylemişti? Ve en önemlisi şu an ablası neredeydi? Böyle bir durumda yanında olması gerekmez miydi? Sung Gyu'nun nereden haberi olmuştu? Neden beraber bir yere gittiklerini iddia etmişti? Patronu, onu arayıp işe gelemeyeceğini haber veren olmuş muydu?

Sung Gyu'yu içeriye girer girmez tutulacağı büyük bir soru yağmuru bekliyordu.

※※※

Diğer apartmandan yükselen piyano sesi.

Korkuyor.

Bir adam.

Etrafı alevlerle çevrili olmasına rağmen, üşüyor.

Genç kız terden adeta sırılsıklam olmuş bir şekilde fırladı yataktan. Kalbi oldukça hızlıydı ve nefes alışverişinin de ondan bir farkı yoktu.

"Ah, sanırım ölüyorum!" diye bağırdı kendi kendine. Daha sonra bir hışımla ayağa kalktı ve elbise dolabına ulaşıp eline geçen ilk kumaş parçalarını aldı. Rahatlamaya ihtiyacı vardı. Sanki vücudu, rüyasındaki yangında cayır cayır yanmaya hala devam ediyordu. Bu histen kurtulması gerekiyordu. Pencereleri açsa bir işe yarayacağını düşünmüyordu, bunu daha önce defalarca kez denemişti. En iyisi buz gibi bir suda duş almaktı. Bu onu ancak kendisine getirebilirdi.

Banyoya koşar adımlarla ulaştı. Rüyasındaki o ölümle bezenmiş yanık kokusu hala burnundaydı. Yüzünü buruşturdu. Son günlerde bu rüyayı daha çok görmeye başlamıştı. Nedenini merak ediyordu. Neden bu rüyayı -belki de ona kabus demeliydi- görüyordu ki? Ne ile alakalı olabilirdi? Dertleri altında ezildiği yetmezmiş gibi bir de bu çıkmıştı başına. Artık mantıklı düşünemiyordu genç kız. Bir dert ona fazlasıyla yetiyordu da artıyordu bile. Buna hiç gerek yoktu.

Soğuk suyun altına girdiğinde ve tüm vücudu uyarılmışcasına titrediğinde bile, genç kızın ruhu yanmaya devam ediyordu.

00:01 // kim sunggyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin