YR-19

353 20 1
                                    

Multimedia-Azra

''Ya bi gitsene başımdan! Kim oluyosun sen?''

Arkamı dönüp gidiyordum ki Deniz arkamdan seslendi.

''Seni anlayan ve tüm sırlarını bilen tek kişi oluyorum. O Yalın denen şımarık da seni bıraktı gitti değil mi? Çünkü o seni anlamıyor. Duygularını bilmiyor. Ama ben biliyorum. Seni gerçekten tanıyan tek kişi benim.''

Haklıydı. Bütün sırlarımı verdiğim tek kişiydi. Birlikte o kadar zaman geçirmiştik ki hangi olaya ne tepki vereceğimi adı gibi biliyordu. Duygularımı da biliyordu. Beni gerçekten tanıyan tek kişi oydu. Beni incitmeyen tek kişi de oydu. Yalın'la olmak ondan daha iyi olabilirdi. Ama ben onunla çıkar ilişkisine girmiştim. Onu belli miktar para karşılığında seviyor gibi yapmıştım. Yine böyle bir şey olacaktı.

''Bak Deniz, seninle bir ilişkiye girmemi istiyorsan tamam. Ama çıkar ilişkisi olacak!''

Deniz bıkkın bir şekilde cevapladı.

''Off. Ne kadar istiyosun?''

''En az 20 bin!''

''Yuh Rüya! Uçtun yani sen de. Tamam çıkar ilişkisi falan dedik de bu da çok fazla.''

Umursamaz bir tavırla konuştum.

''Tamam. Bay bay!'' dedim ve eve doğru yol aldım. Giderken bakkala uğrayıp bir paket sigara almayı da ihmal etmedim tabi.

Eve geldiğimde yapmam gereken bir iş olduğunu fark ettim. Yalın'la çekindiğimiz fotoğraf hala sapasağlam duruyordu. Ve ben onlara baktıkça ağlamak istiyordum. Bu işi hemen halletmeliydim. Hızlı adımlarla odama çıktım ve yastığımı yere fırlattım. Çünkü fotoğraflar yastığımın altındaydı. İlkini aldım ve parçaladım. Ama yırtık parçalar hala gözüküyordu. En iyi fikir yakmak diye düşündüm. Tehlikeli bir iş de olsa cebimden çakmağımı çıkardım ve ikinci resmi yakmaya başladım. Üç, dört, beş diye ilerlerken son resme gelmiştim. O sırada odamda büyük bir sis bulutu ve duman oluşmuştu. Kötü kokuyordu. Öksürmeye başladım. Nefes almakta zorlanıyordum. Güçlükle pencereleri açtım. Ama hiçbir işe yaramıyordu. Çakmağı söndürmediğim sürece ne duman ne de sis gidecekti. Çakmağı söndürmeye çalıştım. Ama aksilikler bitmiyordu. Çakmak sönmüyordu. Öksüre öksüre kapıya gittim. Ama kapıyı açmayacaktım. Dumanın bütün eve yayılmasından ve annemin zehirlenmesinden korkuyordum. Sadece ''Anne!'' diye bağırdım. Belki ambulans falan çağırır diye. Son bir kez bağırırken yavaşça gözlerim kapandı ve yere yığıldım.

Gözlerimi açtığımda karşıma 5 kişi gördüm. Annem, Azra, Almira, Berk ve... Ve Yalın. Yalın? Yalın! Yalın gelmiş olamazdı. Bu mümkün değildi. Yeni kavga etmiştik. Neden geliyordu ki? Ben ona kırgındım. Belki o barışmak istiyor olabilirdi. Siniri geçmiş de olabilirdi. Ama ben hala ona sinirliydim ve barışmak istemiyordum. Ve o beni gurur yapmakla suçlayacaktı. Ama bu gurur falan değildi. Yalın beni anlamıyordu. O sadece son birkaç ay içinde yaşadığım zorlukları biliyordu. Acaba sormuş muydu hiç çocukluğun nasıl geçti diye? Berbat geçmişti. Ve Yalın bana 'Bunları söyleyecek kadar ne yaşamış olabilirsin' diyordu. Beni anlamıyordu işte. Beni anlamayan biriyle çıkmak istemiyordum. Onu sevmek de istemiyordum. Ve Yalın bunu anlamayacak, bana kızacak ve tekrar kavga edecektik.

''Sana bir şey söyleyeceğim.''

Yalın sesiyle düşüncelerimden ayrıldım. Odada sadece ikimiz kalmıştık. Diğerleri neredeydi? Umurumda mıydı? Hayır.

Yalın ikinci defa düşüncelerimi bölerken ben de ona ölümcül bakışlar atıyordum.

''Rüya buraya seninle barışmak istediğim için falan gelmedim. Böyle düşünüyorsan öncelikle o düşünceleri kafandan at. Annen aradı ve seni sakinleştirmemi falan istedi. Ben de sırf Merve Teyze istedi diye geldim. Yoksa gelmeyecektim.''

Yalın'ın Rüya'sı #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin