Medyadaki şarkıyı, ben söylediğim yerde açın.
Mesaj sesine Ava ve Begüm de uyanmıştı. İlk soruyu Begüm sordu.
''Ne oldu Rüya? Sabahın 8'inde kim mesaj atmış?''
''Annem.''
Begüm ve Ava donup kalmıştı. Bir süre sessiz kaldıktan sonra sessizliği bozan Ava oldu.
''Ne dedin sen?''
''Annem.''
''Ne demiş peki?''
Onlara mesajı gösterdim.
''Ben hemen hazırlanıp hastaneye gideceğim.''
''Rüya önemli bir şey mi? Ben de geleyim.''
''Gerek yok Begüm, sağ ol.''
''Olmaz olmaz. Benim içim rahat etmez. Ben de geliyorum. Ava, sen de gelecek misin?''
Ava biraz geç de olsa cevap verdi.
''Hayır. Ben sizi burada bekleyeceğim. Kahvaltı falan hazırlarım.''
''Tamam,'' deyip hazırlanmaya koyulduk.
Birkaç saat sonra hastanedeydik.
Anneme mesaj attım.
Gönderilen: Annem
Anne nerdesin?
Çok geçmeden mesaj geldi.
Gönderen: Annem
Yedinci kattayım. Çabuk gel!!!
Deli gibi bir hızla 7. kata doğru çıkmaya başladım. Begüm arkamdan koşuyordu.
''Rüya dur! Asansöre binsek daha iyi olur!''
Nefes nefeseyken ona cevap verdim.
''Olmaz. Asansöre vakit yok!''
Yedinci kata çıktığımda ayakta duracak halim yoktu. Hemen annemin yanına oturdum.
''Anne, iyi misin!?''
''Ben iyiyim. Sorun, Hayal.''
''NE?!'' diye çığlığı bastım. Aynı, annemin beni evden kovduğunu söylediği zamanki gibi.
''Anne ne oldu Hayal'e!''
-Şarkıyı burada açın-
''Hayal, ne zamandır kansermiş. Ama haberimiz yokmuş.''
''Ne zamandır!?''
''Doğduğundan beri. Çok geç fark ettiğimiz için tedavisi çok zor olacakmış. Doktor öyle dedi. Hayal şu an yoğun bakımda. Ölme tehlikesi çok yüksek. Yaklaşık %80. Siz isterseniz gidin. Bir gelişme olursa haber veririm.''
''Anne sen nasıl bu kadar sakinsin ya!? Çocuğun ölüyor çocuğun!''
''Rüya, siz gidin dedim. Bir şey olursa haber vereceğim.''
Hızlı hızlı yürüyordum çünkü sinirliydim.
Eve vardığımızda Ava bize öyle bir bakış attı ki, sanki karşısında yürüyen bir ölü görmüş gibiydi.
''Ne oldu niye öyle bakıyorsun Ava?'' dedi Begüm.
''Suratınıza bakın. Bembeyaz olmuşsunuz. Ne oldu, köpek falan mı kovaladı? Hastanede bir şey mi oldu?''
''Hayal...'' Bunu söyleyen –daha doğrusu söyleyemeyen kişi bendim.
''Ne olmuş Hayal'e?''
''Hayal doğduğundan beri kansermiş, şu an yoğun bakımda ve...''
''Ve? Söylesene Rüya çatlatma insanı.''
''Ava, Hayal'in... Ölme riski çok yüksekmiş.''
Bunu söyler söylemez ağlamaya başlamıştım.
''Tamam, sakin ol. Yüzde kaç ölme riski var?''
''80.''
''Tamam, olumlu düşünelim. Zaten hep, asla olmaz, dediğimiz küçük ihtimaller gelir değil mi başımıza? Belki o %20'lik kısmı yaşarız ve Hayal ölmez.''
''Hiç sanmıyorum. O daha bir bebek. Bünyesi kansere karşı koyamaz. Zaten şu an yoğun bakımda. Pek dayanacağını sanmam,'' dedi Begüm. Ava'dan da bir azar yedi.
''Çok güzel moral veriyorsun Begüm! Bravo!''
''Dost acı söyler. Ayrıca ben gerçekleri söylüyorum. Sen de kıza 'belki ölmez' diyerek boşa umut veriyorsun. O kadar umutlandırma Rüya'yı. Pollyanna'cılık yapmanın zamanı değil.''
''Pollyanna'cılık mı? Belki de sen biraz olumlu olmalısın.''
''Tamam yeter şimdi kavga zamanı değil!'' dedi Begüm nihayet.
''İşine gelmeyince öyle oluyor tabi!'' diye kavgayı sürdürdü Ava.
''İşime gelmeyince mi? Ava şu an kavganın sırası mı sence? Hayal yoğun bakımda sen hala kavgayı devam ettirmeye çalışıyorsun!''
''En azından senin gibi kaçmıyorum!''
''YETER!''
Bunu dememle ikisi birden bana baktı.
''Bu durumda bile kavga mı ediyorsunuz?'' diye onlara sitem ettim. ''Artık kahvaltı yapabilir miyiz?''
''Tabi,'' dedi Ava. Ve mutfağa geçtik. Genelde kahvaltılar neşeli, bol sohbetli ve esprili olurdu. Ama bugün masanın üstünde kara bulutlar dolaşıyordu. Hepimiz keyifsizdik.
Kahvaltıyı bitirince oturma odasına geçtik. Kimseden ses çıkmıyordu. Sessizliği bozan telefonumun mesaj sesi oldu.
Gönderen: Annem
Rüya hastaneye gel.
***
Hastaneye gelir gelmez annemi buldum.
''Anne bir gelişme mi var?''
''Hem de çok büyük bir gelişme. Hayal... O...''
''Ne oldu anne söylesene!''
''Hayal...'' Annem gözyaşlarına boğuldu. Hıçkırıklar arasındayken konuşmaya devam etti. ''Onu kurtaramadılar. Hayal öldü.''
Ben de ağlamaya başlamıştım. Hem de çok şiddetli bir şekilde.
''Anne doktor nerede? Hayal'i görmek istiyorum.''
Annem karşı kapıyı işaret etti. Kapıyı sert bir şekilde tıkladım. Doktor kapıyı açtı.
''Buyrun?''
''Hayal. Hayal Çetin. Onu görmek istiyorum.''
''Morga kaldırdık.''
''Morg nerede!''
''İkinci katta. Sağdan üçüncü kapı.''
İkinci kata indim. Oradaki bir görevliden yardım istedim. Birlikte morga girdik. Hayal'in üstünü açtım. Çok masumdu. Onu cansız görünce... Kendimden bir parça kopmuş gibi hissetmiştim. Kendimi tutamadım. Tutmak da istemiyordum. Ağlamaya başladım. Hayal'in başında ağlıyordum.
''Hayal. Sen ölemezsin. Sen daha çok küçüksün. Sen benim her şeyimsin. Beni bırakamazsın.'' Sesim yükseldi. ''Nasıl ölür?! O ölemez! Ama öldü! Benim umutlarım öldü! Yaşama sevincim, kardeşim öldü. Ya benden bir parça öldü! Benim her şeyim öldü! Her şeyimi kaybettim. Hayal'i kaybettim!''
Şimdi tam anlamıyla her şeyi kaybetmiştim. Kendimden bir parçayı kaybetmiştim. Hayal'i kaybetmiştim...
Ve kitabın son bölümü.
*BAŞKA BİR KİTAPTA GÖRÜŞMEK ÜZERE, HOŞÇAKALIN*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalın'ın Rüya'sı #Wattys2016
Fiksi RemajaRüya'nın babasının şirketi hiç beklenmedik bi anda çöküşe geçer. Bu sırada Rüya'nın başına moral bozucu olaylar üst üste gelir. Ve o kötü kız,yolda gördüğü bi çocuğa aşık olur. Bir ilişkiye girdiklerinde Rüya yavaş yavaş değişir. İçinde tuttuğu her...