YR-41

246 12 1
                                    

Multimedia- Rüya'nın Dövmelerinden Biri (Diğer dövmesi 'Stay Strong' yazısıydı, geçen bölümde geçmişti)                             

                                                                                                             ***

''Bileğimden başlayıp aşağı doğru inen bir anahtar da yapabilir misin? Anahtarı başı kalp şeklinde olsun.''

''Bu biraz fazla olmayacak mı? Senin yaşında biri için, 2 dövme. Fazla değil mi?''

''Hayır değil.''

Tamer Abi, yüzünde ekşi bir ifadeyle ikinci dövmeyi yapmaya koyuldu.

''Peki Rüya, bu kalp şeklindeki anahtarın senin için anlamı ne?''

''Kalbimin anahtarı bende ve sonsuza kadar bende kalacak. Kimseye vermeyi düşünmüyorum. Çünkü kalbimin anahtarını verince, son kullanma tarihi geçer geçmez hemen geri veriyorl-''

Bileğimde hissetiğim acıyla cümlemi tamamlayamadan çığlığı bastım. Canım çok yanıyordu. Hayatımda daha önce böyle bir acıyı hiç çekmemiştim. Hayır çekmiştim.

Dövme olayı bittikten sonra teşekkür ederek dükkandan çıktım. Eve gittiğimde kimse yoktu. Sadece Hayal'in ağlama seslerini duyuyordum. Hemen yanına gittim. Kıpkırmızı olmuştu. Hemen lavaboya götürdüm ve yüzünü yıkadım. Ağlaması durmuştu ama hala sakinleşmemişti. Bunu etrafa baktığı bakışlardan ve nefes alıp verme hızından anlıyordum. Sakinleşmesi için onu salona götürdüm ve televizyonu açtım. Bu, onu biraz olsun sakinleştirmişti. Sakin olmasını fırsat bilerek merak ettiğim soruyu sordum.

''Annem nerede?''

Daha tam konuşamıyordu ama tek tük kelimeleri biliyordu. Yarım yamalak da olsa sorduğum soruya cevap verebilmişti.

''Anne. Ben. Verdi.'' Ve bana bir kağıt uzattı. Ne dediğini şimdi anlamıştım. 'Annem bana verdi,' diyordu. Demek ki annem, Hayal'e bir kağıt vermişti.

Kağıdı aldım ve okumaya başladım.

Üzgünüm Rüya, ama bunu yapmak zorundaydık. İstanbul'a dönmek için senin kararını bekleyemezdik. O kadar vaktimiz yoktu. Hemen gitmemiz gerekti. O kargaşada bir de Hayal'le uğraşamayacağımız için onu seninle bırakmaya karar verdik. Lütfen bizden nefret etme. Olaylar çok ani gelişti ve sen dışarıdaydın. Telefonlarını açmadın, biz de sana haber vermeden gitmek zorunda kaldık. Umarım bizi anlayışla karşılarsın. Affet bizi.

-Annen

Bir de bu eksikti! Haberim bile olmadan beni bırakıp nasıl gidebilirlerdi?

Telefonu elime aldığım gibi annemi aradım. İki kez çaldıktan sonra açtı.

''Sizi affetmeyeceğim! Daha dün, siz etrafımda dört dönerken, bugün bir bakıyorum; Hiç haberim olmadan yapayalnız kalmışım!''

''Anla bizi Rüya. Gitmemiz gereki-'' Annemin sözünü kesip bağırmaya başladım.

''Niye?? Niye gitmeniz gerekiyordu? O yetişmeniz gereken çok önemli işiniz, benden daha mı önemliydi???'' derken 'çok önemli' kısmına vurgu yapmıştım.

''Rüya üzgünüm ama şu an çok önemli bir işi yetiştirmeye çalışıyorum. Seninle tartışmaya vaktim yok.''

''Demek artık bana ayıracak 1 dakika bile vaktin yok? İyi! Benim de zaten size ihtiyacım yok! Ama senden son bir şey istesem yapar mısın?''

''Ne istersen.''

'BABAMI DA ALIP HAYATIMDAN DEFOLUP GİDER MİSİN?!''

Annemin cevabını beklemeden telefonu kapattım ve annemle babamın numarasını telefonumdan sildim. Bu sırada Hayal ağlamaya başlamıştı. Sanırım biraz fazla bağırmıştım ama bu sinirimin geçtiği anlamına gelmiyordu. Sinirimi Hayal'den çıkaracaktım. İstemesem de...

''KAPA ÇENENİ HAYAL!''

Hayal daha çok ağlamaya başladı. Şu an onu boğmak istiyordum. Ama onun yerine sadece kumandayı televizyona fırlatmakla yetindim. Kumanda kırılmıştı ve televizyonun camı çatladığından dolayı görüntü bozulmuştu. Buna daha da sinirlenip elime gelen ilk şeyi yere fırlattım. Ve bu şey vazo olmuştu. Hıncımı alamayıp mutfağa gittim. Kıracak bir şeyler arıyordum. Kısa bir arayış sonrası bulmuştum.

Masanın örtüsünü çekmemle her şeyin yere fırlaması bir oldu. Bununla da yetinmeyip bir tabureyi duvara fırlattım. Ama asıl yapmam gereken şeyi hala yapmamıştım. Annemin odasına girdim. Biblo, parfüm şişesi, çerçeve vb. eşyaları tuttuğum gibi pencereye fırlattım. Biblo ve çerçeve pencereyi kırıp balkona geçmişti. Parfüm şişesi ise cama çarpıp yere düşmüştü.

Elime geçen sprey şişesini gardırobun üstündeki aynaya fırlattım. Ani bir hareketle gardırobu açtım ve tüm kıyafetleri gelişigüzel fırlattım. Sonunda sinirim geçmişti. Odadan çıkarken aynada kendi yansımamı gördüm. Berbat haldeydim. Sinirden kıpkırmızı olmuştum. Bakışlarım öldürücü derecedeydi. Kısaca canavara benziyordum. Hızla odadan çıkıp kapısını kilitledim ve Hayal'in yanına gittim. Hala ağlıyordu. Onu uyuttuktan sonra Yiğit'i aradım.

''Efendim Rüya?''

''Yiğit bize gelir misin? Gelirken evinizdeki hizmetçilerinden birini de getirsen iyi olur.''

Telefonun diğer ucundan bir kahkaha sesi geldim.

''Peki.''

Ve Yiğit telefonu kapattı. Yaklaşık yarım saat sonra gelmişti. Hem de gerçekten hizmetçisiyle.

''Tamam, neresi temizlenecek?''

Yiğit'in bu sorusu üzerine, ona kendi odam hariç tüm evi gösterdim. Çünkü dağılmayan tek yer odamdı.

''Pekala, Necla burayı temizlerken biz de seninle bir kafeye gidelim. Ne dersin?''

''Asla hayır demem.''

Nasıl bi bölüm oldu? Bu arada, bu bölümde Rüya'ya gıcık olmuş olabilirsiniz ama bence onu anlamaya çalışın. Ama sakın kendinizi onun yerine koymayın :D Mesela ben bunu yazarken kendimi Rüya'nın yerinde gibi hissettim o yüzden sinir krizi geçirdim kjhdcnb Umarım beğenmişsinizdir. ♥ ♥ ♥Sizi seviyorum ♥ ♥ ♥

Yalın'ın Rüya'sı #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin