YR-37

200 14 1
                                    

İthaf isteyen var mı? Yani herhangi bir bölümü kendisine ithaf etmemi isteyen var mı? Varsa yoruma yazabilir. Ben de bir sonraki bölümü ona ithaf ederim.

Anneme her şeyi anlatmayı düşünmüyordum tabi ki. Ona yalan söyleyecektim. Annemin yanına gittim.

''Anne, benim İstanbul'dan bir arkadaşımın ailesi iş için yurt dışına gitmiş. En az altı ay orada olacaklarmış. Arkadaşım da buraya geldi. Bizde kalabilir mi?'' diye yalanımı uydurdum.

''Tabi kalsın.''

''Şey ama... Okula kayıt olması da gerekiyor.''

''Oldu, başka? Rüya sen aklını mı kaçırdın? Bir okula kayıt olmak öyle kolay mı? Hem de dönemin ortasında! Yok olmaz öyle şey. Ben kimsenin çocuğunu okula kayıt ettirip bir de okul masraflarını karşılayamam hiç kusura bakma.''

Aslında annem haklıydı. Böyle bir şeyi istemem saçmaydı.

''Tamam anne. O zaman biz biraz dolaşacağız.''

''Rüya bugün partide seni havuza falan mı attılar? Saçmalayıp duruyorsun! Zaten moralim bozuk sen de saçma sapan konuşma.''

Ne diyeyim, annem yine haklıydı. Saat 10 olmuştu.

Odama gittim. Birkaç dakika sonra kapı çaldı. Annem kapıyı açtı ve birisiyle bir şeyler konuştuktan sonra bana seslendi.

''Rüya ben çıkıyorum!''

Bir şeyler dönüyordu. Annem benden bir şeyler saklıyordu. Ama şu an düşünmem gereken başka şeyler vardı. Yiğit'e mesaj atmak gibi.

Gönderilen: Yiğit

Hemen bize gelmen gerek.

Gönderen: Yiğit

Neden?

Gönderilen: Yiğit

Şimdi anlatamam yüz yüze konuşmamız gerek. Gel çabuk.

Benim bu mesajımdan sonra Yiğit bir mesaj daha atmıştı ama bakmadım bile. Hemen gelmesi çok önemliydi.

Damla Yiğit'e attığım mesajı görmüştü.

''Abim buraya mı geliyor? Neden çağırdın onu?'' diye beni sorgulamaya başladı.

''Çünkü o senin öldüğünü sanıyor. Eminim seninle görüşmek isteyecektir.''

''Ya ben istemiyorsam?''

''Yiğit'i görmek istemiyor musun?'' dedim şaşkın bir ifadeyle.

''Hayır. O asla beni mutlu eden biri olamadı. Hep beni üzen kişi oldu.''

''Ama Yiğit senin ölümüne sebep olduğunu düşünüp üzülüyor,'' diyerek Yiğit'i savundum.

''Çünkü o benim ölümüme sebep oldu.''

Şu an Damla'nın üstüme yürüyüp beni öldüreceğinden şüpheleniyordum.

''A-ama s-sen nasıl? Buradasın işte. Ölmemişsin,'' diye kekeledim. Damla güldükten sonra cevapladı.

''Fiziksel anlamda ölmekten bahsetmiyorum. Şu durumdayken yaşamamla ölmem arasında bir fark yok. Çünkü Yiğit beni hissiz biri yaptı. Duygularımı yaşayamıyorsam yaşamanın ne anlamı var?''

''Böyle düşünmen güzel bir şey tabi. Ama gerçekten istersen duygularını gayet iyi yaşarsın. Önce ağlamakla başla. Çünkü şu an ağlamak istediğini biliyorum.''

Damla kafa salladı.

''Evet ağlamak istiyorum. Yiğit... O benim abim. Onu hala seviyorum. Ama aynı zamanda ona sinirliyim de. Hem de çok. Sevip sevmediğimi bile bilmiyorum. Ben hiçbir şeyi bilmiyorum.''

Damla bunları söylerken ağlamaya başlamıştı bile.

''Ağla ağla. Rahatlarsın.''

O sırada zil çaldı. Damla hala ağlıyordu. Sanki bir daha ağlamayacakmış gibi doya doya ağlıyordu. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi hıçkırıyordu. Bir kişinin bıraktığı enkaz gibiydi. Ağlaması sonsuza kadar sürecek gibiydi.

Düşüncelerimden sıyrılıp kapıya koştum. Açtığımda karşımda Yiğit'i gördüm. Hemen içeri girdi.

''Ne var? Niye çağırdın beni?'' diye sordu soğuk bir sesle.

''Odamda. Ama sakın girme. Eğer şimdi girersen, o alt üst olabilir. Seni görmeye hazır değil.''

''Kim?'' diye dişlerinin arasından konuştu Yiğit. Sanırım sinirleniyordu.

''Söyleyemem. Sen de buna hazır değilsin,'' deyip kolundan tuttum.

Yiğit,

''Bırak beni,'' dedi ve kolunu çekti. Odama doğru yürümeye başladı. Hemen koşup odamın kapısının önüne geçtim.

''Giremezsin,'' derken sesimin sert çıkması için uğraşıyordum ama endişemi anlamak için sesimi duymak gerekmiyordu. Gözlerimden okunuyordu ne kadar korktuğum.

''Rüya çekil önümden. Canını acıtmak istemiyorum.''

Benim sesim ne kadar endişeli çıktıysa, Yiğit'in sesi de o kadar kararlı ve kendinden emindi.

''Ya burası benim odam değil mi? Girmeni istemiyorsam giremezsin,'' derken sonlara doğru sesim alçalmıştı. Çünkü Yiğit'in alev saçan bakışlarına maruz kalmıştım.

Anlaşılan sözlerim Yiğit'te bir gram etki bırakmamıştı. Hızla yanıma geldi ve sözlerini yineledi.

''Çekil. Yoksa canını acıtmak zorunda kalacağım.''

''Çekilmeyeceğim.''

Yiğit bileklerimden tuttu. Sanırım farkında değildi ama çok fazla sıkıyordu. Bileklerimi sıkmaya devam ederek beni kapının önünden çekip koridora doğru fırlattı. Yere düşmüştüm. Beni çok sert itmişti ve her yerim acıyordu. En çok da bileğim. Çünkü Yiğit çok fazla sıkmıştı. Bileklerime baktığımda morardığını gördüm. Çok fazla morarmıştı ve geçeceğe benzemiyordu. Ama şu an bu umurumda değildi. Yiğit'in o odaya girmesine engel olmalıydım. Hemen mutfaktan bir bıçak alıp kendi boynuma dayadım ve Yiğit'e seslendim.

''Yiğit!''

Yiğit ağır hareketlerle bana döndü.

''Eğer o kapıdan girersen kendimi öldürürüm,'' diye onu tehdit ettim.

''Hayır bunu yapamazsın,'' dedi ve güldü.

''Öyle mi?'' dedim ve bıçağı boynuma bastırdım. Canım yanmaya başlamıştı. Zorlukla nefes alıyordum.

''Ne yapıyorsun şapşal! Öleceksin!'' Yiğit bu sefer endişeliydi.

''Ben de... Zate... Zaten onu... Yapm... Yapmaya... Çalışıyo... rum...'' diye kesik kesik konuştum. Boğazımdaki bıçaktan dolayı düzgün konuşamıyordum. Bıçağı boynuma biraz daha bastırdım.

''Heme... Hemen... Uzakla... Uzaklaş... O... Kap... Kapıdan...''

Yiğit odamdan bir adım uzaklaştı. Bıçağı boynuma bastırmaya devam ettim. Biraz daha bastırdım.

''Yanı... Yanıma... Gel... Yoksa...''

Cümlemi tamamlayamadan gözlerim kararmaya başladı ve kendimi yerde buldum.

''Rüya! Rüya! Hayır! Ne yaptın!''

Eee bölüm nasıl oldu? Oh My God, Rüya ölecek mi? Hihihi biraz heyecanlanın bakalım :D Kötülüq :D

Yalın'ın Rüya'sı #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin