-Yalın'dan-
Sabahın 8'inde çalan telefonumla uyandım.
''Ne var?'' diye uykulu bir sesle konuştum.
''Yalın hemen Rüya'nın evine gel.''
''Ne? Hıı? Hıhı tamam,'' deyip telefonu kapattım.
Birkaç dakika sonra Rüya'nın evinin önündeydim. Israrla zile bastım. İçeriden gelen,
''Tamam be patlama!'' sesinin ardından kapı açıldı. Karşıma çıkan Yiğit'ti. Onu görmezden gelerek içeri girdim. Gördüğüm şey karşısında dehşete düşmüştüm. Rüya yerde yatıyordu, boynundan kanlar akıyordu ve yanında bir bıçak vardı.
''Ne yaptın lan ona!'' diye bağırdım Yiğit'e.
''Kapa çeneni bilip bilmeden konuşma, benim ağzımı bozma şimdi.''
Benim aksime Yiğit gayet sakindi. Yiğit'e söylenerek Rüya'nın yanına gittim.
''Rüya? Rüya aç gözlerini. Lütfen. Bırakma beni.'' Bunları söylerken gözlerim dolmuştu bile. Yiğit alaycı bir kahkaha attı.
''Ah, hayır Rüya bırakma beni. Ühühühü. Sensiz yaşayamam,'' diye beni taklit etti.
''Biliyor musun, dalga geçmen önemsiz. Çünkü sen duygusuz olduğun için birtakım duygularla dalga geçiyorsun. Tabi insanlar kendilerinde olmayan bir şeyi başkalarında görünce kıskanıyor.''
Yiğit tam ağzını açmıştı ki üst kattan bir gürültü koptu. Hemen üst kata koştum. Hiç tanımadığım bir kız yerde yatıyordu.
''Ya şimdi bir de bununla mı uğraşacağız? Tanımadığımız biri gelip kendini yere atmış. Harika,'' diye homurdandım. Bu sırada Yiğit de gelmişti.
''Hey, kendi adına konuş. Ben tanıyorum. Damla?''
''Damla mı? O kim?'' diye bir soru yönelttim Yiğit'e. Yiğit birden ağlamaya başladı.
''Ne oldu neden ağlıyorsun?''
''Mutluluktan. Bana Damla'nın öldüğünü söylediler. Ama ben yaşadığına inanıyordum. İşte, şimdi bu doğrulanmış oldu.''
''Damla neyin oluyor?'' diye bitmek bilmeyen sorularıma bir tane daha ekledim.
''Kardeşim.''
''İyi o zaman ben sizi yalnız bırakayım. Rüya'ya bakacağım,'' deyip odadan çıktım ve koşa koşa Rüya'nın yanına gittim. Ona yardım etmek istiyordum ama yapabileceğim bir şey yoktu. Ben doktor değildim. Ya da ilk yardım eğitimi almış bir kişi. Bu yüzden tek çarenin ambulansı aramak olduğunu düşündüm.
-Rüya'dan-
***
Uyandığımda yatağımdaydım. Ya da ben öyle sanmıştım, çünkü üzerinde yattığım şey yatağım değildi. Bir sedyede yatıyordum. Hastanede miydim?
Dışarıdan birtakım sesler geliyordu. 2 kadın birbiriyle konuşuyorlardı. Birisi bağırıyordu. Ama ne dediklerini anlayamıyordum. Dinlemeye çalıştım ama olanaksızdı. Ben de merak içinde beklemeye başladım. Biraz sonra bu merakımdan kurtulmuştum. Annem aniden içeri daldı.
''Rüya. Seni görmek için neler çektim. 'İçeri gireceğim, kızımı göreceğim,' diyorum, izin vermiyorlar,'' diye yakındı annem. Sonra birden ciddileşti. ''Peki sen niye intihar etmeye kalkıştın?'' diye sordu bana.
''İntihar etmeye kalkışmadım. Yiğit gelmişti. Odama girecekti ama ben girmesini istemedim. Günlüğüm ortalıktaydı, okumasını istemedim. Ama o 'ille de gireceğim' diye tutturunca, girmesin diye onu tehdit etme amacıyla bıçağı boynuma dayadım. Yiğit blöf yapıyorum sandı ve odaya girmekte ısrar etti. Ben de ona ciddi olduğumu göstermek için bıçağı bastırdım. Gerisini hatırlamıyorum.''
Yalan söylemiş olabilirdim ama olayların oluşunu tam anlamıyla söylemiştim. Sadece, ''Ondan kardeşini saklıyordum o yüzden odama girmesini istemedim,'' yerine ''Günlüğümü görmesini istemedim,'' demiştim.
''Öyle iş olur mu! Senin odan sonuçta. Sen istemezsen girmeye hakkı yok. Ve sen onun yüzünden kendine ciddi bir zarar verdiysen, o çocuğu karakola şikayet etmeye hakkım var.''
''Anne saçmalama!'' diye anneme engel olmaya çalıştım.
''Hiç de saçmalamıyorum küçük hanım. O çocuk dersini a-la-cak! İşte o kadar.''
''Ama ben şikayetçi değilim. Sonuçta olan bana oldu. Eğer ben şikayetçi olmazsam, senin şikayetçi olman hiçbir şey ifade etmez. Bu benim kararım,'' diye otoriter bir biçimde konuştum.
''Şikayetçi olmayacak mısın?''
Annemin şaşkınlığı yüzünden okunuyordu. Onun hayal kırıklığını görmezden gelerek kararlılıkla konuşmaya devam ettim.
''Hayır, olmayacağım. Ve sen de buna karışmayacaksın.''
''İyi o zaman. Taburcu olduğun zaman haber verirsin. Ben gidiyorum.''
Annem bu sözlerinin ardından kapıyı çarparak çıktı. Umurumda mıydı? Hayır. Öyleyse bir önemi var mıydı? Hayır. Yiğit'e çok önemli bir mesaj atmalı mıydım? Evet.
Gönderilen: Yiğit
Odama girdin mi?
Gönderen: Yiğit
Evet ve o ÇOK GİZLİ sürprizini gördüm.
Gönderilen: Yiğit
Gözlerin kör olsaydı da göremeseydin.
Son mesajı atmanın verdiği zafer duygusu ve mutlulukla rahat bir uykuya daldım.
Bu aralar bölümler art arda geliyor. Sizi çok bekletmiyorum. O yüzden yorum yapsanız? Böyle giderse size ''Sessiz Okuyucularım'' falan dicem :D Neyse, ithaf isteyen var mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalın'ın Rüya'sı #Wattys2016
Ficção AdolescenteRüya'nın babasının şirketi hiç beklenmedik bi anda çöküşe geçer. Bu sırada Rüya'nın başına moral bozucu olaylar üst üste gelir. Ve o kötü kız,yolda gördüğü bi çocuğa aşık olur. Bir ilişkiye girdiklerinde Rüya yavaş yavaş değişir. İçinde tuttuğu her...