Kahverengi gözler bir saniye bile gözlerini kırpmadan beni izledi. Tek bir saniye kıpırdamadı, dudaklarımdan çıkan şarkı sözlerini tek tek izledi,dinledi.
Bakmamaya çalışsam da arada ona kayan gözlerime engel olamadım. Şarkı bittiğinde herkes alkışlarken o arkasını dönüp sandalyelerden birine oturdu. Adını bilmediğim müzik hocası beni kısaca tebrik ettikten sonra derse başladı. Bütün gün Buğranın olduğu yerlerde bulunmamaya çalıştım. En son ders bittiğinde Gökalp benimle eve geldi. Beraber oturup sohbet ettik, yemek yedik sonra onun ısrarıyla bir komedi filmi açıp izledik. Sonra tanımadığım bir kızla tam yarım saat konuşarak uykumu getirdi. Kızın kim olduğunu sorduğumda yeni tanıştığı bir kız olduğunu söyleyip geçiştirdi. Nasıl olsa görürdüm bir gün. İkimizin de uykusu geldiğinde Gökalp kendi evine gitti.
Yatağıma geçmeden önce balkona çıktım.Uzaklardan gelen birkaç arabanın sesini, sokaktan geçen birkaç insanın konuşmasını ve rüzgarın uğultusunu dinledim. Balkon demirlerinden ellerimi çekip geriye doğru bir adım atmıştım ama hemen tekrar dönüp balkon demirlerinden tuttum. Karşı binada, benim tam karşımdaki katta ışığı yanan evde camdan bakan kişi yanlış görmüyorsam Buğraydı. Hayır,yanlış değildi o Buğraydı.
Şaşkınlığımı bir kenara bırakıp hızlıca içeri gittim.Odama gidip yatağımın içine girdim. Örtüyü boğazıma kadar çekip sakin olmaya çalıştım. Cidden,karşı binama kadar taşınmıştı. Ondan kaçacağım hiçbir yer yoktu artık. Katilden korktuğun kadar bende de korkacaksın derken şaka yapmıyordu. Ama bende beni korkutamazsın derken şaka yapmadım. Evet şuan gördüğümün şokuyla içimdeki endişeye engel olamıyorum ama bu pes edeceğim anlamına gelmiyor Buğra Uluhan.
Masanın üstünde ışığı yanıp sönen telefonumu görünce yerimden kalkıp telefonumu aldım ve geri yerime yattım. Tuş kilidini açıp gelen mesaja baktım.
''Evinin yolunu şaşırmış bir kuşu eve götürmek gerekir değil mi? Şüphen olmasın, seni eve götüreceğim.''
Sabah bitkin bir halde uyandım. Tatil olduğu için acele etmedim kalkıp aheste aheste üstümü giyip kahvaltı yaptım. Ağzıma lokmaları atarken bir yandan da Buğra ile ne yapacağımı düşünüyordum. Kahvaltımı tam olarak bitirdiğimde ise ne yapacağıma karar vermiştim. Okuduğu üniversiteye gidip biraz araştırma yapacaktım. O benimle uğraşacaksa ben de onunla uğraşacağım.
Evden çıkıp Gökalp'in Buğra hakkında yaptığı araştırmadan bulduğu üniversiteye doğru yol aldım. Biraz uzak olduğu için taksiye bindim.
Üniversiteye geldiğimde bilgisayar mühendisliği bölümüne gittim. Bahçe kapısının kenarından çaktırmadan içeriye baktım. Çok fazla kişi yoktu. Biraz baktıktan sonra içeriye girdim ve kimse benim liseli olduğumu fark etmedi o yüzden rahatça binadan içeri girdim. Yan tarafta paspas yapan bir temizlik görevlisine doğru yaklaşıp:
''Affedersiniz, bir şey soracağım. Birinin sınıfını arıyordum bana kim yardımcı olabilir?'' diye sordum.
''Şu ilerideki bayana sorabilirsin kızım.'' dedi. Gülümsedikten sonra elindeki paspası tekrar kavrayıp işine döndü.
İşaret ettiği bayanın yanına gittim:
''Merhaba, birinin sınıfını arıyordum. Bende bir eşyası var. Adı Buğra Uluhan. Hangi sınıfta biliyor musunuz?'' dedim. Otuzlu yaşlarının başındaki kadın beni dinledikten sonra cevap verdi:
''Buğra bayağıdır gelmiyor okula ama belki gelmiştir. İkinci kata çık, sola dön, üçüncü sınıf.'' dedi. Teşekkür ettikten sonra merdivenlerden yukarı çıktım. İkinci kata çıkıp sola döndüm ve üçüncü sınıfın kapısında bir yazı olup olmadığına bakmadan içeri girdim.
![](https://img.wattpad.com/cover/28884145-288-k288252.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıktan Aydınlığa
Teen FictionBir cinayet. İki görgü tanığı. Ve tıpkı kâbuslar gibi bitmek bilmeyen olaylar. Karanlıktan çıkmak istiyorlar ama karanlık üstlerine çökmüş, ruhlarıyla harmanlanıp vahşi bir hayvan gibi kemiriyor zaten tükenmekte olan aydınlığı. Bu hikayede sorulma...