" Buğra! "
Sesim o kalabalığın içinde az da olsa duyulabilmişti fakat Buğra halâ yakasından tuttuğu çocuğa yumruklarını indirmeye devam ediyordu. Ağzından burnundan kanlar akan çocuğa baktım bayılacak gibiydi. Onu daha fazla dövmesine seyirci kalamayıp Buğranın yanına gittim kollarından tutup cekiştirdim " Buğra dur yapma bırak Buğra dur diyorum Buğra! " onu bu kadar ne sinirlendirdi bilmiyorum ama beni görmezden geliyordu. Ben kollarından tutuyordum fakat o beni geri itip tekrar yumruklamaya devam ediyordu. " Buğra yeter dur artık yalvarırım Buğra lütfen! " daha çok bağırmıştım ve bu sefer dönüp yüzüme bakmıştı "Lütfen gidelim buradan" diyerek tekrar konuşunca bir eliyle tuttuğu çocuğu yere fırlattı. Gözlerimdeki ıslaklık daha çok artmış ağlamaya başlamıştım. Buğra gözlerime baktıktan sonra ellerini ellerime uzatıp yürümeye başladı. Hızlıca bardan çıkıp arabaya bindik.
Arabayı çalıştırdıktan sonra hala ateş saçan gözlerini bana çevirdi " Bir daha beni durdurma! Bu son olsun anladın mı? " Durdurmam yanlış bişey miydi? değildi. O çocuğu öldürecekti neredeyse.
"Durdurmasaydım onu öldürecektin !" Bu gözyaşları neden durmaz ki .
" Sanane bundan sanane öldürsem bile sanane karışma "
" Beni buraya getirmeseydin karışmazdım"
"Keşke getirmeseydim! sana dediğim yerden çıkma dedim dimi "
" Her dediğini yapamam anlıyor musun yapmam. Bana her istediğinde dokunamazsın bu lanet işlerin yüzünden beni kullanamazsın anlıyor musun ?! Bir daha sakın bana dokunma "
" İn arabadan "
" Ne ?"
" Sana arabadan in dedim ! " Kızarmış olan gözlerimle son bir kez baktıktan sonra kapıyı açıp indim ve sertçe kapıyı kapattım. Neydi bu şimdi? Ne demiştim ben? Onun için yapmıştım sırf başı belaya girmesin diye karışmıştım. Ona yapılan iyilikleri görmezden mi gelirdi hep.
Yürüdükçe bitmeyen caddede gözyaşlarıma dur diyemeden yürüyordum. Hiç mi kurumazdı bu gözyaşları hiç mi bitmezdi ? Neden bu kadar acı verir ki gözyaşları ? Beni neden susturuyordu ki ? Neden dur diyemiyorum hiç birşeye ?
Biraz yürüdükten sonra kendimi her zaman rahat hissettiğim sahile gelmiştim. Her zamanki yerime oturmuştum. Dalgaların gözyaşlarımı götürmesini bekliyordum.
Herkes karışma,yapma,sus,git diyor. sinirlenince beni başından atıyor herkes. Beni üzen herkes. Kalbimi çürümeye mahkum eden herkes. Herkes bana karşı, benden nefret ediyor. Yolum artık nereye bilmiyorum yolumu kaybettim bulamıyorum dalgalarla birlikte ağlıyorum. Yalnızlığım gülüyor bana çünkü yalnızlıktan daha kötü kimsesizlik gibi bişey bu. Mutluluğu özgürlüğü arayan bir kuşum ben ve yolunu kaybeden. Kendini koruyamayan soğukta titreyen bir kuş. Gökyüzünde bana benzeyen birsürü kuş var onlar beraber uçuyor bense tek başımayım. Göç etmem gerek, kalbimin, bedenimin, ruhumun, hislerimin göç etmesi gerek ama yapamıyorum işte yolumu kaybettim. Diğer kuşların ötüşlerini duyuyorum bana nispet yaparcasına geçip gidiyorlar. Bu kadar hüzün nereye gidiyor ? Gözyaşlarımın sonu var mı ? Nereye akıyor gözyaşlarım? Boğulacak mıyım? gözyaşlarım mı boğacak beni? Beynimde binlerce hayal kırıklığının çığlığı , Hıçkırıklar sustuyor çığlık seslerimi. Hayallerimi bir deniz dalgası götürüyor benden çok uzaklara. Ve geriye bir kaç renksiz hayal kalıyor. Omuzlarımdaki yükler kanatlarımı yoruyor uçamıyorum . Uçurumun kenarında bir kuşum ben kanadı kırık. Kuşlar özgür rahat derler ya ben değilim. Ben aslında ben değilim. Giderek hiç kimse olan yolunu kaybetmiş bir kuşum ben..
Kendimi her zaman bir kuş olarak görüyordum nedenini bilmiyorum bazen pes etmeyen durmadan kanat çırpan bir kuş olurum bazen de nereye gideceğini bilemeyen şaşırmış bir kuş olurdum. Deniz bana iyi geliyordu . Dalgalar alıyordu herşeyimi. Sinirimi ve hüznümü dalgalara bırakırken havanın karardığını farkettim. Yavaş yavaş yerimden kalkarken denizin kokusunu bir kez daha içime çektim. Ve oradan ayrılıp yürümeye başladım.
Yürürken hava tamamen kararmıştı. Karanlığa alışkındım karanlıkta yürümeyi seviyordum. Etrafta dolaşan bir kaç sarhoş korkutmuyordu beni. Cebimdeki kulaklığı çıkarıp telefona taktım ve ardından kulağıma yerleştirdim. "Plug in stereo - wait for me"
Müziğe odaklanmış yürürken omzuma dokunan bir el beni az da olsa korkutmuştu. Kulaklığı çıkarıp arkama döndüğümde gördüğüm yüz tanıdıktı ve şuan görmek istemeyeceğim kişiydi.
Buğraya halâ kızgındım onunla konuşmak istemiyordum. Kahverengi gözlere boş bir bakış attıktan sonra tekrar önüme dönüp yürümeye başladım. Bir el kolumu tutup tekrar beni durdurunca kolumu hızlıca çektim. "Ne var ne istiyorsun " farketmeden sesim yüksek çıkmıştı ve yoldan geçen birkaç kişi bize bakmıştı. "Bana bağırma ! Konusacağız sadece " ellerini ceplerine yerleştirmiş sakin tavrı beni sinir etmişti. " konuşacağız ? Yine benim fikrim sorulmuyor ! Konusmak istemiyorum "
Dediğimde ellerini koluma koyup " Arya konuşmak istiyorum gel hadi " Gerçekten bir sorunu var gibiydi. Çünkü inadıma rağmen sakin bir şekilde söylüyordu bunları. "Tamam peki konuşalım. Burada mı konuşacağız ? " "Hayır arabaya bin geri sahile gidelim " bu sefer dediğini yaparak biraz ileride duran arabasına bindim. Çok geçmeden sahile gelmiştik. Akşam olmuştu fakat ailem beni merak etmediği için sorunum yoktu. Beni önemsemediklerinden değildi merak etmemeleri, bana güveniyorlardı.
Arabayı parkedip yanıma geldi. Ve uygun bir yer bulup oturduk. O denize bakarken ben onu seyrediyordum. O an ne düşündüğünü duyabilmeyi istedim.
"Buğra? " bir yerlerden başlamalıydık konuşmaya değil mi. "İsmimi söyleşini seviyorum "dedi birden. Demekki bazen buzdolabı havasından çıkabiliyormuş. Ne söylemem gerektiğini düşünürken o tekrar konuştu. " Barda dövdüğüm çocuk, aileme laf etti. Benim gerçek ailem öldü Arya. Babam bir kazada hayatını kaybetti , annem ise hastaydı çok hastaydı ve dayanamadı yenik düştü hastalığına. 4 yaşındaydım başka bir aileye verilirken. Herkes benim hiç birşeyin farkında olmadığımı sanıyordu ama öyle değildi farkındaydım. Hissediyordum babamın yokluğunu hissediyordum. Ben babamı hiç hatırlamıyorum o öldüğünde iki yaşındaymışım . Annemin kokusunun benden gidişini hissediyordum onun yokluğunu iliklerime kadar hissediyordum. Onlara alışamadan yokluklarına alışmak zorunda kaldım ben. Kötüydü evet çocuktum ama hissetmek başka birşey. Yeni aileme yavaş yavaş alıştım. Onlara anne ve baba demeyi öğrendim onları kabullendim. Bana iyi baktılar halâ da öyle onlar için değerliyim onlar da benim için değerli. Derin bir yaranın kapanması zor olur ama onlar bana yardım ettiler yarayı iyileştirmek için uğraştılar . Başardılar belki ama her yara gibi izi kaldı herseyin." Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı " İşte o piç benim aileme sahte aile dedi aile yoksunu dedi ve ben bu sözleri ona yedirmeden duramazdım. Ona dersini verdim hakettiği gibi belki sen durdurmasaydın daha çok döverdim onu. Seni oraya girebilmek için götürdüm çünkü o bara yanında bir kız olmadan giremiyorsun. Başka bir kızı çok kolay bulurdum ama sonra peşimde dolanıyorlar. Neyse, böyle işte anladın mı şimdi beni? " bütün konuşma boyunca denize bakan gözleri bu sefer bana bakıyordu. Yavaşça başımı salladım
" Buğra " yutkunarak söylemek istediğim şeye cesaret etmek istedim.
"Noldu " diyerek sorunca hemen cevap verdim "şey sana sarılabilir miyim ? Lütfen." Evet sarılmak istiyordum çünkü tam da bu anda ihtiyacı vardı sarılmaya benim de ona. "Bana acıma sakın " dedi. " Hayır acımıyorum sadece sarılmak istiyorum " dediğimde başını yukarı aşağı salladı ufak bir tebessüm edip kollarının arasına girdim. Benim kollarım onu sararken o sadece durdu fakat bir süre sonra onun da kolları beni sardı.
Garipti ama sarılmak iyiydi, güzeldi ve cok... huzur verici. Denizin kokusundan çok onun kokusu rahatlatmıştı beni. Ona da iyi gelmişmiydi acaba? Halâ onu tam olarak tanımasamda birşeyi kesinlikle biliyordum. O sert bakışlarının ardında çok sevilmeye ihtiyacı olan bir adam vardı...
Bu bölümde sonunda bitti :)) Nasıl? Beğendiniz mi ? Beğenmenizi umuyorum :) Ama bana yardımcı olun lütfen yorum yaparak görüşlerinizi belirtin olur mu ? Yeni bölümde görüşmek üzere :))
![](https://img.wattpad.com/cover/28884145-288-k288252.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıktan Aydınlığa
Genç KurguBir cinayet. İki görgü tanığı. Ve tıpkı kâbuslar gibi bitmek bilmeyen olaylar. Karanlıktan çıkmak istiyorlar ama karanlık üstlerine çökmüş, ruhlarıyla harmanlanıp vahşi bir hayvan gibi kemiriyor zaten tükenmekte olan aydınlığı. Bu hikayede sorulma...