'' Karanlığı biz saklayacağız. Kimsenin bulamadığı, sadece ikimizin bildiği bir yere gömeceğiz. Söz veriyorum.''
*****************************************
Karanlık aslında tamamen bizdik. Biz bütün bir şekilde karanlığın bir bedene bürünmüş haliydik. Karanlığı nereye saklayacaktık ki? Var mı öyle bir yer? Söz verdi. Her ne kadar bu söze umutla bakmasam da inandım. O an ona inanmak istedim. Belki de kendimi avuttum. Bir ihtimal umut bize yüzünü gösterebilirdi kim bilir?
Karşıma geçti, bacaklarını kırıp dizlerinin üstüne çöktü. Kızarmış gözlerime baktı. Bir süre sustuk. Sonra sağ elini uzattı.
''Hadi gidelim,üşüyeceksin.'' dedi. Boşta kalmış eline bir süre baktım. Sonra yavaşça elimi ellerinin üstüne koydum.
''Bana her şeyi anlatacaksan seninle geliyorum.'' dedim. Diğer elini uzattı, tuttum. Ayağa kalktık. Bacaklarımın titremesi biraz geçmişti.
''Anlatacağım.''
''Yalansız?''
''Yalansız.''
Arabaya binip tekrar yollara düştük. Üzerime arabada bulundurduğu bir battaniyeyi örttü. Bu sefer yol boyunca ona değilde yola baktım. Hızla geçen ağaçları seyrettim. Kısa asfalt çizgilerinin uzun çizgilere dönüşmesini izledim. Sonra buğranın anlatacaklarını merak ettim. O zaman ne ağaç kaldı ne çizgi.
Evimin önüne geldiğimizde arabayı park ettikten sonra eve geçtik. Kapıyı kapatıp salona geçtik.
''Üzerimi değiştirip geliyorum.'' dedim ve odama gittim. Yaklaşık üç dakika sonra odadan çıkıp salona gidecektim ama Buğrayı mutfakta bir şeyler ararken gördüm.
''Ne oldu?'' dedim yanına geçerek.
''Kahve arıyordum.'' dedi, hafifçe gülümsedi.
'' Ben Türk kahvesi içmediğim için evde de bulundurmuyorum ama nescafe var olur mu?'' dedim üçüncü çekmeden çıkarttığım poşetleri tutarak.
''Olur.'' dedikten sonra suyu kaynatmak için ocağa koyduk. Beş dakika sonra da nescafeler hazır oldu.
Kupaları alıp salona götürürken beni durdurdu: '' Balkonda konuşalım.'' dedi, balkona geçtik. Ben elimdeki kupayı ona verip:'' bekle deyip odama gittim ve üç battaniye kapıp geri geldim.Birini oturacağımız yere serdim, birini Buğraya verdim, diğerini de kendime aldım. Kupaları ortaya koyup battaniyelere sarındıktan sonra bir sessizlik oldu.
''Anlatmaya başlamayacak mısın?'' dedim sessizliği bozarak.
''Ne öğrenmek istiyorsun?''
''Yaşından ve okulundan başlayalım. Neden yaşını ve okulunu bana söylemedin?''
''Yaşımı hiç sormadın.'' dedi gülerek. Evet sormamıştım, gerçi sorma gereği duymamıştım.
''Bizim sınıfta olduğun için olabilir mi?''
''Olabilir. Neyse,cevabımı söyleyeyim. Evet 20 yaşındayım ve Ankara'da bilgisayar mühendisliği okuyorum sana söylemedim çünkü bana güvenmeme ihtimalin vardı. Yada öğrendiğin zaman okula duyurup beni oradan uzaklaştırabilirdin ve senle yani diğer görgü tanığıyla işbirliği yapamazdım. '' dedi,sustu. Aslında evet, yaşını o an öğrenseydim gidip müdüre yalanını söyler onu oradan uzaklaştırırdım.
''Mantıklı olabilir. Peki üniversiteye ne zaman gidiyorsun?''
'' Arada. Genelde hafta sonu gidip teslim etmem gerekenleri teslim ediyorum,derslerim iyi olduğu için vizelerde benim için sorun olmuyor.'' dedi,tek kaşını kaldırdı hava atar gibi.
![](https://img.wattpad.com/cover/28884145-288-k288252.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıktan Aydınlığa
Teen FictionBir cinayet. İki görgü tanığı. Ve tıpkı kâbuslar gibi bitmek bilmeyen olaylar. Karanlıktan çıkmak istiyorlar ama karanlık üstlerine çökmüş, ruhlarıyla harmanlanıp vahşi bir hayvan gibi kemiriyor zaten tükenmekte olan aydınlığı. Bu hikayede sorulma...